11 Ocak 2009 Pazar

Meraklısı için öyle bir hikaye

Yazan: Sait Faik Abasıyanık
Uyarlayan: Savaş Dinçel
Yöneten : Ergün Işıldar
Dekor ve Kostüm Tasarımı: Ergün Işıldar
Işık Tasarımı: Özcan Çelik
Efekt Tasarımı: Ersin Aşar
Köstüm Uygulama: Hacer Duran-Onur Uğurlu
Dekor Uygulama: Gökhan Usanmaz
Müzik: Ömer Göktay


Oynayan
Naşit Özcan


Hişt diyor Sait Faik.. Bir “hişt” sesi. Nereden gelirse gelsin, size varlığınızı hissettirir, yalnız olmadığınızı hatırlatır…


Naşit Özcan, sahnede yalnız başına. Bir klarnetçisi var yanında ona eşlik eden. Konuşuyor, anlatıyor.. Sait Faik’in ağzından onun dizelerini, yaşadıklarını,yalnızlığını,paylaşmak istediklerini..Ama yalnız işte, bir hişt sesi bile önemli bir şey onun için. Sokakta yürürken, insanları, dünyayı izlerken.. Bir hişt sesi bile orada olduğunu hissettiriyor, mutlu ediyor onu.

Bir martı ile konuşmasını anlatıyor, ona şiir yazıyor.. Sonra adadaki anılarına geliyor sıra. Alıyor rakısını çerezini, mezarlığa oturuyor.. Tam da Hüseyin Avni’nin mezarının karşısına.. E adam yalnız ya tabi, başlıyorlar konuşmaya.


Sonra, sıra geliyor yağmurlu bir akşamda yaptıklarına..Bir hayvana doğayı, insanlığı anlatıyor. Bir kadın görüyor, göremiyor aslında. Yüzünü bile görmediği bir kadın o, ama onun için çok değerli, hissediyor. Onun için yazıyor hemen oracıkta. Sokakta gördüğü susam satıcısının ufak hikâyesinden neler çıkartıyor kendine. Yalnızlık böyle bir şey.. “ Bir anam destekledi beni” diyor, o bile yeterli aslında onun için. Çünkü mutlu halinden, içkisi, defteri kalemi… Ona yetiyor bu saydıklarım, belki de yetmiyordur ama kim bilir… Hişt diyor tekrar, tarladaki adama hişt diyor, tek isteği o adamın da kendisi gibi hissetmemesi.


Tek kişilik bir oyun “Meraklısı için öyle bir hikâye”, giderken sıkılır mıyım şüphelerim vardı biraz, ama oldukça güzeldi... 2 sene önce vefat eden Savaş Dinçel’in Sait Faik Abasıyanık’ın anılarından uyarladığı bir çalışma.. 15 sene önce oynanmış, bitirilmiş. Bu sene şehir tiyatrolarında tekrardan, başka bir değerli sanatçımızın ağzından dinliyoruz, Faik’in hüzünlü hikâyesini. Eğer edebiyata veya tiyatroya birazcık bile ilginiz varsa, hatta yoksa, ne yapın edin gidin, görün bu oyunu.. Çünkü hepimiz, arkadaşlarımız, sevdiklerimiz.. Yapayalnızız..Yazımı da en iyi oyundan şu alıntı ile noktalayabilirim herhalde :


Nereden gelirse gelsin; dağlardan, kuşlardan, denizden, insandan, hayvandan, ottan, böcekten, çiçekten. Gelsin de, nereden gelirse gelsin! Bir hişt sesi gelmiyorsa fena işte. Geldikten sonra ise yaşasın çiçekler, yaşasın böcekler, yaşasın insanoğlu… Yaşasın dünya ! Hişt… Hişt…

1 yorum:

angie dedi ki...

kolombus hiç böyle yazılar yazmazdı..

ama şimdi öyle bi yazmış ki oyunu görmek farz oldu :)