24 Kasım 2008 Pazartesi

dinle çekirge ..

Embryo - Pink Floyd
Back In Black - AC/DC
Baby, Let Me Follow You Down - Bob Dylan

A Boy Named Sue - Johnny Cash
Scatterheart - Björk
Stop Crying Your Heart Out - Oasis

Where Is My Mind - Pixies
Blind Eye - Wishbone Ash
Monochrome - Yann Tiersen
Cat Food - King Crimson

Zombie Dance - Alice Cooper
Communication - Flecktones
Lost For Words - Pink Floyd



not: okurcan Pink Floyd la başlıyıp Pink Floyd la bitirmek beni ne kadar mutlu atti tahmin bile edemessein yada et..

yemyeşil vadinin ortasında açan bi tane kıpkırmızı gelincik görmüş kadar mutlu oldum diyebilirim

saygılarımla..

21 Kasım 2008 Cuma

Çoşkuyla Tebrik Ediyorum...

craxsahnesi.com daki bütün şarkıları tebrik ediyorum While My Guitar Gently Weeps i çalan söyliyen arkadaşlara ayrıca teşekkürler okumuyo da olsalar vokalin gözlüğü mızıkası bide klavyedeki eski servis arkadaşıma selamlar (beriiiil merabaaaa!!)(bkz: burdan hede deki akrabalarıma kaynıma halama hödö ye lılı ya vs. selam) (bkz: yok öle bişiy)

ayrıca T.N.T yi çalan söyliyen insanlar çok şukela olmuş sizin de

kendi okulumu hafifçe tenzih ediyorum back vokaller çok back çünkü...

Johnny Be Goode solistinin de biraz aksan taklidi yapması şarkıyı güzelleştiricek

Back to Black insanları... falan (solist Amy Winehouse değil tabi ama takdir ettim)

Comfortably Numb insanları çok başarılısınız bence

Ve yaklaşan korkulu sınav haftası dolayısıyla dinliyemediğim diğer tüm tüm gruplar: Süpersiniz insanlar hepiniz(ayh sevindirik oldum while my guitar gently weeps..) hehehe

gençliği seviyorum be aferim hepinize Herkesi apayrı kutluyom çok iyi aklınıza gelmiş (heycandan sesleri tireyen solistler, çalarken elleri titriyen gitaristler, bateristler, klavye insanları hepiniz !! sizi var ya çok seviyorum isterse söyleyemiyin takılın yine de seviyorum hepinizi.. yarışmadan çıkınca boynunuza havaii çiçekleri asmak lazım.. çok takdire şayan sınız ehehe)


http://craxsahnesi.com/ ne diyo lan bu deli demeyin sonunda üşenmeyin açın bakın..
öpüldünüz hepiniz..

19 Kasım 2008 Çarşamba

cumartesi sendromu ?!

efendim..

günlerden bir cumartesiydi fermiyum rezalet bi sınav geçirmişti.. angie yi aradı
önceden yapılmış bi planlarını aptal bi sınavın mahvetmesine izin veremezdi..


Beşiktaş yapuruna bindi herzamanki yerine oturdu. vuuuvuuu diye rüzgar eserken uykusuz okuyodu.. tatlı tatlı giderkene kız kulesiylen aynı hizadaykene şener şen filmlerinden alışık olduğu o sesi duydu...


" ŞİMDİ ELİMDE GÖRDÜĞÜNÜZ BU ŞEYİN NE İŞE YARADIĞINI ÖĞRENECEKSİNİZ"
ilk başta hiç oralı olmadı ama adam coştukça çoşuyordu...
"DİYELİM Kİ EVDE HASTANIZ VAR ÇAYINA LİMON KOYUCAKSINIZ" fermiyum hala emrah ablak a gülmektedir...
"KESME DERDİ YOK SIKMA DERDİ YOK ÇEKİRDEK YOK, ELİMDEKİ LİMON SIKICAĞINI SAPLIYORUM ÇEVİRİP ŞURADAKİ ÇİZGİYE KADAR GETİRİYORUM.
HOP HASTANIZIN LİMON SUYU HAZIR." fermiyum uykusuzu yavaşça bırakıp şener şen filmlerini düşünür...
"MESELA SALATA YAPICAKSINIZ HOP LİMON SUYU HAZIR" fermiyum yavaşça başını çevirir ve hakkaten de zırt pırt limon suyu sıkan o adama bakar...

" ÜSTELİK KAPAĞINI KAPIYIP BUZDOLABINA KOYABİLİRSİNİZ 3 GÜN, 5 GÜN, 10,15 GÜN BOZULMAZ DAYANIR." fermiyum resmen izler adamı..
"ŞİMDİ LİMONNUN İÇİNE BAKALIM BAKIN HİÇ SU YOK SADECE ÇEKİRDEK VE POSA.." fermiyum gülümser ve kıkırdar..

"ÜSTELİK ŞU ELİMDE GÖRDÜĞÜNÜZ ŞEY 3 DEĞİL 5 DEĞİL SADECE 1 YTL. ALMAK İSTİYENLER SÖYLESİN BEN DOLAŞIYORUM." dediğinde karşıdaki adamın tuhaf bakışlarına maruz kalıcak kadar gülmeye başlıyan fermiyum limon sıkıcağı adamın yanına gider ve " bana 2 tane verir misiniz şunlardan" der adam "3 olsun o" falan der "iyi madem" der bi yandan da 3 limon sıkıcağını napıcağını düşünür..

kaykaycıların "trrrrr çtakaaa" sesi çıkardığı taşların hafif çiş koktuğu meydan da banka oturup uykusuz okur. angie gelir. birlikte iklim değişikliği standına giderler.. inatçı ve enteresan insan hikayeleri dinlerler..
farz-ı misal: bir teyze yaklaşıp "kızım çamaşır mı asıyonuz" diye sormuş
başka bi teyze de sorup uzun uzun dinledikten sonra "haa bende anaokulu reklamı zannetmiştim" diyip gitmişler..


angie yle ve okulundan iki güzide insanla birlikte çeşitli maymunluklar yapıp küçük çocuklara boyama yaptırmak kendi aramızda fikir alışverişi yaparak bence şu yazar bişiyler diyip insanlara bez götürmekle meşgul olduk.

tabi bu arada kendi fikirlerimizi de çizdik yazdık..

(bu arada serçelere sövmeden geçemiycem pis kuşlar saçımıza yapmayın bari.. evek piyango oynıycak ortam bool bol oluştu..)

Efendiim, bir elimizde kesilmiş kumaşlar, bir elimizde rengarenk kalemler, kolumuzun altında broşürlerle Beşiktaş'ta gezinirkene yanına yaklaştığım bir adamla şöyle bişey oldu: angie der ki:

pardon... merhaba. biz uluslarası bir proje yürütüyoruz, burda çevreyle ilgili çözüm önerilerinizi kumaşlara yazıyosunuz yada çiziyosunuz. katılmak ister miydiniz?

kayıtsız adam tüm bu süre içinde angie'yi dinlemiştir, itiraz etmemiştir, hareket etme yada kaçma girişiminde bulunmamıştır ve o saniyeye kadar gayet aheste aheste yürümektedir, zaten angie onu aheste yürüdüğü için gözüne kestirmiş, vakti olduğunu düşünmüştür. ama adamdan gelen tepki şok edicidir.

adam, angie'nin yüzüne hafifçe kıstığı gözleriyle bakar, elleri cebindedir, etrafımdakileri çok da umursamıyorum aslında tavrındadır ve angie'ye şunu söyler ardından da1 m/dk hızla giderek uzaklaşır:

"çok.. acelem var."

Okuduğumuzu Anlayalım:

1) Adam niye böyle bir g*tlük yapmıştır? (bu arada hayatımda kimseye daha böyle bişey demedim)

2) Angie'nin o an hissettikleri nelerdir?

3) Parça Türk toplumunun genel yapısıyla ilgili nasıl bir kesit sunmaktadır?

4) Angie adlı yazar neden kendinden üçüncü şahıs şeklinde bahsetmektedir?

naçizane etkinliğimiz(!) bittiğinde yorgun ama mutlu bi şekilde vapura yürürkene "pardon bi saniye bakarmısınız" diyen sese dönüp baktığımızda ise aldığımız tepki
"oh be sabahtan beri kimse dönüp bakmıyodu bile" diye sevindirik olan atkuyruklu ve piercing li sempatik adama çıkarıp engelliler yararına sattığı gasteyi alıp biraz da bahşiş bıraktık aramızda söyle bi konuşma geçti
-engelliler yararı..
-evet yardım edelim valla sizin de işiniz zor(antiklime timi yoktu allahtan:P)
sabahtan beri uğraşmaktan halinizi biraz olsun anladık sanki
- aa siz şurdaki çevre standındaki kızlar mısınız
- aa ünümüz ne çabuk yayılmış dimi angie! ehaehaeha .. ehem şey buyrun
- gasteuzatt**gasteuzatt** buyrun sizde
- yok ya sizde kalsın onlar. ne işmiş be insanlar hiç takmıyo ama bıdıbıdı(yürümeye devam)

not: kısacası(amanın kısacaymış ehaaehua)
insanlar duyarsız olmuşunuz siz pisbakışş**
yapmayın etmeyin size bişeyler söylemek isteyen insanları terslemeyin mantıklı bi dille bişeyler açıklayın ki kabul etsinler yada etkinliği bizimkiler gibin parasız sadece 25x25 bi bez parçasının üstüne bişeyler yazıp çizmekse 3 dakkadan kısa sürüyo yemin ederim
ben gönüllü olurum kardeş daha insanlığa olan umudum tam çökmedi
ama gaste dağıtan sen bizim standımıza çiziktirdin mi bişiyler hııı?


Notun notu: angie vapur beklerkene çok acelesi olan adamın kenarda oturduğunu söyledi çok acelesi varmış zaten..

hah işte o insanı çözemedim ben

saygılar

16 Kasım 2008 Pazar

En güzel cevap

Biliyorum,tarzım değil uyduruk "feyz alınması gereken hikayeler"görünümlü forward mail tipli bir başlık atmak ama ilk ve son oluversin bu.


Facebook da günlerdir bu yüzüne vuran saflığı ile şarkı söyleyen kardeş konuşuluyor.Çocukcağız adına "fankılap" bile kuran yurdum insanları yürek dağlayan(Çok arabesk olmaya başladım ben)sesini bahane edip,videonun altında geyik yapıyor.

Bu geyiğin en klişe repliği hep,"kim bu çocuk ya,nereden bulucaz bunu?Bulalım!" idi.

Sadece verilen çok güzel bir cevabı görmenizi istedim dostlar:

o yaşta çektiği çilenin etkisindeki yanık sesli 'bu çocuğu Bulmak' ?

o yaşta 'yokluğun ne demek olduğunu kimsenin bilmediği kadar iyi bilen' yanık sesli 'bu çocuğu Bulamamak' ?

Gidin Diyarbakır'a ,

Gidin Mardine ,

Gidin Urfa'ya ,

Gidin Doğu Anadoluya...

Bu Çocuk Gibi Yüzlercesine , Binlercesine Rastlamamak Olasımı ?

Bu Çocuğu Biz Bulduk , Ya Diğerlerini Kim Bulacak Arkadaşlar ?

Karanlık Ülkemin , Karanlıkta Kalan Sefil Çocukları...

Saygılar.

Mecal Kızıltuğ.


Eline sağlık Mecal kardeşim...
(yüreğine sağlık sözüne ısınamayan insanım ben)

13 Kasım 2008 Perşembe

Onun bir hayatı yok..

Evet, sevgili okuyucularım, ve sevgili yazar arkadaşlarım. Bugün bildiğiniz gibi 13 Kasım 2008. Hayır, bugünü önemli kılan doğum günüme 2 gün kalmış olması veya uğursuz gün olması değil. Bugün 1.5 senedir beklediğim bir şey oldu. 2 ay öncesinden belliydi aslında bugüne vuracağı. Ama böyle olacağını bilemezdim, tahmin edemezdim. Eminim hepiniz anladınız neyden bahsettiğimi. Büyük ihtimal pek yazı yazamayacağım blog'a, msn'den yazdıklarınıza da cevap veremeyeceğim. Ama beni hatırlayın. Beni unutmayın.

Hala neyden bahsettiğimi anlamadıysanız, girin bir ekşi sözlük karıştırın. 13 kasımda ne olmuş araştırın. Ha, yazdığım anda okuyacak kadar şanslı iseniz, bu akşam ana haber bültenlerini seyredin efenim..

Young Friends of the Earth: İklim Değişikliğine Son Verin!

Efendim okulumuzdan iki güzide arkadaşımız dünya çapında gerçekleştirilen bir kampanyanın Türkiye ayağını yürütüyolar. İşte size buroşürden bilgiler:

"İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE SON VERİN

Hükümetleri 2009 yılının sonuna kadar, sonraki nesillerin geleceğini ve gezegenin biyolojik çeşitliliğini insanların neden olduğu iklim değişikliğinin etkilerinden korumak için acil ve etkili çalışmalar yapmaya davet ediyoruz.

Türkiye hükümetinin ve Birleşmiş Milletler iklim görüşmelerindeki uluslararası delegelerin iklim değişikliğine çözüm bulmak için ne yapmalarını istersiniz?

Biz yardım etmek için tek yapmanız gereken bu sorunun cevabını 25x25 cm boyutlarındaki kumaş parçalarına yazmak. Tüm Avrupa'da toplanan bu kumaş parçaları Polonya'nın Poznan kentinde bir araya getirilerek BM iklim toplantılarında sunulacak."

Yer: Beşiktaş'ta iskelelerin orası.
Zaman: 15 Kasım Cumartesi 9.00 ile 16.00 arası.

Sizden ricam(ız) günün herangi bir saatinde, orda kurulacak olan standa uğramanız ve kampanyaya destek vermeniz.

Gerçekten işe yarıycak mı? Bilemezsiniz.
Ama olmayacağından emin olsanız da gelin.
Belki kendinizi daha iyi hissedersiniz...

dipnot: stantta bulabilirsiniz gerçi, ama istiyosanız kendi tişört kalemleriniz yada boyalarınızla da gelebilirsiniz!

kampanyanın aslıyla ilgili daha çok bilgi için: http://www.foeeurope.org/youngfoee/index.htm

12 Kasım 2008 Çarşamba

School...School never changes.

Patates Kampanya:6 gündür günde 5-6 saat çalışmamı gerektiren o korkunç sınavlar BİTTT!!!!

Sosyal hayat geri gel.
Gelecek program:Fallout,A post apocalyptic tale by Mahavishnu.(sınavlar bitsin de hele)

Geri Dönüş (mü?)

Merhaba... Belki bazılarınızın hatırlayacağı gibi ben Osmancık bir süredir bu blogun üyesiyim ama gerek yazdığım çarpıcı yazılarla (cesur üslüp falan filan...) gerek de yazmamamla diğer yazarların dikkatini çekmeyi başarmış birisiyim. Uzuuuuun zamandır sınavlardan, üşengeçlikten, vakitsizlikten, üşengeçlikten, antremanlardan ve de üşengeçlikten yazı yazamıyordum ancak blog'a baktığımda bana karşı müthiş bi tepki olduğunu gördüm. Kimileri (mesela ben) bu blog için ruhumun yeteceğini söylese de kimileri de geri dönmemi ve aktif yazar taklidi yapmamı istiyor... Bende napiyim kıramadım onları tam olarak benden istendiği gibi aktif yazar taklidi yapmaya geldim umarım bi daha gitmem. Bundan böyle(başka bi gün) yazılarımla karşınızda olmak ümiidiylen şimdik aranızdan ayrılıyorum ama gelcem. Bekleyin...

Gereksiz Not: Bloga girdiğimde nası yeni yazı yazcağımı, yazı rengimin ne olduğunu ve de okuma yazma yeteneğimi kaybettiğimi fark ettim tez vakitte bu yeteneklerimi geri kazanıcam sabrınız için teşekkürler.
Saygılarımla;
Bir Küçücük Osmancık

Dinle Çekirge vol. bilmemkaç

In The Search Of The Peace Of Mind- Scorpions

Too Young To Fall In Love- Motley Crue

Hey Joe-Jimi Hendrix

Life Goes On- Poison

Tuesday's Gone- Metallica

Bunlar olmuyosa bunlar olur...

Everybody's Got Something To Hide Exept Me And My Monkey- Beatles

I Remember You- Ella Fitzgerald

Kiss Of Fire- Louis Armstrong

California Dreaming- The Mamas And The Papas

Blue Moon- Billie Holiday

Saygılarımla...

6 Kasım 2008 Perşembe

Once upon a time


Legolarım ve ekşınmenlerim, arabalarım hayvanlarım, plastik adamlarım, küçük minik yeşil askerlerim, uzun/kısa menzilli silah koleksyonum, zırhlarım kılıçlarım ve bütün bunların tümleyeni olarak bir dolu hayal gücüm vardı.

Legolarım... hmmfff(iç çekme efekti)... ömrümün bilinçli 13, bilinçsiz 2 senesi boyunca şu ana kadar hiç bırakmadığım, her pisikoloji halimde beni bir şekilde o büyülü plastiklerden yarattığım dünyaya sokabilen mücizevi şeyler. hiçbir derdin tasanın olmadığı(yada isteğe göre olduğu) tamamen kendi kafandakilerin var olduğu bir yer varmı başka bildiğin? bütün hayallerinin plastiğe büründüğü yer işte.

ülkemiz çocuklarının %50 siyle aynı şekilde, benimde legolarım bikaç büyük parti olarak yurtdışından gelmiş. gelmiş diyorum çünkü onlar evi"me" girdiğinde ben daha ağaçta meyvaydım(armut, elma).

kendimi bildim bileli legolarımıda biliyorum. 13 senedir parça parça ezberledim, sonsuz tane kombinasyonla oynadım onlarla. hayal gücüme ve zekama oranla gelişti tabi yaptığım "şey"ler. genelde uzay gemisidir, tanktır, uçaktır. çok nadir hatırlıyorum masum bir araba, bi gemi yaptığımı. (bir milenyumfalkon yaptıydım, lucas görse intahar ederdi.)

film izlemeye başladığımdan beri, aklınıza gelebilecek BÜTÜN holywood aksiyon filmlerinin klişelerini kullandım oynarken ürettiğim senaryolarımda. her türlü sahneyi baştan canlandırdım.(her lego insanımı farklı zamanlarda "I am your father!" larla birbiriyle akraba ettim misal)

Starwars'dan etkilendiğim bir dönemde Han Solo olan bir adamım, 1 hafta sonra gordon freeman, bruce wayne, jack bouer olabiliyodu rahatlıkla. çoğunlula bir alfa tiiim im vardı. hep birilerini kurtarır imkansız operasyonlara çıkardı(belediye başkanının kızını kurtarma senaryosunu 3-5 bin defa yapmışımdır mesela.).

birde seslere deyinelim. hertürlü silah, konuşma tarzı, uçak/araba motoru, helikopter pervanesi sesi bildiğiniz ağzımdan çıkıyodu o dönemler. şu an buraya türkçe karakterlerle ifade edemiyceğim tonlarca ses. aman yarappi... o seslerle nasıl havaya girerdim... bağıra çağıra bide. ulan bi ses kaydı olsaydı şimdi ne gülerdik...

her yaptığım aracın belli bir ömrü vardır. en mükemmel aracımdan bile 2 haftada sıkılıyodum. o sıkıntı anlarında bir senaryonun içinde onu kırmak varya... ne sitres kalıyo ne bi hınç... 4 saat yoga yapmış, ermiş oluyodum o anlarda. süperdir.(bidaha kırasım geldi bişeyler yapıp yeminbillah.)

son olarak şunu ekliyim, EN muhteşevii hazır legolar bile, benim yaptığım en kıytırık şeyin yerine geçemez. bikere onu kendim yapmışım, içine o işin sanatını sevgimi katmışım. herşeyini kafamda kendim kurmuşum. bu şeye benzer, zor bi şarkıyı dinliyceğime, dandik bi şarkıyı kendim çalıyım. belki anlattım? anlatabildim? hı ?

şimdi ben burda hebele hübele saçmaladım ama şimdi sen(kimsen artık), burdan devam etcen kendini anlatcen. birde böyle olsun :)

not: kısa zaman sonra ekşınmenlerimle geri dönücem.

3 Kasım 2008 Pazartesi

İptal: CHUCK BERRY.


Bugün okulda dolaşan spekülasyonlara, "Abi konser iptalmiş"lere kulak tıkayıp "Olur mu olum öyle şey"lerle yandaş oldum. Sonuç, hüsran verici.

Eve geldiğimde yaptığım ilk iş (kendime besin maddesi temin etmem dışında) Biletix'i aramak oldu. Uzuuun bir bekleme süresinden sonra call-center'dan birilerine bağladılar beni.

Diyalog şöyle:
-Chuck Berry konseriyle ilgili bilgi almak istiyodum?
-Konser iptal oldu hanfendi.
-Neden olduğu hakkında bi fikriniz var mı?
-Organizatör ve sanatçı arasındaki anlaşmazlık. Bilet parası iade edilicek ama..
-Teşekkürler, iyi günler.


Bu kadar.

Ne demek "organizatörle sanatçı arasında anlaşmazlık"?!
Şöyle çevirebilir miyiz bu cümleyi:

-Evet hanfendi, konser iptal oldu; çünkü şerefsiz organizatörler GS-FB derbisine olan yoğun ilgi nedeniyle Chuck Berry konserine bir sürü insanın gelmeyeceğini düşündüler. Bunu sanatçıya açıkladıklarında ve konser tarihinin değiştirilmesi yönünde talepte bulunduklarında, doğal ve haklı olarak, sanatçı bunu istemedi. Ve sonuç olarak konser iptal oldu.

Chuck Berry gibi bi adamın konser programı aylar öncesinden bellidir, kolay kolay değişmez. Hele son anda hiç değişmez. Türkiye'yle ilgili nasıl bir sorun doğdu bilmiyorum (sadece maçla ilgili olduğu yorumunda bulunabiliyorum) ama yapılan büyük bir haksızlık. Ağustos'tan beri bu konseri bekleyen ben ve daha bi sürü insanın nasıl hayalkırıklığına uğradığını düşünüyorum.
Yapılmaması gereken bi hareketti.

Zaten sorun sanatçı diil de organizatör kaynaklıysa, bundan sonra biz ülkemizde sağlam konser biraz ZOR görürürüz.

Gönderen : BILETIX
Alıcı: Kolombus
İleti: CHUCK BERRY konseri etkinlik organizatörü tarafından IPTAL edilmiştir. Biletinizi teslim aldıysanız satış noktasına iade ediniz.

2 Kasım 2008 Pazar

Anket: bir küçücük osmancık yazı yazmalı diyenler?

Efendim bildiğiniz üzre yazar kadromuz çeşit çeşit insanlardan oluşmakta. Uzun saçlısı var (gerçi kestirmiş okul baskısı nedeniyle), çita gibi koşanı var, şahane yazıp-çizeni var, ağaca tırmanıp gitar çalanı var, sonra böyle kocaman saçıyla hoplayıp zıplayanı var... Var da var.

Ama bu yazar kadrosunda tembellik edip yazmayanları da var!
Misal bir küçücük osmancık!

O yüzden diyoruz efendim, bu arkadaş yazı yazmalı mı yazmamalı mı?
(eheheh tekerleme gibi oldu)

Yazması halinde olacak şeyler:
-Kendisinin üslubu blog'a renk katacak, siz sevgi pıtırcıklarının içlerini neşeyle dolduracaktır.

Yazmaması halinde olabilitesi olan şeyler:
-Kendisini "teknik sıtaf" kategorisine alınıp, yazarlıktan uçuralacaktır. (tehdittttehdittt)

(olmıycak da bariz böyle bişey, uyduruyoz işte napalım başka türlü takmıycak çünkü)
(bi de bkz ssg olmaya özenmek)

Sevgili blog ahalisi,
Naçizane anketimiz bir küçücük osmancık üzerinde mahalle baskısı kurmaya yöneliktir. Ciddiyetle doldurunuz.