31 Aralık 2008 Çarşamba

Mutlu Yıllar

so this is xmas
and what have you done
another year over
and a new one just begun
and so this is xmas
i hope you have fun
the near and the dear one
the old and the young
a very merry xmas
and a happy new year
let's hope it's a good one
without any fear
and so this is xmas
for weak and for strong
for rich and the poor ones
the world is so wrong
and so happy xmas
for black and for white
for yellow and red ones
let's stop all the fight
a very merry xmas
and a happy new year
let's hope it's a good one
without any fear
and so this is xmas
and what have we done
another year over
a new one just begun
and so happy xmas
we hope you have fun
the near and the dear one
the old and the young
a very merry xmas
and a happy new year
let's hope it's a good one
without any fear
war is over, if you want it
war is over now
happy xmas


Bu günün yılın son günü olduğunu falan fişmekanı anlatmaya gerek duymuyor,bütün blog ahalisinin ve dünyanın yeni yılını kutluyorum.

Sizden bir isteğim var.Bugün bir aile seçin kendinize Filistinden.Sadece bir aile.Ve akşam havaifişekler atlmaya başladığında gerçek fişeklerin o aileyi bulmaması için dua edin.En azından bunu yapın/yapalım.

Ve ardından çaresizliğimize lanet ederek çaresizce kaldıralım kadahlerimizi umuda.

Mutlu Yıllar Dünya.

28 Aralık 2008 Pazar

Ben bu hafta limon sıkıcağı seçtim
Benimki kırmızı olan, turuncuya mahavishnu kondu çünkim.

Bunları almamın hikayesini zaten biliyosunuz. Mavi bi tane vardı ona da Rengin Teyze kondu.
Valla çok da yararlı değil ama sempatiksel bişey bence



24 Aralık 2008 Çarşamba

Ders vakti

Eveet, soğukların da bastırması ile kendimi progressive müziğe (ne alakadır ki sormayın) adamış bulunuyorum (bi saniye ben zaten dinliyodum kiea ?!?). Amma ve lakin, progressive nedir ne değildir iyice sindirebilmeniz içim parça parça değil de, albüm albüm yazayım ben. Çünkü prog bir bütündür, ayrı ayrı eleştirilemez.

King Crimson - In Court of Crimson King ( ilk prog. albümü sayılır kendileri dinlerken saygı gösteriniz)
Rush - 2112 (enstürmental ağırlıklıdır, dinleyerek hoşça vakit geçirebilirsiniz)
Dream Theater - Train of Thought, Systematic Chaos, Scenes From A Memory (arşivinizde yoksa zaten.. )
Tool - Opiate,Lateralus,Ænima ( çooook hoş albümlerdir, maşvişnu ya inanmayın siz)

Bugünlük prog dersimiz bu kadar. Ekstra not isteyen yazar ve okuyucu arkadaşlarım Dream Theater'ın Dark Side Of The Moon cover'ını (evet, bütün albüm) dinleyebilirler. Hepsini sindirip açlık çekmeye başlayan ve zombiler gibi "moooreee" diye gezinenler ise kendilerine hakim olup bir mail atabilirler.

Sağlıcakla..

22 Aralık 2008 Pazartesi

Şeysi çekirge: Çalar Saat.

Efendiiim.. Blog'unuzun yeniliksel yazarı Angie bir ilke daha imza atıyor!!
Bundan itibaren her hafta Ortadan Sıkılan Diş Macunu sayfalarında bir şeysi yer alcak (ki burda diğer yazarların katkısını da bekliyorum, her ne kadar bazıları tembel olsa da!!)

Ben bu hafta IKEA çalar saatimi seçtiiiim!!


Bu benim saatimin cırtlak sarısı, benimki gıriy.
IKEA'dan aldığım saatimi çok seviyorum. Sabahları uyanmama yardımcı oluyor.
Hı hı evet.
dibebirnot: o diil de, böyle sabah hıncıyla bi vuruyorum saate..... güzel oluyo ama.

18 Aralık 2008 Perşembe

Üstelik Çalar Saat

Sınavlar yorar bizi,
Üstelik pestilimizi çıkarır.
Ödevler gelir üstümüze
Ama uyumak da lazımdır.

Saatin alarmıyla uyanırız her sabah,
Üstelik okula gitmeliyizdir.
Yeni bir gün başlar ama,
Başlamasa da güzel değil miydir?

Bitkiniz ve tükenmişiz
Üstelik hala ödevler bitmemiş.
Hayat böyle mi geçecek
Diş macununu en ucundan sıkan da kimmiş?!


(Daha modern, daha serbest bir üslupla şair yanımı bir kez daha tatmin ediyim dedim, olmadı. Ben de geleneksel ilk okula şiirine geri döndüm. Bol miktarda kafiyem var, saçma ve alakasız dizeler adeta coşkun birer ırmak...

Farkındayım b*k gibi oldu.)

16 Aralık 2008 Salı

dinle peygamberdevesi..

Başlamadan önce facebook şeyine gösterdiğiniz ilgiye teşekkür (ünlüyüz eheh)

My Favorite Things - John Coltrane
L'Effondrement - Yann Tiersen
Death Will Never Conquer - Coldplay
Go Now - Moody Blues
Wild Horses - Rolling Stones (okumuyosundur ama okuyosan teşekkür ediyorum)
Crying - Björk

3000 miles - Tracy Chapman
Paranoyd Eyes - Pink Floyd
That's The Way - Led Zeppelin
My Melancholy Blues - Queen
Mrs. Robinson - Simon&Garfunkel

biraz kolombusvari:
Fighting Talk - Gary Moore
See You Around - Skid Row
Real World - Queensryche

Rock'n Roll Ain't Noise Pollution - AC/DC
God Bless The Children Of The Beast - Mötley Crüe
Freed My Frankenstein - Alice Cooper

ve bunlar da değerli yorumer pj için
Angel Of Retribution - Judas Priest

China Girl - David Bowie
Diamonds And Rust - Judas Priest


okurcan blog ahalisi bi süre buralarda şuralarda olmıycam bu halimi özetleyen bi şarkı daha yazıp bi kaç haftalığına kabuğuma çekiliyorum.. aklıma gelen şeyleri sonra yazıcam, vakit olursa yorum da yazıcam

Under Pressure - Queen Ft. David Bowie

iygeceler herkese
(bunun için de şarkım var)
Good Night - Beatles

saygılar

12 Aralık 2008 Cuma

Farkı Bulun.


İki resim arasında 1 tane -baya belli- fark var.
Fark da fark hani.


(kolombus'a sevgilerle...)

pisler!

sizi gidi internet kafenin bilgisayarlarından ayrı ayrı dişmacununu ucundan sıkanlar..
evet siz! siz hayınsınız yılbaşı yok size. pppllplllplplllll(dilçıkarma efekti**)

not: mahavishnu fontlarda renk seçmediğinden rengi bana yakın ama siz karıştırmayın

okurcan saygılar
hayınlar görüşcez!! bu iş burda bitmez

sonradan gelen edit: atakan sana sesleniyorum!! "dişmacunu mu o da ne?" sayısında bariz bi artış var kuşku çekiyosun. daha gelemeden uçan yazar olursun ona göre

bibaşkaedit: evet okurcan! insanlar yazar olmak istiyolar. çok mesudum evet!

10 Aralık 2008 Çarşamba

Issız Adam: Eleştirecek miyiz Yüceltecek miyiz?


Ortada dönen onca konuşma ve sonunda sahip olunmuş 9 günlük boş vakit varken Issız Adam'ı görmemek olmazdı. Herkes "mavi telaş" diyo, "kara yattın, dondun, öldün" gibi iletiler yazıyo yada "dizime yattın büyüdün" diyodu. İzlemek, öğrenmek, anlam getirmek lazımdı.

Sapanca'ya annemlerin arkadaşlarının yanına gitmiş olmamız, gece orda kalıcak olmamız, ortak kararla Adapazarı'nda bir alışveriş merkezine sırf Issız Adam'ı izlemeye gitmemizden bahsetmiycem bile. Önemsiz detaylar.

Önemli olan, aslında böylesine güzel anlatılmış bir hikayeyi, aşkla ilgili derdini anlatmaya çalışan, yalnızlığından ve yalnızlığımızdan bahseden bir yönetmeni duygu sömürüsü yapmakla suçluyor olmamız. Çağan Irmak napsaydı? Duygudan, anlayıştan, aşktan uzak bir film yapıp bizim donuk bakışlarımızı mı çekseydi perdeye? Çıktığımızda "ne kadar sıkıcıydı, çok ağırdı" mı dedirtseydi bize? Artık herkesin hislerinden uzak yaşadığını kabul edip, "Aman canıııım, nasılsa aşk meşk kalmadı artık ne lazım böyle film ayda bir sevgili değiştiren nesillere?" mi deseydi?

Dememeliydi. Dememiş de.


İşte burda iki grup var: birincisi "Ah Çağan Irmak yapmış gene yapıcağını, mendilsiz gitmeyin" diyor, öbürküsü "Duygu sömürüsü" diyip geçiyor. Hangisine mi inanmak lazım? Hiçbirine.

Babam ve Oğlum'dan beri "Çağan Irmak varya, öfff ne biçim ağlatıyo.." havası var. Issız Adam'da da aynı şey oldu. İnsanlar ağlama beklentisiyle gidip, salya sümük çıktılar filmden. Duygusal sahneler vardı, ve bence yerinde ve yeterince kullanılmıştı; tek problem insanların duygu yüklemesine maruz kalmayı taşıyamayacak durumda olmasıydı.
Aynı grup filmden sonra D&R'a akın edip soundtrack yağmalayan grup. 45likler bu filmle bi daha meşhur olmuş diyenler de çok fazla. Ama sizce de gerekmiyor muydu bu? Bi yerde "obaaaaa binlerce dansüüööözz var!!" diyen bizim kuşağımıza bu müziklerin de dinletilmesi şart diil mi? Semiha Yankı, Semiramis Pekkan hayranı olduğumu sanmayın; ama en azından onların müziğinin, zamanında yapılan Türk müziğinin Serdar Ortaç'tan, Hande Yener'den çok daha kaliteli olduğunu düşünüyorum ve bundan eminim de.

Çağan Irmak bizim nesle 45lik sevdirdiyse nolmuş? Böyle bir aşk filmine, böyle güzel Beyoğlu görüntülerinin eşliğine başka ne koysaymış? Trendden trende koşan Türk gençliği bu sefer bunu benimsediyse nolmuş?
Bence çok da iyi olmuş.

Şimdi filmi yerden yere vuran grubu incelemeye devam edelim. Neymiş? Sıradan bir aşk hikayesiymiş.
Evet, sıradan bir aşk hikayesi.

Peki Love Story'ye 1970'te en iyi film dahil 6 dalda Oscar adaylığı getiren ve 1 dalda da ödül almasını sağlayan neydi? Çok benzer bir aşk hikayesi diil miydi?
Yapmayın, filmin adı bile Aşk Hikayesi!!

Aşk zamansızdır, aşk evrenseldir. 38 yıl önce de, bugün de benzer bir konu rahatlıkla işlenebilir. Önemli olan nasıl işlediğindir.
Ve Çağan Irmak bu konuda eleştiriyi hiç haketmiyor.

Çekimleri kusursuz. Beyoğlu'nun sokakları, dipleri köşeleri, sahafları, evleri... Kitapları elinizde hissediyorsunuz. Plağın cızırtısını içinizde... Nefes aldığınızda havuçlu tarçınlı kek kokusu geliyor burnunuza. Ve siz hala "sıradan bir aşk hikayesi" diyorsunuz buna.

Melis Birkan'ın oyunculuğu çok doğal. Bir ayrılma sahnesi var ki, daha doğal olamaz. Dolaptan çıkardığı dolma tenceresi, neşeli neşeli konuşması, birer birer dolmaları yerken çocukluğundan bahsetmesi, arada gülmesi...

Ve adamın kelimeleriyle gelen ayrılık şoku. Sözlerini hatırlayamaması, konuşamaması... Sürekli "hani.. hani.." diye kekelemesi...

Klasik bir aşk filminde olsak, hıçkırıklara boğulan kız öyle tarihi laflar ederdi ki; ayrılığı daha önceden çalışmışlar zannederdiniz.
Doğru ya, filmlerde sahneleri önceden çalışıyorlar zaten.

Issız Adam'ın en güzel yanı bu işte. Doğal, sade, içten.

Konusu yaratıcı mı? Hayır, böyle birşey iddia etmiyorum.
Ama izlemeye değer. Popüleritenin peşinden giderek dahil olduğunuz kalabalıkla izlemeye diil ama; kendi başınıza, o sinema koltuğunda hisleriniz ve düşüncelerinizle tek başınıza, izlemenize değer bir film.

Ve o final sahnesi. Çaresizliğin en güzel özeti.
Kalabalıkta napıcağını bilememek...
Gidecek bir yeri olmamak, varsa da nasıl gideceğini kestirememek...


Issız Adam'la ilgili atıp tutmadan önce, herkesin izlemesi gereken film.



9 Aralık 2008 Salı

FEVER!


38 derece ateşle yatıyorum 2 gündür.Baş ağrısı da yanında hediye.Frp falan yalanzi oluyore sanırım,söri

4 Aralık 2008 Perşembe

Ben (by fm)




-kristal avizelerden ölesiye korkarım o da "Jumanji" den kalma yani.. hani Kirsten Dunst'ın boynuna bişey saplanıyo falan ya.. nedense bi onlar bi de şu tavana yapışık pervaneler. sanki o odada en değerli şey senmisin ki düdük! çok istiyorum ki boulsun kalsın ağaca çıkıp inemeyen kendi gibi..

-istemiyorum ki enteresansonik kelimeler kullandığımda suratıma bön bön bakılmasın. istemiyorum ki kelimelerimi açıklatmasınlar.

-yürürkene o taze ekmek kokusunu duyumsayan burnun o sevincinden daha samimi, daha içten bi mutluluk çok az bulunur bence.

-otobüsü durakta karşılayamıyıp el edip şöförün insafına kalmak ne kalmak ne korkunç şey aman yarabbiiiii.. hele bi de şöför inadına durmassa "banane lan pis sorumsuz" derse ne fena, arkasından koşup yakalayamamak daha bi fena

-"dilinde tüy bitmek" ne absürt deyim arkadaş.. hani herhangi bir canlının dilinde tüy olsa tamam kabul o kadar evrim geçirmişsin derim fakat bilip bilmeden demesene dilinde tüy bitmişmiş hadi be ordan.

-"dust free" silgiler varya topaklanıp tek bi parça halinde çöp çıkaran silgiler.. işte onlar accayip yardımsever gelirler bana "abi sen zahmet etme ben şimdi siler süpürürüm" hatta "sen çalışmana bak evladım" yada "saygılar bacım buyur hallettim ben" der gibi.. bi alçakgönüllülük, çok da sevecen. gidip bi silgi alasım var evet..

-okurcan sen de hoşlaştığın karikatürü kesip saklamazmısın?!
yapmazmısın bunu açık konuş benle!

-fruitful nedir ya!? daha mantıksız kelime var mı? fruitful. aptalca be.

-saygılar

2 Aralık 2008 Salı

Sup ?

Merhabalaaar sevgili okuyucularım,yazar arkadaşlarım, 1'ler ve 0'lar. Yeni gönderi yokken ben de karalayayım bir şeyler dedim. İyi etmiş miyim ?

Öncelikle Angie'nin feysbuka katılış müjdesini vereyim. Sonunda görebileceğiz kendisini.

Bu sıralar bayaa bir konser, etkinlik vs. var. Katılın,katın,kattırın efenim. Sinemaya da gidin, oldu olucak tiyatroları da bir ziyaret edin.

Ya okul hayatım çok kötü gidiyor :F

WoW harbi güzel olmuş, daha 80 olamadım gerçi. Du bakalım.

Benim yazar olmam biraz gereksiz bir durum bence baksanıza yazı bile yazamıyorum.

Yarın oynayacağımız oyunun rolleri açıklanacak ( Kasaplığın El Kitabı - Boris Vian), ne rolü alacağım, kara kara düşünüyorum. Ayrıca bilimum sanat etkinliklerine katılan sevgili yazarlarımızın Haziran aylarında beni bir yoklamalarını öneririm.

Bu yazım yüzünden yazarlıktan kovulabilirim bence. Saçmaladım çok.

Aslına bakarsanız günlük yazısı gibi oldu.

Sağlıcakla.