11 Ekim 2008 Cumartesi

Eneee Uğur Gürsoy!

Evet efendim şimdi sizlere bugün geçirdiğimiz süper şaşırtıcı, über sanatsal günü anlatmak istiyorum.


Fermium'la Kadıköy'deydik. Karaköy iskelesinde bekliyorduk ki vapur gelsin, biz de karşıya geçelim. Yanımıza Pink Floyd tişörtlü bi çocuk geldi, Fermium da "Aaa bizim dersanede bu" dedi. Çocuğa baktım, kulaklıklarını takmaya uğraşıyodu; işte o an, içime bir kurt düştü: ben bu çocuğu nerden tanıyorum?


Vapur geldi, bindik, indik. Karaköy'den Tünel'e yöneldik, bindik, indik. İstiklal Caddesi'nin kalabalığına kapılıyorduk ki de ne görelim?! O çocuk! Zaten merak etmiştim, iyice merak ettim çünkü yemin ederim tanıyodum çocuğu! Fermium'a dedim bu bizim eski okuldan. Cık dedi. Bozuldum. Biliyorum çünkü eski okuldan. O kadar eminim yani..


Dedim ben gidicem sorucam. Heh işte ip orda koptu. Adam takip etmenin de bi adabı vardır ama biz gayet terbiyesizce takip ettik bu insanı. Aramızda 1 metre var, yok... Zaman zaman 50 cm oluyo; önümüzde zınk diye dursa, feci çarpışıcaz yani..


Neyse sorardın soramazdın derken çocuk kız arkadaşıyla buluştu, biz de "hııı" nidalarıyla adımlarımızı hızlandırdık yürümeye devam ettik. Artık aramızda metreler böyle baya baya var ama görüyoruz da uzaktan. İşte o an, böyle ensesini gördüğüm, kapüşonunu inceleyebildiğim o an dank! etti ve hani Chuck'taki gibi sıralamaya başladım:



-Bu çocuk bizden bir üst dönemdeydi, eski okuldaydı. Matematik olimpiyatlarına falan gidiyordu. Şimdi de Galatasaray'a gidiyor. Hatta bidibidi'nin eski komşusuydu, bi de ikizi var.


(çocuğu en son 7. sınıfta görmüştüm. o zaman o mezun oluyodu. tıknaz sayılırdı, kısa ve hafiften tombikti. böyle birini 3 sene sonra gördüğünüzde "hö?" olabiliyosunuz işte. bu arkadaşın boyu uzamış, kilo vermiş, bi de sakalı çıkmış. ilginçti yani...)


Fermium bi sustu, ondan sonra o da hatırladı.


Ama ben tatmin olmam bi kere, nerdeeee? Beynimde zilyon tane düşünce dönüyo ki, adını da hatırlıyım. Sonra hatırladım ama size süprüz olsun.


Mutluluk ve gururun harmanlanmış haliyle İstiklal Cadde'sinde tepinirkene, azalarak bu mevzu da bitti. Taa kiiii...



Telefonda annemle konuşuyordum. Bir ayakkabıcının önünde dikilmiş gelen geçeni izliyorduk ve onu gördük. Kirli sakalları, göbüşü ve yanında iki tanımadık insanla öyle geziniyordu.

Yav biz bugün Uğur Gürsoy'u (bkz resimdeki insan) gördük! Şaka gibi ama gördük yani. Telefonla konuşmasam (off poff anne) peşine takılırdık, nitekim takıldık da, ama kaybetmiştik. Ama gördük yani!

İlk tepkim ve Fermium:


-Eneee Uğur Gürsoy!
-Hey hö nerde?
-Bak bak geçiyooo, geçti. Hıhı evet anne. Uğur Gürsoy'u gördük ya! 7'de dönerim, hıhı evet..



Ondan sonrasını periyotlar halinde delirerek geçirdim.

-Ellem yereppim bugünleri de mi göreceedik. Uğur Gürsoy göbeğini kaşırken, esnerken felan bildiğin izledik adamı!



İşin ilginci, o çok merak ettiğimiz çocuğun adının da Fırat olmasıydı.



Ayh, beni de böyle kudurttun ya
ilahi Uğur Gürsoy...

1 yorum:

Fermium dedi ki...

hııııhıııı evet oldu bunlar hatta bakıştık 1 saniyenin 10 da biri kadar uğur gürsoyla
ehehe ehehe