31 Ekim 2008 Cuma

Kohezyon.

İşte bu yüzden seviyorum sizi.
Yağmurda, giden arabanın içinde, bünyenizde barındırdığınız ne kadar rekabet hissi varsa, hepsini yağmur damlalarında harcadığınız için seviyorum sizi.
Kimyasal açıklaması ne olursa olsun, birbirine kavuşan damlalara sevindiğiniz; başkalarının önünü kestiklerinde sinirlendiğiniz için seviyorum sizi.
Camın dibine ilk ulaşanla içinizi kaplayan mutluluk için seviyorum sizi.

Ama en çok da, öyle az buz da diil baya çok, yağmur damlaları gibi küçük şeylerde "hayat" bulup onları fark ettiğiniz için seviyorum sizi.



(Hiç yağmur damlası yarıştırmadıysanız eğer, bundan sonraki ilk yağmuru heyecanla, hevesle bekleyin. Pişman olmazsınız.)

karikatür: Uğur Gürsoy. Uykusuz. 29 Ekim 2008.

30 Ekim 2008 Perşembe

Dinle Çekirge

Don't Cry- Guns'n Roses

Wind of Change- Scorpions

Turn The Page- Metallica

Mr. Sandman- Blind Guardian

buraya kadar hiç fermiyum değildi bu şarkı listesi hardcore rock şarkı listesi oldu
olsun üzülmeyin fermiyumluğumu burda belli ediyoruuum


Hitman- Queen

Tell Me What You See- Beatles

Happy Together- Turtles

29 Ekim 2008 Çarşamba

Bize Anlatılmayan Atatürk

 www.mustafa.com.tr


Onunla ilk tanışmamız sanırım 3-4 yaşlarıma geliyordur.Ciddi olarak tanımaya başladığımda ise 7 yaşında pıtırcık bir ilkokul öğrencisiydim.

Hakkında çok şey duyduk.Stalin ona faşist,Hitler ise Komünist dedi.

Biz O'na,Atatürk dedik...

Halkı olarak,dünya olarak çok sevdik onu.Ancak hep bize uzaktı.O,korkuları,tutkuları ve yanlışları olmayan;milletini ileri itmek için var olmuş bir enerji merkeziydi bizler için.

Bugün,yarattığı eserin 85.;O'nun ölümünün 70. yılında,ilk defa "bize anlatılmayan Atatürk"'ü;

Yılmaz bir lideri,Cesur bir komutanı değil de harkülade bir insanı tanıma şansı verildi bize.

Biz O'na artık,
Mustafa da diyebileceğiz...


Not:Ayrıca Sarı Zeybek'in sonlarında çok ağlamıştım ben.Yoktur herhalde ağlamayan çocuk:)

28 Ekim 2008 Salı

Ben mi? Evet..


Ben mi? Evet...
Bir gün çıkıp gideceğim kapıları, evleri, dergileri, hüzünleri bırakarak...
Bir çiçek merhaba diyecek...
Hoşgeldin diyecek dağ...
Orman gülümseyecek...

Ben mi? Evet. Çıkıp gideceğim bir gün...
Tasasız, gözyaşsız, geride birşey bırakmadan ve bir şey beklemeden ilerde...
Sadece yağmur sularından pırıl pırıl bir yürek
Artık kendi kendinin anlamı ve nedeni olan bir yürekle...


Ataol Behramoğlu

Son günlerde yağan yağmurla üstümüzden inanılmaz bir kir aktı sanki. Yazın sona erdiğini ve artık sorumlulukların üzerimize çullandığını bi kez daha hatırlamış olduk. Evet, rahatsız ediciydi bunları hatırlamak. Ama memnun diil miyim? İri iri düşen yağmur damlalarını saçımda hissetmek, yanaklarımdan süzülen damlaları ıslaklığını duymak... Ben bütün yaz bunu bekledim.

Yine de şu iki günün sonunda, herşeye rağmen, keşke sadece yağmur sularından pırıl pırıl bir yüreğe sahip olsaydım. Keşke.



(dipnot: fotoğraflar Jude'a ait. sırtında kocaman bir çantayla, matla ve uyku tulumuyla, dağ taş gezmeyi en çok isteyen o. eminim herkesin içinde bir yerlerde böyle bi istek vardır, ama bu fotoğraflar Jude'u, şiiri ve o özgürlük hissini çok güzel özetliyorlardı ki, daha uygununu bulamadım; resmini koymadığım nice özgür kampçıdan özür dilerim. bu seferlik böyle olsun...)

Let's have a war..

There's so many opposites,
So many opposites,
So many, there's so many, there's so many.

Let's have a war,
So you can go and die,
Let's have a war,
We could all use the money,
Let's have a war,
We need the space,
Let's have a war,
Clean out this place.

It already started in the city,
Suburbia will be just as easy.

Let's have a war,
Jack up the dow jones,
Let's have a war,
It can start in new jersey,
Let's have a war,
Blame it on the middle-class,
Let's have a war,
We're like rats in a cage.

It already started in the city,
Suburbia will be just as easy.

Let's have a war,
Sell the rights to the networks,
Let's have a war,
Let our wallets get fat like last time,
Let's have a war,
Give guns to the queers,
Let's have a war,
The enemy's within.

It already started in the city,
Suburbia will be just as easy.

Bir Kapı (Site) Kapanır, Bir Başkası Açılır


(Az sonra okuyacağınız yazıyı Aziz Nesin zihniyetini her zaman takdir etmiş biri olarak yazdım. O yüzden lütfen sözlerime o gözle bakınız.)


05.05.2008 tarihinde Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesi'nin aldığı kapatma kararıyla kapanan Youtube halen kullanıma açık değil. Nolmuş yani? Ne yani Youtube kapalı? İlla vidyo mu izliceksiniz? İşiniz mi yok? Her saniyenin önemli olduğu metropolitan hayatlarımızda, kıymetli dakikalarımızı önce Youtube'dan vidyoların inmesine sonra da o vidyoların izlenmesine mi harcayalım? Ahahahay! Şaka yapıyor olmalısınız. Deli miyim ayol ben Youtube'dan saçmasapan vidyolar izliyim? İşim gücüm var, hayatım akıp gidiyor ellerimden, napıyım Youtube vidyosunu.. Aayyhh ilahi yani...

Neyse efendim, şimdi siz bu paragrafta bana yüzsüz dediniz, anlayışsız dediniz, özgürlük düşmanı dediniz dimi? Bi de devamını görün siz... Çekinmeyin, çekinmeyin okuyun. Yada okumayın niye okuyorsunuz ki? Ödeviniz mi var, onu yapın? Ev işi göreviniz mi var, hemen koşun? Blog okuyarak zaman mı geçirilirmiş be!

İşte tam da bu nedenden, halkın kalkınmasını, halkın "muasır medeniyetler seviyesi"ne ulaşmasını düşleyen hükümetimiz ve çeşitli yayın organları (Ayda sadece 9,99'dan başlayan fiyatlarla Digiturk dünyası evinize gelsin!) Blogger'ın yasaklanmasının gerekli olduğunu düşünmüşlerdir. Ne iyi etmişler efendim. Ne zaman harcıycam Blogger'la bilmemneyle? Kim nereye gitmiş, kim ne yemek pişirmiş, kim ne giymiş, kim ne bilgisayar oyunu almış, kim hangi filme gitmiş... Peeh. Banane ya kim naptıysa? Benim için mi yaptı? Bana faydası dokundu mu? Hayret bişey ya! Bi de bazıları çıkmış diyor ki, yok efendim iletişimimiz kısıtlanıyormuş, yok özgürlük artık kalmamışmış. Hadi canım! Sen gel onu benim külahıma anlat. Ne iletişimi allahaşkına? Gelmişiz 21. yüzyıla. Allahaşükür MSN'imiz, son model cep telefonumuz, bol miktarda da kontörümüz var. Arkadaşımızla, ailemizle görüşebiliyor muyuz? Evet. Ee daha ne? Napıcaksınız dünyanın öbür tarafındaki insanın hayatını. Kendi hayatınla uğraşabiliyosun da sanki, başkasınınkine merak sarıyosun. Daha neler...

Bi de şu sakıncalı içerik mevzusu var. Sansür getirilmeli tabii ki de. Hangi aklını kaybetmiş diyor herşey serbestçe gözükmeli diye? Çıldırdınız galiba?! Napıcaz çocuklar saçmasapan şeyler öğrenirlerse? Bunun erotik vidyosu var, küfürlü filmi var, zararlı yayını var, ülke bölücü yazısı var.. Var da var! İnternette bunların hepsi bulunurken, biz zavallı çocukları bu vahşi, siber ormanın içine nasıl atarız? En az 20 yaşına gelene kadar cinsellikten ve her türlü zararlı alışkanlıktan nasıl uzak tutarız? Aman allah korusun, ya bebeklerin nasıl olduğunu öğrenirse? Naparız o zaman? En iyisi hepsini kapatmak.

O yüzden diyorum ki efendim, bence Google'da yasaklansın. Aradığında her kelimenin karşılığında bi site çıkıyor mu, çıkıyor. Her türlü kaynağa ulaşımın var mı, var. Bence kapatılsın. Kimin neye bakacağı, neyi araştırıp soruşturcağı belli olmaz..


Mazallah şimdi Youtube açık olsa, insanlar girseler ne bulsalar izleseler....
Tüylerim ürperdi vallahi.

(yazardan gelen edit: Vtunnel falan diye şeyler varmış. Kullananları kınıyorum. İllegal yöntemler bunlar..)


GELECEK PROGRAM: Masum Bir Limon Bahçesi Ulusal Güvenliğe Tehdit midir?
Geç de olsa Filmekimi ile ilgili bir yazı yazmak istiyorum. Umarım bana katlanabilirsiniz.

(Yorum felan yazın özletmeyin kendinizi, öpüldünüz canlar.)

Mahavishnu'Nun Notu:Angie'nin yazısının yanında güzel gideceğini düşünerek koydum fotografı.İzin istemedim,densizlik ettim.İsterse kaldırabilir:)

24 Ekim 2008 Cuma

Yasak renginde,yasak fontunda da yazsak değiştiremezsiniz düşüncelerimizi,itemezsiniz karanlığınıza...

"Bu siteye erişim mahkeme kararıyla engellenmiştir" ?!??!!

kırgınım saçılmış bir nar gibi(part 2)
her şey part 2
ohannesburgerking!
ifademi anlatıcak kelime yada smiley bulamıyorum okurcan ve blogsallar

neyse umarım youtube kadar uzun sürmez saygılarımla
(inanılmaz yav şaka gibin)

Başlığı izninizle bu şekilde değiştirmek istiyorum.

Gerçekten merak ediyorum, kim, hangi blog sitesinin hangi ayrıntısını gördüde
dava açtı, sonra bu davayı kazandı ?

yada altında daha derin şeyler mi yatıyo ? iletişimimizi körertmek ? Blogları kullanarak
paylaşım yapan aydın kitleleri engellemek ?

bilmiyorum ama burdan tek bir kişiye kısa bi serzeniş yapmak istiyorum.

OROSPU ÇOCUĞUSUN.

Öylesin.

sahibi kendini bilir...



O "öylesin" öyle samimi ve içten bir şekilde yazılmış duruyor ki bozmaya kıyamadım ama Jude buraya yazmamı istedi youmumu tekrar.

O başlık orada kalacak.Görülmeyecek belki.Ama,demokrasiden,isnanlıktan anlamayan daha doğrusu kendi işine geldiği gibi anlayan bu baskıcı,gerici mahlukatlara inat yazacağız biz.Konuşacağız.Ağaç altlarından okul sıralarına kadar...Susmayacağız.Hücresindeki düşünce suçlusunun güneşle sohbeti olacağız belki çaresizlikten,dilsizlikten ama susmayacağız.Hayallerimiz,itirazlarımız,ümitlerimiz eriyip gitmeyecek karanlıklarında.Biz ışık olacağız.Aydınlığımız o kadar yüce olacak ki o dev karanlığı yutacağız.

Onlara inat diye değil hem de...
Sadece insan olduğumuz için düşünme,okuma,bilgi alma ve insanca yaşama hakkımız olduğuna inandığımız için.

Sırtımızdan üç kurşunla vurularak ya da açılan araba kapısının tetiklediği bombayla parçalanarak ölmeyi reddettiğimiz için.

Açlığımıza,umutsuzluğumuza ve kör karanlığa rağmen umudumuzu ve cesaretimizi kaybetmediğimiz için.

Onlara inat değil.
İnsanca yaşamak için...

özür dilemeyerek edit: başlığın üç nokta olması daha uygundur zira birşeyler "engelleyen" bi zihniyete söyliycek küfrüm yok.. hiçbi zaman olmadı olmıycak. sebep basit çünkü kaale almıyorum kendilerini.
zaten bütün yazar kadrosu yasaktan sonra bişey yapıp edip tekrar yorumladılar editlediler
"engellenen"ler renklerimiz şu an
ama fikirler ön plandaysa renk kırmızı olmuş mavi olmuş siyah olmuş ne önemi var

saygılar (FM)

18 Ekim 2008 Cumartesi

sevgili okurcan ve blog ahalisi tutamıyorum kendimi. Evvveet ; TUU-TAA-MII-YOO-RUUM

şöyle ki şu an evde parke falan filan yeniletiyoruz hayretler içerisindeyim
çünküne anne geldi "Fermiyum? Yav ses burdan da gelmiyo annamadım ki ben" diyip gitti ve ben bi kıllandım bişeyi açık mı unuttum radyo televizyon falans..
ama yok yok bi yerden bi ses..
E ama bu bildiğin ROCK/METAL?! Hani böyle bi ara Metallica falan bazen, bi ara "Talk Dirty To Me" bile duydum ve ses usta ylan çırağının olduğu sempatik değil ama rezalet mutfağımızdan geliyo ?! Bi şaşırdım bu şarkı bende vardı falan dedim anneyle bön bön bakıyorum. Sonunda gittim ve mutfakta uu fayanslar ne güzel olmnuş falan dedim. Usta dedi ki "böylçokbeyazoldu sizeniysiarayabiharcalın renkolur." dedi. Algılama eşiğim 5 sn ye ye inmişti çünkü "diiuucuvvvvvvvjjjauajauajjjjjuuuujjjcccvvv" diye bi elektro solosu çalıyodu zaten "hıı evet lerle geçiştiriyodum ki..


Sesin daha dışardan geldiğini farkedip balkona çıktım
İşte o esnada ytan bina da aynı hisada olduğumuz apartmandaki plazmayı gördüm bir insan tahminen 20 den küçük elinde bişey ekranda Guitar Hero

Okurcan dakikalarca güldüm kendime
Sonra ustaya sordum müzik geliyo dimi diye dedi ki "yaslındaböylemüzikbaşağrıtmayomu"
bende hım dedim balkona çıktım vebir iki şarkı dinledim


Pleysıteyşınıolmanın dayanılmaz hafifliğine sahip olan tv başındaki inassn çoştukça coştu. Aferim ona almışsın o kadar coşmak en büyük hakkın! Yanlız bi dahakine balkon kapısını ardına kadar açıp normalde Metal dinlemeyen 50 küsür yaşında ve haliyle kapıyı pencereyi açan parke ustasının başını ağrıtmamış benim de adama "oha siz de mi Alice Cooper dinliyosunuz" dememe engel olursan çok minnettar olurum sana

Valla bak..
(ama muftaktan böyle... yani.. bilmem anlatabildimmi yaşadığım şoku..)

17 Ekim 2008 Cuma

Ben

Ya özentilik mözentilik de... her okuyuşumda bütün düşünce ve espri tarzları ile kendime idol olarak önüme koyduğum uykusuz ve penguen yazarlarına inanılmaz özeniyorum. Alpay erdem. Alpay Erdem olarak yaşıyorum olayları şu bir haftadır ve şöyle bir yazasım geldi o tarzda bişeyler..(ersin falan dediiinizde hadi hayırlısı :))

-Ben şu her sınıfta bulunan ve bütün bozulan kalemlerin tamirinden sorumlu, kalemi yaparken de zanaatını yapanlar kadar titiz davranan öğrencilerdenim.

-Bir cuma akşamüstü birkaç arkadaşınla dışarda biryerlerde oturup içtenlikle yarımsaat birsaat muhabbet etmenin keyfini hiçbirşey veremiyor.

-Gece yatmadan önceki 20-30 dk içinde yatağa gömülerek okuduğum kitaplarla, dergilerle mecmalarla geçirdiğim zamanlar hafta içindeyken bütün günün sıkıntısını ve sitresini bikaç dk. içinde atar üzerimden. En sinir bozucu günlerde bile huzurla uyurum. Hatta bazen günün en güzel anları oluyolar.

-Bazı tipler vardır, okulda, dışarda grubu neşelendiren, hep cıvıklığın dozunu ayarlayan tiplerdir. Dışarda tekbaşına sinamaya gidemezsin oturup bi çay içemezsin ama. Okulda iyidir, gruplayken iyidir. Vardır öyleleri...

-Metrelerce uzaktan bile bikaç saniye içinde duyulan keskin kokusu ile mandalinanın insanda paylaşma bilinci oluşturacağına inanıyorum.

-Hani çok içinde yaşayarak gördüğün pis rüyalar varya, hani birkaç saat onun etkisinde kalır hep onun hakkında düşünürsün. İşte onlar dandik.

-Bir tencerenin kapağını kaldırınca kapakta yoğunlaşmış su tanecikleri yemeğin içince dökülürken "Dökülmeyin lan ben yemeğimi kuru yiycem !" dediğim oluyo.

-Sağlam bir kopya operasyonundan sonra üzerine çöken ani mutluluğun sebebi fazladan alacağın 10-20 puan değil, kopya çekme işlemini başarıyla yerine getirmiş olmandır.

-Bir enstrüman çalmak dünyanın en mükemmel birkaç şeyi arasında.

-Kimse iyi yaptığı şeyi söylemesin. Bıraksın biz laf arasında, yeri gelince anlayıp vay anasını diyelim.

-Bir an boş bulunup birisinin elini onun benim elimi sıktığı gibi sertçe sıkamazsam eğer kendimi acayip ezik, işe yaramaz, saçmasapan bişey olarak görüyorum ve uzuunca bir süre bunun ezikliğini duyuyorum.

-Birşey biriktirme, koleksyonculuk ruhu, hiçbirşeye benzemeyen, yaşamayanın asla anlayamayacağı bir olaydır.

-Bu yazıda bir araya bisikletli bir fotoğrafımı koymak istiyodum ama hiç olmadığından ötürü koyamıyorum...


-Öğretmenler öğrencilere "konuşmak isteyen dışarı çıksın(sanki ayaklansak izin verecek)"kendi aranızda konuşmayın" "gülünecek bişey varsa söyle bizde gülelim" demesin. Geliştirin lan biraz kendinizi bak millet uzaya çıktı siz daha nerdesiniz...

-
Gece yatakta uykuyu beklerken gün içinde yaptığın güzel şeyleri düşünüp gülümsüyorsan dünyanın en mutlu insanısın.

-Sevgilerimle...

16 Ekim 2008 Perşembe

Yaşadım Diyebilmen İçin...

Blogun en tırt ve yürek dağlayan yazarı ünvanına yavaş yavaş kavuşuyor olsam da sizinle paylaşmak istedim.Yazılması,yapılması gereken çok iş varken ufacık da olsa bir şey yapmak istedim...(Tünel münel izleyin lütfen bir şekilde...(sansürcü devletime selam olsun))

http://www.youtube.com/watch?v=b9RXhAyDWc4&NR=1

Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt 
hainiyim, ben vatan hainiyim. 
Vatan çiftliklerinizse, 
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan, 
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan, 
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın, 
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan, 
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın, 
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa, 
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan, 
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa, 
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan, 
ben vatan hainiyim. 
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla : 
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.

 NAZIM HİKMET RAN

Hala Vatan Haini,hala memleketinde br çınarın altı çok görülüyor ona...



Ben Atatürkçüyüm.
Ben Cumhuriyetçiyim.
Ben Laikim.
Ben anti-emperyalistim.
Ben bağımsız Türkiye'den yanayım.
Ben özgürlükçüyüm.
Ben insan hakları savunucusuyum.
Ben terörün karşısındayım.
Ben, yobazların, hırsızların, vurguncuların, çıkarcıların düşmanıyım. 
Öyleyse vurun, parçalayın! Her parçamdan benim gibiler, beni aşacaklar çıkacaktır.
                   

 UĞUR MUMCU

Faili meçhul...



Evet kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim, ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz. 
Güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler. 
Evet biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce...

 HRANT DİNK

Katilleri hala yakalanmadı.Kim oldukları bilindiği halde...



Evet, atatürk suçludur!.. Eğer türk işçisi, batı' daki gibi, çocuk yaşta yeraltında günde 14 - 16 saat çalıştığı dönemler yaşamamışsa; bir oy hakkı için bile, fransız işçisi gibi, 59 yıl kanlı bir savaşım vermek zorunda kalmamışsa bunun suçlusu odur!
Eğer türk kadını yasal olarak erkeğine eşitse, ''köle'' değilse, seçme ve seçilme hakkını, fransız kadınından bile önce elde etmişse; kadınlar bugün türkiye' de vali, bakan, başbakan bile olabiliyorsa bunun suçlusu odur!


AHMET TANER KIŞLALI

Süikaste kurban gitti.Ölümünden önce Akit gazetesi üzerine çarpı atılmış bir fotografını yayınladı...


Hoş bir yazı olmadı biliyorum ama içimden gelmiyordu hisstettiğim dışında birşeyler yazmak.

Şovenizm'in pençesinde kıvranmış,kıvranan ve kıvranacak olan tüm insanların anısına...







11 Ekim 2008 Cumartesi

Eneee Uğur Gürsoy!

Evet efendim şimdi sizlere bugün geçirdiğimiz süper şaşırtıcı, über sanatsal günü anlatmak istiyorum.


Fermium'la Kadıköy'deydik. Karaköy iskelesinde bekliyorduk ki vapur gelsin, biz de karşıya geçelim. Yanımıza Pink Floyd tişörtlü bi çocuk geldi, Fermium da "Aaa bizim dersanede bu" dedi. Çocuğa baktım, kulaklıklarını takmaya uğraşıyodu; işte o an, içime bir kurt düştü: ben bu çocuğu nerden tanıyorum?


Vapur geldi, bindik, indik. Karaköy'den Tünel'e yöneldik, bindik, indik. İstiklal Caddesi'nin kalabalığına kapılıyorduk ki de ne görelim?! O çocuk! Zaten merak etmiştim, iyice merak ettim çünkü yemin ederim tanıyodum çocuğu! Fermium'a dedim bu bizim eski okuldan. Cık dedi. Bozuldum. Biliyorum çünkü eski okuldan. O kadar eminim yani..


Dedim ben gidicem sorucam. Heh işte ip orda koptu. Adam takip etmenin de bi adabı vardır ama biz gayet terbiyesizce takip ettik bu insanı. Aramızda 1 metre var, yok... Zaman zaman 50 cm oluyo; önümüzde zınk diye dursa, feci çarpışıcaz yani..


Neyse sorardın soramazdın derken çocuk kız arkadaşıyla buluştu, biz de "hııı" nidalarıyla adımlarımızı hızlandırdık yürümeye devam ettik. Artık aramızda metreler böyle baya baya var ama görüyoruz da uzaktan. İşte o an, böyle ensesini gördüğüm, kapüşonunu inceleyebildiğim o an dank! etti ve hani Chuck'taki gibi sıralamaya başladım:



-Bu çocuk bizden bir üst dönemdeydi, eski okuldaydı. Matematik olimpiyatlarına falan gidiyordu. Şimdi de Galatasaray'a gidiyor. Hatta bidibidi'nin eski komşusuydu, bi de ikizi var.


(çocuğu en son 7. sınıfta görmüştüm. o zaman o mezun oluyodu. tıknaz sayılırdı, kısa ve hafiften tombikti. böyle birini 3 sene sonra gördüğünüzde "hö?" olabiliyosunuz işte. bu arkadaşın boyu uzamış, kilo vermiş, bi de sakalı çıkmış. ilginçti yani...)


Fermium bi sustu, ondan sonra o da hatırladı.


Ama ben tatmin olmam bi kere, nerdeeee? Beynimde zilyon tane düşünce dönüyo ki, adını da hatırlıyım. Sonra hatırladım ama size süprüz olsun.


Mutluluk ve gururun harmanlanmış haliyle İstiklal Cadde'sinde tepinirkene, azalarak bu mevzu da bitti. Taa kiiii...



Telefonda annemle konuşuyordum. Bir ayakkabıcının önünde dikilmiş gelen geçeni izliyorduk ve onu gördük. Kirli sakalları, göbüşü ve yanında iki tanımadık insanla öyle geziniyordu.

Yav biz bugün Uğur Gürsoy'u (bkz resimdeki insan) gördük! Şaka gibi ama gördük yani. Telefonla konuşmasam (off poff anne) peşine takılırdık, nitekim takıldık da, ama kaybetmiştik. Ama gördük yani!

İlk tepkim ve Fermium:


-Eneee Uğur Gürsoy!
-Hey hö nerde?
-Bak bak geçiyooo, geçti. Hıhı evet anne. Uğur Gürsoy'u gördük ya! 7'de dönerim, hıhı evet..



Ondan sonrasını periyotlar halinde delirerek geçirdim.

-Ellem yereppim bugünleri de mi göreceedik. Uğur Gürsoy göbeğini kaşırken, esnerken felan bildiğin izledik adamı!



İşin ilginci, o çok merak ettiğimiz çocuğun adının da Fırat olmasıydı.



Ayh, beni de böyle kudurttun ya
ilahi Uğur Gürsoy...

9 Ekim 2008 Perşembe

Enee.. Okul başladı.

Merhaba sevgili okuyucularım. Bildiğiniz üzere 10 günlük, tadı damakta bile kalmamış, hala ağzımda çiğnemekte olduğumuz küçük ama sevimli tatilimiz sona erdi. Aralık başına kadar tatil falan yok bize. Sınavlar başlayacak, çalışacağız yine.. Tabi bu sadece okuyan kesim için geçerli. Keşke tatil 20 gün olsaydı. Hatta 1 ay olsaydı. Evet keşke okul 3 ay tatil 9 ay olsaydı ama ben ne kadar istesem de değişemeyecek bu düzen, kahpe düzen.. Ah ah sevgili okuyucularım, o kadar canım sıkkın ve o kadar rezalet yazıyorum ki yazarlığıma son verilmesi yakındır, demedi demeyin.. Ayrıca 40 yılın başı yazdığımı da katarsak, bence diğer yazarlar benden bir hayli nefret ediyorlar, o küçük sevimli suratlarının altında yine küçük küçük jokerlerin var olduğuna eminim ( Heath Ledger, huzur içinde yat.)

Aslında bir şeyler incelemeye meraklı bir insanım ama o da yok. Sinema desen son gittiğim film Zohan. Oyun desen hala çıkmadı bir şey, çıktılar mı da günde 36 oyun çıkıyor, hangi birini yazayım. Müzik desen, ee, diğer yazarlarımız oldukça tecrübeliler müzik konusunda, bol bol yazıyorlar. Bana inceleyecek bir şey kalmadı, görüyor musunuz ? İlk paragrafı hallettim belki ama yazı başlığından oldukça farklı yönlere akıp gidiyor. Ben size bir kaç parça önereyim bari, yazı da noktalanır böylelikle.

Tool - The Grudge

Iggy Pop - I Wanna Be Your Dog

The Killers - When You Were Young

Bad Religion - Infected

Black Sabbath - Heaven and Hell

Typo yapmış olabilirim, mazur görünüz. Ayrıca 4 değil de 5 şarkı önererek bir yasayı çiğnediğimi varsayıyorum, lütfen siz de öyle varsayın diğer yazar arkadaşlarım.Sağlıcakla kalın.

Dip not : Yazıyı bitirirken aklıma incelenecek bir şeyler geldi, her pazartesi sabahın köründe kalkıp 5 tane diziyi indirip en kısa zamanda izlemeye çalışan bendenizin bunu yazının sonunda hatırlaması ne acı. Başlığı silip yerine Heroes, Prison Break vs. koyup ve tüm yazıyı da silip yeniden yazmak çok faydalı olabilirdi. Ama odur ki yemek vakti geldi ve yeni bir yazı yazmam için 15 saat uyumam, okula gitmem, Tropic Thunder'ı izlemem ve bir adet OGZ buluşmasına katılmam gerekmekte( sayfayı kapamayacak kadar üşengeçseniz siz de benim gibi, pazar günü sabah saatlerinde şöyle bir f5 atınız).

5 Ekim 2008 Pazar

Mitler, Onlar, Bunlar: İddia Ediyoruz!

Sizler de Memo Tembelçizer gibi iddia etmek mi istiyorsunuz? Siz "Var lan bu!" diyorsunuz ama bi türlü derdinizi anlatamadınız mı? Beynininiz vıngılvıngıl düşünce kaynıyor ama siz kendinizi ifade edemiyor musunuz?

İçte kalan düşüncelere son!

Artık Ortadan Sıkılan Diş Macunu'yla en uçuk iddialarını bile açıklayabilirsiniz!

Üstelik kullanımı da çok kolay!

Yapmanız gereken tek şey bu yazıyı editlemek!

Yazar diilseniz de üzülmeyin!

Ortadan Sıkılan Diş Macunu sizler için özel olarak tasarlanmış "yorum" bölümüyle daima yanınızda.


Utanmadan, sıkılmadan, çekinmeden iddia edin.


Ortadan Sıkılan Diş Macunu.

Taklitlerinden sakınınız.

UTANMADAN İDDAA EDİYORUM!!

Otobüste gördüğünüz insanın mimiklerinden, hareketlerinde,görebiliyosanız dinlediği şarkıdan, kitaptan onun hayatını düşünmüşsünüzdür
Hadi hadi itiraf edin "yav aslında tanısam çok iyi anlaşıcam belkim" diye geçirdiniz
belki de "acaba laf atsam takarmıki beni", "bence adı cemdir kesin baksana cem tipi var ama özgür tipi de var" tarzında şeyler düşünüyosunuz dimi
AZ DEĞİLİZ YANLIZ HİSSETMEYİN

BU BÖYLEDİR

Domatesi ısırdınız mı leke yapıcak bi yere damlar o!!

İDAA EDİYORUM ! 5 TANE DOMATESİ ARDI ARDINA 1 DAMLA DÖKÜLMEDEN ELLE YERİM !!!
İdda ediyorum, 10 yaşına kadar her köprüden geçişinde ayaklarından birine o büyük halatlardan yürüyerek tırmanmak istedin, hayalini kurdun... (mı?)
İdda ediyorum, kanepede kestirmek yataktaki 8 saatlik uykundan çok daha tatlı...
İdda ediyorum, sabah yeni uyandığında tavana bakıp öyle dururken aldığın kararlar çok hayati kararlar.
(Edit: Fermium)

BİDAHA İDDAA EDİYORUM

SEN GERİ DÖNÜŞÜM YAPMAYAN İNSAN! eminim benden daha gerilimsiz bi hayatın var evet eminim!

(evinde soğan sepeti olan bayanlar bence siz takdir edilesi örnek alınası insanlarsınız sizi ayrıca tebrik ediyorum)



İddia Ediyorum! Evinizin herangi bi odasına bi tane Queen, bi tane Beatles posteri asın; Fermium halıda bile uyur.(postersizde halıda uyumaya meraklıdır o) (ama halı yün olmasın batıyo o)(parkede uyumam mesela yoğun oluyo)(ama evet bi uyku tulumum olursa heryerde uyurum hııhıı evet)

İddia Ediyorum! Jude gördüğü ağaca tırmanmıyorsa bilin, vakit yok diyedir yada o zaten ağaca çıkmış halinin hayalini kurmuş keyifleniyodur(AZUHAHAEHUHA :D:D:D-Jude).
Ha bi de İddia Ediyorum! 0.7 uç 0.5 ucu döver! (sınav kalemi vardı noldu ona)

İddia Ediyorum! Picasso Dali'yi döver! Ekzantirik olmak da "mantık" çerçevesinde yapılmalı yani, dimi ama?(ama bak ben o adamın bütün eserlerini dövdüm.. (bizim jude un dili sürştü bence zira bu kadar vahşi olduğunu düşünmüyorum)(görmüştür o)bence daha geniş bakıp tekrar yargılasan daha iyi olur.) (geniş bakmam gerektiği konusunda katılıyorum, ama Dali'nin çok uçuk resimleri de bence sırf uçukluk olsun diye yapılmış şeyler sanki. belleğin azmi inanılmaz bi tablo, kelebekten yelkenleri olan tekne keza.. ama bu picasso'nun dali'nin "babası" olmadığını göstermez. dali rüyalarını çizdiyse, picasso gerçekleri rüya yapmıştır; bence önemli olan da budur. saygılar efenim... dimi ama?)ya her ne olursa olsun ben o kareleri yuvarlaklara geçirip tip çizme işine alışamadım... yani tarz olarak farklı ressamlar zaten karılaştırmanın bi anlamı yok ama bunun yanında kübik resimlerle şahsen ilgilenmiyorum. (vallahide billahide ben hiçbizaman dalinin hiçbi eserini dövmedim.. gördüm olucak orası..)

sonuna kadar di !



3 Ekim 2008 Cuma

Don't make it bad, take a sad song and make it better

shuffle ne enteresan bir şeydir değil mi ? 5000 tane şarkı vardır listende, o ortama uygun 1 tane şarkı vardır gelmesi gereken, ama sen bunu önceden bilemezsin kestiremezsin. o şarkı gelir 5000 in arasından bi anda çıkıverir donduruverir adamı.



2 tane uç noktası vardır ama, ya çok mutlu eder seni, yada yerin dibine sokar. mutluysa şukela ama oldumu - kutbuna cuk oturdu, değiştiremezsinde şarkıyı. üzülürsün, eriyip gidersin ama gözünün biyere dalışı gibi kilitler seni hiçbişey yapamazsın. sonuna kadar şarkıya bırakırsın kendini oda alır şelaleye doğru sürer.

yada bir bakıma hayatnın soundtrack'i diyebiliriz. çok yerinde gelirler ve seni yaşadığın duygunun uç noktalarına sürüklerler. ama açık söyleyeyim, sıradan geçen günlerime film heyecanı katan, yerine göre koşturan, yerine göre mutlu eden, yerine göre melankonikliğin tavanına vurduran şeydi shuffle.

Ama kendine dikkat et, sountrack'leri bir müzikal edasıyla günün akışına koyarsan sonuçlar düşündüğün gibi olmayabilir. Müzik sonuçta, seni tamamen kontrol edebiliyor, sana istediği herşeyi yaptırabiliyor. mantıktan tamamen yoksun bütün duygusal dünyanın efendisi.

Efendini iyi seç...

Bayram Çocuğu Dövmenin Dayanılmaz Hafifliği (!)

Sizi bilemem ama şu anda Jude'un evindeki çocukları camdan fırlatmak, boğazlarını sıkmak, meşe odunuyla kovalamak istiyorum. Taş verin o da olur.
Daha vahşi bir insan olarak meşe odunlarını kafada patlatmak, bayıltana kadar çocuk gıdıklamak, garip gurup hikayeler anlatmak yada çocuğun üstünde tiyartoda kullanabileceğiniz tarz caydırıcı bakışlar atmak favorilerim arasındadır.

Ellemyerreppim bu kadar mı aç, ayı, kuduruk, manyak, meraklı, sinirbozucu olunur? Bir çocuk neden zıptırıktır ya?!
Efenim bayram çocuğu uğursuzluk getirir sadece bayram çocuğusu değil bilimum misafir çocuğusu (özelliklen 5. sınıftan küçükler) uzak durun!! Benden ve akıl sağlığını korumaya çalışan bütün o güzel insanlardan

Misal bakın gece olmuş 12! Sen niye hala hoplar zıplarsın e be çocuk! Önce geldi o ne bu ne yaptı, sonra dambıla bulaştı, eldiven taktı, periyodik cetvele "klavye bu eheh" dedi. O da yetmedi blok flüte uzandı,(çocuklar blok flüt ve mızıkalara yaklaştırılmasın) Jude olmasa dünya şimdiden yokolmuştu bilginize...
Bu çocuklar sporla çoğalır şekerle çukulatayla ve bilimum zıvır zıvırla beslenirler. Doğal habitatlarında sokakta yaşar akşam olunca rasgele ezlere dağıtıp çeşitli insanlara bilimum cehennem azabı yaşatırlar. Sonra ifinim sümüklüdür bunlar ellerini burunlarından çektiremessin. O sümük daima akar.(akar akar akar tuz şeyiydi dimi)(prof. muhlis cırcırböceğie saygılar sunarım)


Sonra bu çocuğun önüne patlamış mısır koydular. Sen misin mısır patlatıp ona sunan!

Elini boğazına soktu be! Yedi yedi yedi yedi... AÇ YA!

Hem kim demişse "Aç ayı oynamaz" diye yalan. Külliyen yalan. Ben gördüm o çocuğu tepinirken. Bi de üstüne mısır yedi. YUH.
Tepinen çocuk herşeyi yapar arkadaş tepinen çocutan korkacaksın nokta virgül.

İnsaf kardeşim insaf. Misafir gittiğin abine ablana acı bari. Anan baban sana zıpla olum yatak bu dediyse de sen neden misafirlikte de yaparsın aynısını?! Kendi evin olsa hadi tamam.
Bu yaratıklar empatiden yoksun enteresan yaratıklardır. Kendi adıma konuşmam gerekirse Abla bu ne ? Ne işe yarıyo ki bu? Bunu alabilirmiyim? AA şu çok güzel? Hehe adam! Ehehe kuş böcek! diyenlere Sus! tamam! Hayır HAYIIAAAR?! diye konuşurum
Eğer bu tipler sizi çok sıktıysa bunalttıysa (uykusuz the bu haftaki sayı)
bak bak o sarı şekerleri yersen çükün düşer (erkek) veya bak onu ellersen annen sana bi daha hiç bişey almıycakmış(kız)
yada my personal favorite: cici kızlar cici yapar kaka kızlar kaka yapar (evet kızları caydırma konusunda masterım var hehe)
Bu konuşmadan sonra ağlıya ağlıya annesinin yanına giden kız biliyom gecenin ilerliyen saatlerinde anne ben niye kaka yapıyorum yeaaa da dediydi


Bi de geçmiş bilgisayarın başına, ne yazsak okuyo bak bak bak...

Dövesim var efendim. Hepsini dayaktan geçiresim var.
İşkence yapçam bi gün alimde kalıcaklar o güne kadar selamlar saygılar hadi bakalım...

Tutabilene aşkolsun.


editimsi:

Efendim çok doldum, hisler denizinde yüzmekteyim bir şiir yazasım var.

Bayram çocuğu kudurma
Tepinme, hoplama, zıplama
Gelecek sana zopa anlıycan
Ama o zaman geç olcak, bence yapma.


sigaradan alkolden, keza bayram çocuğundan, uzak bir yaşam dilerim. esenliklerle efendim..

2 Ekim 2008 Perşembe

Kanatların Sesi

Kafam mı güzel,

dünya mı

bilmiyorum.

Hala umutluyum

 

Ruhum alev almış,

yayından fırlayan ok,

içimizde sevdaya yer çok.

Arkadaş! Bizim nefrete sevdamız yok!

 

Tramvay raylarından kayıp gidiyor

Kara kuzgun,

hani

Uyuşturucu bağımlısı kızıl

Nasıl terk etmişti seni

Ucuz,

umarsız,öyle.

 

 

Uyanıyor,Gülümsüyorum.

Ve duyuyorum,

ve duyuyorsun,

ve duyuyoruz…


Tepemizde süzülen,

Bir çocuk gülümsemesi kadar parlak,

Beyaz kanatların sesini...


NOT:Uzun bir süreden sonra ilk şiir denemem...Bu kadar oldu.

1 Ekim 2008 Çarşamba

Bunlar da dinlenesi aslında :)

Passive - A Perfect Circle

Violator - Machinæ Supremacy

Nightfall - Blind Guardian

Runaway Main Theme - Liquor ( yanlış yazdım biliyorum >.< )

Neden sık sık yazmadığıma gelirsek.. İlk sebebin üşengeçlik olduğunu inkar edemeyeceğim ama aynı zamanda pek yazacak şey de gelmiyor içimden. Esinlenmek lazım. Ama karın da acıkıyo tabi..