Hayatın anlamı, hayatın anlamsızlığı içinde anlam arayışında olmaktır. Bunun daha kolayı, hayat dediğiniz raylı sistemin sürprizsizliğine inat, raylara makas atmakta, yani hayatınızın merkezine bir şeyi "haşırt" diye yerleştirmektir.
Benim havatıma da, baklavaya saplanan çatal gibi "haşırt!" diye yerleşen şey burada işte. Yanımda, "mmm.."lardan oluşan kutlu bir ilahi söylerken, bütün çıplaklığı ile mışıl, mışıl uyumakta.
Masumiyetin ve günahın Oskarlık oyuncusu sevgilim, koleksiyonuna bir Oscar daha eklemiş gibi mutlu uyanıyor. Atlet ve pijama giymiş bir fok balığına benziyormuşum gibi gülüyor, elimde elmas yapraklarla süslü bir buket orkide varmış da ona vermişim gibi seviniyor, aklımı başımdan alıyor. Hemen ardından, aklın kaybedilmeye bu kadar müsait olduğu bu dünyada, beni Bakırköy'den kaçıran otobüsün şoför koltuğuna oturuyor:
Evet Sevda Saadet. Evet sevgilim, bütün kainata silah zoruyla, seni yayınlatabilirdim kablolu Tv den, eğer bu kadar kıskanmasaydım mırıldanmalarını, kirpiklerini ve kıvrılan dudaklarını.
-Eh.. Bir süre oldu Sevda.
Çocuk gibi dudaklarını büzüyor, bakışları kalbime saplanan lolipop sapları gibi. Şen şakrak, ölümcül, zehirli lolipoplar...
Ciddileşmesi, çocuksu uykusundan çıkması, Femme Fatale'leşmesi vakit alıyor. Doğrulup saçlarını topluyor, iki kalın tel, alnından aşağı iki sivri bıçak gibi savruluyor.
Kaşlarını çatıp soruyor, kaşlarının altında ezilip büzülüyor, iyice şekilsiz şemalsiz bir adam oluyorum:
-Konuştuğumuz gibi değil mi?
Sen zihnimi ele geçirip, benim ağzımdan konuşurken, işteş fiiller anlamsızlaşıyor Sevda... Konuşmak tek kişilik bir eylem oluyor, öpüşmek boyut atlıyor.
-Ee..Evet Sevda.
Dudaklarını dayadığı dudaklarım, o saati resmi bayram ilan ediyor,kalbim metabolizmamda fener alayı başlatıyor.
Türkçedeki en güzel kelimeyi, en güzel iyelik eki ile duyan kulaklarım, kulaklarına inanamıyor:
-Aşkım. Aşkımmmmmmmmmm...
Dudaklarım ikinci golü atıyor, sevgilim üstünü hızla giyip, kalbimi delip geçen bir kurşun misali vınlıyor odamdan. Arkasından, yokluğunda özgür kalan zihnim sesleniyor sevdama, saadetime, cennet ve cehennemime, Sevda Saadet'ime.
Prensip olarak kimseye âşık olmuyorum Sevda Saadet. Ama senin için dünyayı yakarım.
Kotumu giyip, belime 45liği yerleştiriyor,kıç çatalıma değen soğuk çeliği ucuzluktan alınmış tişörtümle kamufle ediyorum. Merdivenlerden inip Tofaş’ıma atlıyor, direksiyonun başında, elimdeki fotoğrafa tekrar bakıyorum.
Fotoğrafın içinden, 32 diş gülüyor sevgilimin kocası. Fotoraf, git gide hedef tahtasına benziyor.
Kontağı çalıştırıyorum.
Ulan Sevda, ulan Sevda, ulan Saadet...
Prensip olarak kimseye âşık olmuyorum.
Ama senin için dünyayı yakarım.
Ama senin için dünyayı yakarım.
Ama senin için dünyayı yakarım.
Ama senin için dünyayı yakarım...
Bir sigara yakıyorum:
Boku yedik dünya. Sen de yandın ben de...
Not:Sırf Osdm için yazdım, önceden yazdığım bir öykümü koymadım yani. Affetiniz mi ? =)
5 yorum:
15 dakikada yazılmış öykülerle gelme bize
Aşkolsun. Gönlüm alınana kadar yazmıyorum bi daha.
(Bahanem de var artık)
Aşkolsun. Gönlüm alınana kadar yazmıyorum bi daha.
(Bahanem de var artık)
bak adsiz in agzindan bal damliyo!
adsiz GERCEK dost!
adsiz dogrulari soyluyo
tesekkurler adsiz
aa rica ederim!
Yorum Gönder