Ben mi? Evet...
Bir gün çıkıp gideceğim kapıları, evleri, dergileri, hüzünleri bırakarak...
Bir çiçek merhaba diyecek...
Hoşgeldin diyecek dağ...
Orman gülümseyecek...
Ben mi? Evet. Çıkıp gideceğim bir gün...
Tasasız, gözyaşsız, geride birşey bırakmadan ve bir şey beklemeden ilerde...
Sadece yağmur sularından pırıl pırıl bir yürek
Artık kendi kendinin anlamı ve nedeni olan bir yürekle...
Bir gün çıkıp gideceğim kapıları, evleri, dergileri, hüzünleri bırakarak...
Bir çiçek merhaba diyecek...
Hoşgeldin diyecek dağ...
Orman gülümseyecek...
Ben mi? Evet. Çıkıp gideceğim bir gün...
Tasasız, gözyaşsız, geride birşey bırakmadan ve bir şey beklemeden ilerde...
Sadece yağmur sularından pırıl pırıl bir yürek
Artık kendi kendinin anlamı ve nedeni olan bir yürekle...
Ataol Behramoğlu
Son günlerde yağan yağmurla üstümüzden inanılmaz bir kir aktı sanki. Yazın sona erdiğini ve artık sorumlulukların üzerimize çullandığını bi kez daha hatırlamış olduk. Evet, rahatsız ediciydi bunları hatırlamak. Ama memnun diil miyim? İri iri düşen yağmur damlalarını saçımda hissetmek, yanaklarımdan süzülen damlaları ıslaklığını duymak... Ben bütün yaz bunu bekledim.
Yine de şu iki günün sonunda, herşeye rağmen, keşke sadece yağmur sularından pırıl pırıl bir yüreğe sahip olsaydım. Keşke.
(dipnot: fotoğraflar Jude'a ait. sırtında kocaman bir çantayla, matla ve uyku tulumuyla, dağ taş gezmeyi en çok isteyen o. eminim herkesin içinde bir yerlerde böyle bi istek vardır, ama bu fotoğraflar Jude'u, şiiri ve o özgürlük hissini çok güzel özetliyorlardı ki, daha uygununu bulamadım; resmini koymadığım nice özgür kampçıdan özür dilerim. bu seferlik böyle olsun...)
2 yorum:
neden yazılar hep benim üstüme kalıyor? neden kimse yorum yazmıyor?
alıcağınız olsun.
ama... ama...?
Yorum Gönder