Şimdi hikaye şöyle. Benim sevgili babacığımın ilk arabası 68 model kırmızı bir VW Beetle'mış. İngiltere'ye gitme durumu olunca arabayı satmak zorunda kalmış. Satmış satmasına da, sonra oturmuş ağlamış.
Böyle bir babanın, kızı nasıl olur diye çok düşünmeye gerek yok bendeniz huzurlarınızdayım.
Bundan bir iki sene önce babam eve model vosvosla geldi. Anlata anlata da bitiremedi: bak benim arabam da aynı bu renkti, aynı bu modeldi diye.. Önce çeşitli ölçeklerde kırmızıları toplamaya başladı, ondan sonra Little Miss Sunshine'dakine benzer (ama ordaki daha farklı) splitscreen minibüsler aldı. Renk renk, boy boy büssürü vosvosumuz oldu böylelikle.
Önceleri o alıyodu, ben bakıyodum; aa ne güzelmiş diyodum geçiyordum. Sonraları bana da sarmaya başladı. Artık her yerden vosvos topluyorduk. Nerde karşınıza çıkabildiklerine asla inanmazsınız. Beşiktaş'ta iskeleye yakın bir seyyar satıcı, Ortaköy meydanında bir tezgah, Tahtakale dolaylarında kocaman dükkan, benzinci, oyuncakçı... Böyle böyle çok değişik yerlerden aldığımız çok değişik vosvoslarımız oldu. En son aldığımızı babam Carrefour'un oyuncak reyonunda terk edilmiş bir halde bulmuş. Hem de öyle böyle bi vosvos diil hani. Kırmızı, şarkı söylüyo (hafif Herbie'lik de var kanında), arka tekerleri üzerine kalkıp kapılarını açıp kapıyo... İzle babam izle. (bakınız ne güzel bi kullanım oldu. meali 1: hadi babacım izle meali 2: habire izle habire izle)
Neyse.
Şimdi üstü açık, üstü kapalı, 68-73 model Beetle'larımız, minibüslerimiz ve pickup'larımız var. Bazıları salonda kütüphanede, bazıları benim odamda John Lennon matruşkasının kenarında duruyor. Ve biz bıkmadan sıkılmadan vosvos toplamaya devam ediyoruz. Sokakta vosvos görünce kalbi hızlı hızlı atmaya başlayan ben, ileride vosvos kullanma hayaliyle yaşıyorum. Evet, motoru çok sorun çıkarır. Evet, bu eski arabadır. Zaten ben "Belki birazcık modifye ettiririm, birazcık bakım yaptırırım olur be ya.." diyorum, onun düşünü kuruyorum.
Bi de hep söylendiği gibi, bu arabanın ruhu olduğuna inanıyorum. Bi sıcaklığı, dost canlısı bi tarafı, yolda kalmazsın merak etme diyen teselli ediciliği var. Sonra arka koltuklarının taşıdığı ne süprizler, ne olağanüstülükler var. Cranberries cdlerinden, Fransızca romanlara, eski karikatür kitaplarından, The Doors albümlerine, plaklara, giysilere kadar ne çok şeyler gördüm arka koltuklarda... Öylece yığılmış, birazcık da düzenlenmiş duran. Kısacası, vosvoslarda çok şey gördüm, gördüklerimi de çok sevdim. Vosvos'un kendisine zaten aşık oldum daha napıyım....
İşte böyle sevgili okur. Bir yönümü daha keşfetmiş oldun.
Sokakta vosvos görürsen beni an olur mu? Söz ama bak?
Bi de düşündüm de... Ya valla bak.. Olur aslında. Böyle yeni motor felam... Olur olur.
Hemi de belkim kırmızı olur?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder