28 Aralık'ın anlam ve önemini bilmeyenler için, henüz 28 Aralık gününün hayatımıza kattıklarının farkında olmayanlar için bir kez daha tekrar edelim o günün Fermium'un doğumgünü olduğunu.
Şimdi kendisi nasıl doğduğunu ve pis pis ağladığını ve babasının onu kucağına aldığında ilk ne dediğini filan anlatabilir. Ama ben hikayenin bildiğim kısmından başlıycam.
Şu anda adım eğer Angie'yse, şu anda Bebek'te yürürken 'All My Loving'i söyleyebiliyorsam, şu anda Beyoğlu'ndayken insanlara hikayeler uydurabiliyorsam, çimlere uzanıp bulutları şekillere benzetebiliyorsam hepsi Fermium sayesinde. Ben neysem, o'yum; çünkü hayatıma Fermium girdi.
Sadece o da diil, ama onun eşliğinde gelen birsürü insan oldu. Dolaylı yoldan tanıştırıldığım onlarca insan, hayatımda çok büyük yer etti.
Mahavishnu'yla olan tanışma hikayem de torunlarıma hazır rafta bekliyor (How I Met Mahavishnu) ama konu 28 Aralık'ken ben başka şeylerden bahsetmek istiyorum.
Herkes gibi doğumgününü kutlayan bi insandı Fermium. O zaman da bir sürü insanı biraraya getiricek, tanımayanları birbirine tanıştırıcak bi gün ayarlamak istedi. Ki başardı da.
Gün sonunda ileride süpersonik günler yaşayan süpersonik bir grup insan haline geliceklerini bilemezlerdi ama.
Gün gayet normal ilerliyordu. Fermium, Mahavishnu, Angie, bir küçücük osmancık ve Derin McDonalds'ın özel parti tabaklarında kestaneli pasta yerken sohbet ediyolardı, güzeldi eğlenceliydi. Hava gene buz gibiydi.
Birkaç saat sonra bu gruba Jude'da katılmıştı. Garip bi tanışmaydı doğrusu; havadan sudan, Angie'nin o zamanlar henüz izlememiş olduğu Star Wars'tan bahsediyolardı. Jude baya koşmuş ve yorulmuştu. Hava da kararmıştı, eve dönmek lazımdı.
Gün gayet de normal bitmişti.
O günü önemli kılan, Jude'du.
Angie -şu anda kendi adıma konuşuyorum ama diğerleri için de aynı şeylerin geçerli olduğundan eminim- Jude gibi inanılmazsonik bir dostla tanışmanın değerini sonra sonra anlayacaktı; ama o gün onunla tanışmışlardı sonuçta.
Evet sevgili blog ahalisi... Ben kendi hikayemi anlattım, burdan sonrasını devretmek istiyorum. 2008'e gelindiği zamanı da başkaları yazsın. 27 Aralık gününü (evet maalesef bu sefer 27'siydi) ve süprüzü ve maceraları da bi başkası anlatsın. Kadıköy'de geçirilen 5 saati Jude'dan, Cumartesi akşamı yaşadığı travmaları (!!!!)da Mahavishnu'dan bekliyorum :) (Ölürüm de anlatmam.:))Yazmasanız da olur gerçi, ben heves ettim sadece...
Seviyorum hepinizi...
dibebirnot: Buradan da ısrarla atkı-bere kullanmayan, üstüne hasta olan ve üstüne yağmurda sırılsıklam olan Jude'a seslenmek istiyorum! Geçmiş olsun. Ama elimden kolay kurtulamıycaksın. Atkı-bere.
Yıl 2007, gün 2008 aralık;
muhtemelen çok gereksiz bişeyler için kadıköye gitmiş, gereksiz işimi yapmış, saatin 4 küsür olduğunu farkedip eve dönmeye kadar vermiştim. bi yandanda düşündüm hani ya bugün Fermium'un doğum günüydü değil mi ? hıı öyle olcak... diye.
akabininde telefonum çaldı, açtım, Fermium'muş. hadi kalk gel bağdat caddesindeyiz biz doğum günü yapıyoruz dedi. bende "kımkım ya tamam bakarım yaa" dedim.(bkz: üşenmek)(bkz: eve gidip ayaklarını uzatmak istemek)
direncimi kırdım ve 4 numaralı otobüse binmek suretiyle olay yerine doğru yola çıktım. bi yandan da düşünüyorum "ya kim varki şimdi orda öfff... kimle tanışçam ben he ? kim bunlar ? ya ben eve gitmek istiyoru yaa"(bkz: bıdıbıdıbıdı)
bu kısımları an be an hatırlıyorum zira hafızamda derin izler bıraktı:
"derin'in locistik desteğiyle birlikte çiftehavuzlar durağında inen Jude, sahil yolunu bağdat caddesine bağlayan ilk yoldan yukarı saptı ve elleri cebinde tıpış tıpış ilerledi. yolun yarısına geldiğinde karşıdan Fermium ve "diğerleri" (oha çok Lost olmuş?!) olarak tanımladığı 3-5 insanın ona doğru yürüdüğünü farketti:
-kim ki bunlar ? şu Fermium işte heh. arkada derin var... ama... şu diğerleri kim ki ? sarı saç falan... allahalla *-)... neyse bakalım neymiş ne diilmiş...
Fermium: piişt geç kaldın "pöf". ama bak burda kimler var. ehehehe :D
Jude: ya pardon ya işte şey yaptım sonra bidide bidide ardında hebele hübülü en sonunda bilibilibili...
Fermium: tamam neyse... bak sen burda kimler var
ben boylarında bi kız(daha sonradan Angie): hey selam ben Angie:)
Jude: *tokalaş* ben Jude memnun oldum. :)
siyah saçlı ben boylarımda biri(daha sonradan siyah/polis/japon/sakso Mahavishnu): bende Mahavishnu meraba memnun oldum :D (sana buradan değil alttaki satırlarımdan okkalı bir karşılık vericem bekle az:))
Jude: eheh meraba bende menun oldum :D
sarı saçlı olan(daha sonradan bir küçücük osmancık): meraba bende bir küçücük osmncık ehiehieihe :D:D
Jude: oooo 3 tane olduk :D"
(edit yapan bendenizin yorumu: şimdi burdaki adları niklere çevirdiğimiz zaman pek anlamlı olmadı ama en azından bilmeyenlere şu kopyayı verelim: Mahavishnu, Jude ve bir küçücük osmancık'ın gerçek adları aynı efendim. Hepsine mesela Hüsnü (nee Hüsnü mü???) diyebilirsiniz. Bu durumda "eheheh meraba ben de Hüsnü eheheh"ler daha anlamlı oluyo sanırsam:D)
günün ilerleyen saatlerinde:
Angie: ya ben seni bayağı duydum ya :D
Jude: bende seni çok duydum valla :D:D
(o sırada Fermium: ehehehe:D)
ilk intibalar: hıı evet Angie duymuştum ben bunu iyiymiş ehehe :)
buda iyi konuşuyo valla muhattap olmayı iyi beceriyo :D(Mahavishnu)
bu pek konuşmuyo *-) ? ama iyi gülüyo: ehieiehiei:D
diğerlerini biliyom zaten."
gün böyle gitti bitti, ama çok iyiydi süperdi zira daha önce hiç bu şekil arkadaşlarım olmamıştı. Ve hani kıymetini bi 5-6 ay sonra anlayacaktım, ama o gün bile bunlar farklılar ya diye farketmiştim bir kısım birşey. Bu noktada (biçok yerde yaptığım gibi) fermiuma çook büyük teşekkürler şeyediyorum beni bu insanlarla tanıştırdığı için, beni çook değiştirdiniz ve geliştirdiniz her yönde, mükemmel insanlarsınız hepiniz ayrı ayrı, çok seviyorum sizi. Kalın sağlıcakla... :)
ehe.. çok abarttılar okurcan (okurcan yok yahu.Azıcık var.Biz bizeyiz rahat olun çocuklar birer viski koyun kendinize.Eh Jude? Beyaz ticareti(kadın diil drugs olan) nasıl gidiyor ha? Punçinellolar sorun çıkarıyor mu?)-Dont ask me why.Don't know.
Hani insanın ortalama 60 yıllık basit ve alayına klişe hayatında bazı dönüm noktaları vardır ya,onlardan birini anlatacağım ben de.Hatta eminim ki bir gün "How I met your mother" derken çocuklarıma(evet 2 tane olacaklar bi kız bi erkek hıhı) bu sayfalardaki insanların adı da bol bol geçecek.Hayatımda yer ettikleri kadar yani. :)
Benim dönüm noktam çook gerilerden başladı-[ölümcül paragraf
(aslında dönüm noktası yoktur değil mi hayatta yaptığımız en küçük hareket dahi zincire takılan başka bi zincirdir öff neyse. (bunu bi ara yazarım ben şimdilik yazıya öyle girdik diye dönüm noktası dicem,sonra kendi tükürdüğümü yalarım(tiksindiren ata sözleri part 1)))-çok fazla paragraf iç içe olmuş be]Derin ile tanışıp onun önderliğinde Angie ve Fermium ile tanışmama kadar olan kısım çok anlatıldığı için sonrasından devam edeceğim.
Bu blogun,bu "güzel ve harika arkadaşlık" sıfat tamlamasını yakıştıramadığım derecede samimi birlikteliğin sorumlusu benim evet.(aha kendine pay çıakrdı hemen it!)Bugün Jude bana Sakso lakabını takabildiyse-ki kendisi benim enstürmanımla dalga geçeceğine neden evine davet ettiği her arkadaşını çıplak karşıladığını açıklasın ehem-Benim gayet klişe(hani sevmiyoruz ya klişeyi)Angie ve Fermium insancıklarına bir yerde kahve içelim sanal arkadaşlık nereye kadar dememle başladı.
İkisinin de gayet iyi bildiğini sonradan fark ettiğim ve artık boykot ettiğim mekanda bir araya geldik.O gün neler hissettiğim konusunda emin değilim;ama kapının önünde turkuaz balıkçı şapkası ile öff pöff diyerek bekleyen bir Fermium ve ardından kan ter içinde "pardon geciktim" parolasını kullanarak aramıza sızan Angie(Sen de ne giyiyodun biliyorum gücenme sadece gerek duymadım kullanmaya:))aklıma geldikçe gece kumsala uzanmış gibi hissedersiniz ya kendinizi -serin bir rahatlık ama aslında çok sıcak- öyle hissediyorum.
Sonrası Jude tarafından anlatıldı üst satırlarda.Oralara girmiyorum.Sadece bir senedir tanıdığım bi' adama hayatımın en zorlu dönemlerini anlatabilmek,ondan yardım alabilmek ne bileyim ilginç.Aslında işin garibi hiç ilginç gelmedi çünkü Angie nin tanımladığı gibi en iyi arkadaş rolu yapıp bir ay sorna bütün sırlarını afişe eden tiki kızlarınki gibi bir arkadaşlık değildi Jude'unki.(e tabii adam tiki kız değil nasıl olsun ki?-Or is he?)
"How I met your mother" başlıklı büyük hikayemi anlatana kadar,hayatımdaki ikinci önemli hikayeyi anlatmaya devam edeceğim.Ve nerede,ne zaman bir grup genç çimenlerde şarkılar söyleyen hipisel insanlara özenecek,ben orada hava atıp sonuna "evilish" kahkahamı ekleyeceğim.Hatta o insanlar bayana kadar onlara "dostlarımla nasıl tanıştığım" başlıklı hikayemi anlatacağım.
Benim sadece içimden geldiği için yazdığım ve Fermium'un büyük bir incelikle benimsediği bir cümle yetiyor bana.
Arkadaşlık;saatler dakikalar ya da yıllar değildir. Demiştim.Şimdi o ince ruhlu eti puf şablonlu(?!) insanın içini belki biraz daha hafifletmek için ekleme yapıyorum bu sözüme:
Arkadaşlık;saatler dakikalar ya da yıllar değildir.O azmanı nasıl doldurduğundur.Binlerce kilometre uzakta olsa bile varlığından haz duymaktır.Turkuaz balıkçı sapkasını,kıskanılan gözlükleri ya da smiley dolu "hipisel" bandanayı,free hug tişörtlerini hatırlayıp gülümsemektir.
Diyorum.Kendime güvenerek.Bu sefer güzel oldu.Valla bak...
Bir de yılbaşı kartı için teşekkür^^.
13 yorum:
mühim bir sorum olcak herkese
yukarıda bahsedilen doğumgünü olayı (jude un sonradan katıldıı olan) eskiiii... bi olay dimii???
Good old story son.
(evet işte geçen yılbaşınki.)
Yıl 2007 gün 2008aralık?! Unique Epic Fail bu.Değiştirmeyin,kalsın:D
Bir de Ctrl+f yapıp hüsnü adını(gerçek oalnı yav:)) aradğımızda hüsnülerden birinin adını kullandığını fark ediyoruz.Gizemimiz bozuluyo.yaa..
:D:D:D tamamdır :D aytıca mahavishnu, şimdilik blogdaki en iyi yazın budur. öyledir. iyiydi son edit.
benimki çok özensiz olmuş hissettim mahavishnu:)
ama gururluyum da! başlığı ben açtım ve siz böyle çok şahane editler yaptınız ya...
valla çok seviyorum hepinizi.
fermium'a da yılbaşı kartı için teşekkürler!!
jude bugün gene atkısızdın, sırf bere kesmiyo haberin olsun. gözüm üzerinde.
bis siter is watching you Hüsnü jude.
Careful.
big sister yazamamışın ama olsun:D
yes jude. big sister is ALWAYS watching you. Hahahahah! Hahaha!(evilevilevil)
öyle bişey yaptığım yok gerçi de:D
ama bak bana destek olmanız lazım hastayken insan kabanını almaz ve yağmurda sırılsıklam ıslanır mı?
normalde hayır, jude'sa evet.
(sen daha uzun bi zaman çekiceksin benden:D yaşasın otoriter "anne" olmak!!)
bu arada..
RIP Freddie the fish.
hey cuuuuuuuuuuğğd çıkmadan önce o atkıyı boğazına sarıyomusun yoksa atkıyla boğuyım mı seni
bu arada..
hüsnü lerin ağzında bakla ıslanmaması?
ama freddie ölmüş?
bi de hüsnü'lerin (özellikle de Mahavishnu'nun bakla yediğini hiç sanmıyorum.)
dibebirnot: eski emesen konuşmalarından birinin henüz bilmediğim sebeplerden dolayı kaydetmişim ama işime de yarıycak doğrusu *elleriniovuşturur*
bir küçücük osmancık...
kork benden.
şahane delillerim var.
o diil de benim ağzımda niye ıslanıymuş bakla? hı?!
-fermiyum-
jude a söyledim bakla şeyini
rip freddie fish falan
elleeem yeaareeepppiieem
notanot: osmancık emesen haa ne?
2.not: herkesin mi sınav haftası ya bölg insanları?
13472. not: görgüsüz:
ressmen okuldaki pc den giriyörüm bloguma kehkehkeh
Yorum Gönder