Çok sevimli bir yazı olmayacak; ama idare ediverin.
Babamla yemekte Banksy hakında konuşuyorduk da-googlelamaya üşenenler için kendisi ingiliz, anarşist bir grafiti sanatçısı-konu Banksy'nin Gazze'ye "Duvar"ı boyamaya gitmesine geldi. Ben celallendikçe celallendim, bağırıp çağırmaya başladım sinirle. İsrail hükümetine demediğim kalmadı. En son haşin haşin, insanları dünyanın en büyük hapishanesine tıktıklarından bahsederken masadan kalkmaya yeltendim. Babam gülümsüyordu, demek istediğini anlamıştım:
-Tamam tamam anladım. Şimdi böyle konuşuyorum; ama ilerde götün teki olucam di mi?
Babamla yaptığımız sohbetler genelde böyle biter. O, biraz daha karamsardır gelecek hakkında. Yaşlandıkça benim de "birşeyleri değiştiremeyeceğimin" farkına varacağımı düşünür.
Bugün gene aklıma takıldı bu mevzu. Ben gene de idealist tutumumdan çok taviz vermeyeceğimi düşünürken forumspringimi açtım demin. Irmak, blogdaki eski gönderileri okusana yazmış, ben de uydum önerisine.
Oldukça eğlendim başlarda. Mesela bir şey yazmışım, pek sükse yapmamış, ardından Angie yazmış, bisürü yorum gelmiş, ben bir sonraki yazımda inceden Angie hanımın üslubunu çalmışım :)
Neyse, okudukça birşeyler üzdü beni. Üç lafından biri hippi olan, her an afedersiniz göt göte yaşayan insancıklarken biz, iki sene gibi bir zamanda dersane falan derken iyice boşlamışız birbirimizi. Hala ikinci hippi pikniğini yapamamışız. Bakıyorum da, bu blogda hayatta hiçbir şeye değişmeyeceğim canım gibi sevdiğim insanlar yazıyor. Bunlardan biri ile(Angie) ayda bir falan görüşebiliyoruz onun MUN'i, benim sınavlarım, dersanem falan derken. Kolombusu kaç aydır görmüyorum Murphy bilir... Jude desen aynı dersanedeyiz; ama koşuşturmacadan adam gibi vakit geçirmiyoruz. Tüm muhabbetimiz tenefüslerde ve eve dönüş yolunda artık. Fermium, ah bitanecik Fermium'umuz, bana ne kadar kızsa haklı, şimdi dünyanın öbür ucunda ve ben o "çok önemli işlerim"i bırakıp bir mektup bile yollamıyorum ona.
İlk paragrafla birleştirmek gerekirse, görüyorum ki öss, okul, MUN, Florida, dersane derken birbirimizi boşlar olmuşuz. Bağlı olduğumuz kurumlar, sahip olduğumuz sorumluluklar, korkularımız, tereddütlerimiz, birşeyleri garantileme arzumuz birbirimize olan özlemimizi olmasa da, aramızdaki teması köreltmiş.
Ben hala -babama göre yaşımın getirdiği- idealist düşüncemle umuyorum. Umuyorum ki, hiçbir zaman çocuklarımız, eşlerimiz ve işlerimizle hava atmak için üç ayda bir buluşacak insanlar olmayacağız. Umuyorum ki, bir gün uzun zaman sonra, güneşin altında yeşil çimenler üstünde yan yana hayal kuracağız. Otuz yaşında avukatlar, mühensiler ya da ne bileyim ikinci el ayakkabı satıcıları olarak dahi, hala ahmak gibi hayal kuracak, insanca ve onurlu yaşayacağız. Sesimizi duyuracağız. İnsanları sevikçe biz, onlar da bizi sevecek, sevmeseler bile biz büyük bir salaklıkla buna inanacağız.
Otuzumuzda da, altmışdördümüzde de, beraber olacağız. Hala cesur, hala ahmak... Hala hayal kuracağız.
Dünya ne kadar farklı yürüyen merdivenlere atsa da bizi, ne kadar uzak olsalar da, biz sabit basamaklara koşacağız. Ortak katlara koşacağız. Geç olsun güç olmasın, hep beraber olacağız.
Geçen zaman için, özür diliyorum.
Kolombus, Angie, Fermium, Jude, Batticon, Osmancık(son ikisi ile sık sık bir aradayız çok şükür) sizleri çok seviyorum.
Haberiniz olsun.
4 yorum:
Ah zamanında neler yazmışız be. Gençlik işte :)
Oha buna bayağı güldüm :)
EPIK YORUM.
hepinizi ve şekere bulanmış ideallerimizi ve çimen barışını çok seviyorum.
Yorum Gönder