30 Eylül 2008 Salı
Dinle çekirge.
Strange Uncles From Abroad-Gogol Bordello
Bright Side of the Road-Van Morrison
Rue de Cascades-Yann Tiersen
(ha bi de iyi bayramlar.)
(bi de şu habire ucundan sıkıyorum diye oy kullananları alıcamayaamınaltına!)
29 Eylül 2008 Pazartesi
Imagine
imagine there's no heaven,
it's easy if you try,
no hell, below us,
above us only sky,
imagine all the people
living for today...
imagine there's no countries,
it isn't hard to do,
nothing to kill or die for,
no religion too,
imagine all the people
living life in peace...
i hope some day you'll join us,
and the world will live as one.
i wonder if you can,
a brotherhood of man,
imagine all the people
you may say i'm a dreamer,
but im not the only one,
i hope some day you'll join us,
and the world will live as one
28 Eylül 2008 Pazar
Nerden Çıktı Bu Soğuk!?
1) Ya bişeyi 40 kere sölersen olur zamazingosu gerçek
2) Ya da benim dışımdaki tüm yazarlarımız çok temiz kalpli bi ben pis insanım...
Bundan sonra düşünme sırası sizde hadi bakalım kolay gelsin......................
26 Eylül 2008 Cuma
Hippi'nin Kış Kılavuzu
(yazar arkadaşlarım editlerden yorumlardan kaçınmayınız, hep beraber yazmış olalum)
Pekiii hemen başlıyoruz o zaman.
Hava soğudu, afedersiniz, kıçım donuyo diyosanız eğer, o zaman şöyle çözümler uygulayabilirsiniz meselam...
Önce giyim kısmından bayanlar:
1) Sarın o boynunuzu. Atkı denen olay gayet sağlıklıdır, sıhhatlidir, hippimsidir aynı zamanda inanılmaz şıksoniktir. Takın rengarenk çiçekli böcekli atkılarınızı hem kendinizi, hemi de hippi ruhunuzu koruyun. Ama sevgili hippimsiler örtmenlere yakalanmayın kendimden biliyorum hoş bi karşılaşma değil miss piggy kermit etkisi var...
2) Hava soğuyunca etek metek yalan oldu dimiiee? Yaa... Giyin külotlu çorapları (açtımparantez: hayatımda böyle absürt bir kelime görmedim. insan içinde "külot, don" demeyiz ama bildiin çoraba külotlu çorap diyoruz. yav gidin allahaşkına!!) renkli de olabilir hani böyle göze göze batan ama ben pek sevmem yani giymeyin öyle cart pembe falan... Hippiseller ben daha külotlu çorap(hakkaten bi komikmiş ekieki) sezonumu açmadım ama kısa rengarenk çoraplar giyip iç dünyam hakkında kafası karışan insanların daha kafalarını karıştırıyorum oley ve yihu!
Bi deee.. Şimdi böyle uzun etekler var, bi de yünümsü etekler var. Şahsen öyle bi çiçekli böcekli yünden elbisem var çok da seviyorum kendisini. Tam kışlık böyle, oohh mis gibi sıcaksıcak.
3) İlla etek mi giycez hippi kız hiç mi pantolon giymez? Giyeeeeer. Misal ben, etek giydiğim günleri parmakla sayabilirim şu an size. Hemen şimdi yani. Hemen burda. O kadar az. Amaa bu içimde saklı bir hippi olmadığını gösterir mi bu? Haaa-yıııır. O zaman neymiş? Pantolon da giyebülüyomuşuz. Ama nası pantolon? (elbisem vardı benim giyemedim böhü)
Bi kerem hippi'ler bol paça giyerler diye bişey var, doğrudur. Yapın. Giyin, giydirin. Ama benim gibi kısaysanız (evet kısayım! banane yani kısayım?) bol paça giyince "paçalı tavuk" gibi olabildiğiniz için çok da kasmayın derim ben. Ama maşşşalllah çevremin boy ortalaması benden gayet fazla olduğundan giyin siz canlarım giyin. Burda bayrağı devralan insan saydım kendimi. Şöyle ki bol paçasına takılıp düşücek kadar bol paçalı pantolonum var iki tane ve bunların kadifesi bambaşka bi dünya sevgili okur. Şöyle makul fiyatlı kadife bol paça bulursanız bana da haber verin canlar. (o değil de yarasa kol vardı eskiden noldu ona)
Benim gibiyseniz de normal pantolon giyin rahat edin bişiycik olmaz.
Şimdi baylara geçtik:
1) Efendim, bayanların birinci maddesi aynen geçerli sayılır. Atkı takın, abartmayın yani hani atkı dediysek çiçekli olmasın bu işin de bi adabı var yani. Neyse siz halledersiniz. Efenim şahsen erkeklerde şal gibi fular gibi atkı acayip absürd ve komik durmakta yapmayın etmeyin böyle kareli sempatik atkılar vardır yada tek renk mesela mantıklı seçimler yapın şu sonbahar günlerinde hippi olucam diye rezil olmayın bak.
2) Sizde etek derdi yok geçtik orayı... Eteği geç ama gömlek kazak falan insanlara yakışan şeyler (köpekler kazak giymemeli) hele ki boğazlı siyah kazak şahanesonik bişey bence. Kazak iyidir. (tavsiye: etrafınızdaki insanların konabileceği bir sweatshirt'ünüz filan insanlarda minnettarlık uyandırır sizi karizmatik kılar)(daha ne diyim artık)
3) Siz bol paçaya bence yanaşmayın. Hani erkekler komik oluyolar ondan yoksa seviyorum hepinizi ayırır mıyım böyle? Okulda don görmekten bıktım şu okul pantolonlarını düşükbel yapıcaz diye uğaşmayın fevkalade kötü. (gömleğini içine sokan insan seni anlıyorum yeni aldığın kemeri göstermek istiyosun ama omzuna attığın kazağı çözemedim ben mafya babası gibi gözüküyosun bil bunu)
Normal paça giyin olur o da.
Ve de geldik herkesin kulağına kiraz bilgilere:
1) Bi ayakkabı meselesi var dimi? Bot, çizme giyin arkadaş; içinizdeki hippi'yi tatmin edin. Zira kışın sandaletle dolaşırsanız sadece kıçınız diil parmaklarınız da donar; bence denemeyin.
2) Yün çorap denen inanılmaz güzel bi kavram var, mutlaka deneyin. Böyle kımılkımıl, yumuşyumuş, sıcaksıcak... Uyy canım çekti. Zira çok çorap kaybeden biri olduğumdan çok bi yün çorabım yok benim gibi dikkatsiz zalaklar için yarısı kalın yarısı inca bi absürt spor çorapları var onlar da güzel. Hadi o da olmadı donuyoruz ölüyoruz ama yün çoraplarımız ıslak diyosanız 2 çorap birlikte giyin hem egzantirik oluyo geçen gün yaptım üstteki mavi alttaki kırmızı bakakaldılar şaşırdılar hehehe...
3) Eldiven! (Valla kim bulmuşsa çok seviyoruz, alnından öpüyoruz...) Beş parmağı olanlar makbule geçer; öbürküler ne o öyle parmağı yok felan, iyyvvrenç. Ipodlu insan eldivenin olunca acı çekiyosun biliyorum bu konuda alpay erdem in şahanesonik tespiti o tekerleği burunla çevirmek ustası oluyosun okurum 3 günden sonra eğlenceli de bişi yanlız backlight ı kısın yoksam gözleriniz acıyo.
Şimdi diğer notlarımız efendim:
1) Süt iç be hippi! Süt güzel şey, ısıt böyle iç güzel güzel. Bakarsın belki boyun uzar, hı? (Öyk süt mü rezaleeet diyip Léon u izlememiş insan küğçük çocukları nesquick le alıştırırlar sen de nesquick kadar kahve koy mesela ama süt iç yani. Süt iyidir)
2) Yazın yaptığın aktivitlere 654676523 kat daha kalın giyinerek devam etmeye çalış. Baktın hakkaten olmuyo, at kendini sıcak iç mekanlara. Ama üstünde kazak koşturduktan sonra hasta olma okur hasta olanlar da ıhlamur içsinler
3) Hareket et ki ısınasın. Hopla, zıpla, koştur, tırman, yat, yuvarlan. Yap yani bişiyler. (bkz: bu havada dışarda şortlarla beden dersi yapmaya çalışmak?!?)
4) Bi de unutmadan hippi: BEATLES DİNLE! Onun yeri zamanı olmaz, mevsimi hiç olmaz. Ayrılma John'dan Paul'dan George'dan Ringo'dan. Özlerler sonra. no comment artık dinlemiyomusun okuuur
5) Bi de bunları şimdiden adapte etmek lazım bize ki sonradan zorluk olmasın. Eee ne demişler: Hippi yaş iken eğilir.
Okurcum bugün hava vuuuuvuuuu sesti çok esti bizim burda 1-2 ağaç bilem kırılmış. Okurcum biliyosun ki Penguen, Uykusuz ulvi bunlar çok mu rüzgar yiyosun şaka yapmıyorum al ordan bi sayfa koy sırtına göğsüne pırıl pırıl geçir gününü yanındakiler soğuktan tiril tiril titrerken ehe ne güzel esiyo dersin. Termosun varsa biraz çay koy kendine ooh mis. Servis bekleyenler için: biraz dur müzik dinleme kuş,böcek,doğa dinle iyi gelir.
Hadi okurcum öptüm seni.
Saygı selam iyi dilek ve force...
24 Eylül 2008 Çarşamba
Mektupların artık yapışkan yerleri var mektup yalama gibi bir aktivite yok üzülüyoruz...Ben ve salyalarım hıhı evet...
23 Eylül 2008 Salı
Veeee çağrılarımıza gelen yanıt.
Evvet, hava artık soğuk. Hava artık kazak havası (kısmen). Hava ceket havası. Aynı zamanda maalesef okul havası.
Amaaa biz napıyoruz? Moral bozmuyoruz! Ne dediydik çünkü: "Patates Kampanya: Yaz bitt...!!"
E bitti? Bitti!?! Patates kampanyamızın coğraağğfik açıdan gerçekleşmesi zati gerekiyordu da, hani gerçekleşti ya, ben bi sevindirik oldum.
Neyse işte böyle. Uyy.. canlarım beniiim..
Dibebirnot:
Ehehe canımcicim okurum, havalar süpersonik hastalık havaları kendine dikkat et.
Orhan Veli'den gelen edit:
Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle bir havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada aşık oldum;
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum;
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti;
Beni bu güzel havalar mahvetti.
21 Eylül 2008 Pazar
Dinle çekirge.
Komm, Gib Mir Deine Hand-The Beatles*
Re-offender-Travis
Get Off My Cloud-The Rolling Stones
*Bilenler için tanıdık melodiler. I Want to Hold Your Hand cover'ı. Hemi de Beatles'ın kendisinden, hemi de Almanca.
18 Eylül 2008 Perşembe
I know what it is to be young but i don't know what it is to be old...
Bu ve benzeri soruların kafandaki cevaplarını al, teker teker yaz. Henüz hayal kurma çağındasın, hayallerinle ve ümitlerinle yaşıyorsun. sıkılarak yaptığın fakat gerekli olduğunu bildiğin herşeyin gelecekte olmak isteyeceğin insana seni biraz daha yaklaştırdığını düşünerek yapıyorsun.
Fakat bak bu sadece yapabilirlik meselesi değil, bazen bazı şeyler senin elinde olmadan farklı yönlere doğru gelişebiliyor ve sen buna engel olamıyorsun. Günümüz Türkiye'sinde yaşayan insanlarımızın büyük bir bölümü ideallerinin götürdüğü yolda değilde hayatın onları süpürdüğü bir köşede ömrünü geçiriyor. Bir çok insan gençlik yıllarında olmayı düşlediği insanı olamamış. Peki sen olabilicek misin?
Ben ilkokul yıllarımda ve biraz daha öncesinde bir astronot olmak isterdim. Nasa ya gidecek ve uzaya çıkacaktım. yaşım daha yeni iki basamaklı olmuştu sanırım bu hayalin çocukça olduğunu anladığımda. Şimdi ki hayallerim peki? belki dünya'nın işleyişini biraz daha net irdeleyebiliyorum ama acaba bunlar bana 15 sene sonra çocukluk hayalleri olarak mı gözükecek yoksa bir gurur tablosu mu ?
Bunu öğrenmeyi gerçekten çok isterdim zamanı gelince, ve şimdi sırf bunun için
Otur yaz, 15-20 sene sonrası için ve koy bir dolabına, kutuna, çok bakmadığın bir köşeye koy ve söz ver kendine onu 15 sene boyunca okumayacağın için. sonra bak ve gör nasıl birisi haline gelmişsin. o kağıtta yazanlar senin en deli dolu yıllarında hayata en pozitif düşüncelerle bakarken kurduğun hayaller olacak ve kendini kıyaslayabileceksin. Kim bilir, belki beni bir işler yaparken bulup bana küfredeceksin, yada teşekkür, bilemem bunu. seni o zaman hala görüyorsam bunları konuşacak kadar, oturur konuşuruz neydik ne olduk diye.
14 Eylül 2008 Pazar
kırgınım saçılmış bir nar gibi(çok şairane)bkz:behçet aysan
bkz: okul
üzgünüz sevgili okur ama elden bişi gelmiyor gönül isterdiki yorum olsuuuun yeni yazı olsuuuuun ama yok yok işte
saygılar
(en azından okulda may the force falan fıstık..)
8 Eylül 2008 Pazartesi
Okul? Yok canııım...
İdrak etmem baya bi zaman aldı aslında. Sabah 5:55'te çalan iç gıdıklayıcı, nefret ettirici, zalim saatten çook önceleri uyanmıştım zaten. Koridora yeni takılan sensörlü ışığın sevgili kedimizin hareketleriyle yanması ve benim buna henüz alışamamış olmam da pek bi huzur vericiydi (!) doğrusu..
Servise binene hatta okula varana kadar hiç düşünmemiştim aslında okula gidiyor olduğumuzu. Ne zamanki servisten indim, merdivenlere doğru yürüdüm ve başkalarını gördüm; işte o zaman "Ohannes ya okul başladı dimi?" tepkisini verdim. Evet, belki aptalca ve kesinlikle benim tepkim de kendi başına bir "ohannes"i hakediyor; ama yine de düşünün yani gayet şok ediciydi benim için. (bkz. hala tatil havasından çıkamamış öğrenci modeli)
Neyse.
Fazla uzatmıycam lafı, amacım iyi dileklerimi sunmak sadece. Bana da okul yabancı müdürü, okul Türk müdürü, öğrenci birliği başkanı gibi insanlar dışında (ya napalım yani herkese iyi dilekler felam dediler. belki ben özel olmak istiyorum? hı?) birilerinden "Yürü be Angiee!!" -tercihen Mick Jagger; Eric Clapton, Chris Martin falan da olur hani, beklentim çok yüksek diil (..derken?)- laflarını duymaya ihtiyacım var.
Şayet fizik, biyoloji ve matematik kitabım sadece gramlara değil, ancak kilolara dökülebilecek nitelikte. Taşımak lazım, uzaktan görmekle olmaz. Zaten McDonald soyadlı, aynen doğru bildiniz hamburger satıyolar bunlar, biyoloji hocamın (gerçi kendisinin hamburger işiyle çok alakalı olduğunu pek düşünmüyorum) esprileriyle renk bulmuş biyoloji dersimde de kadın gayet açık ve net olarak belirtti:
"We're going to talk about biology this year and I want you to bring this book to every class. Not only that you'll learn a lot from. It's simply perfect to build muscles."
tartıyla gelen edit: biyoloji kitabım 2,4 kg fizik kitabım 2,8 kg imiş.
Ağır kitaplar ve okul içerisindeki koşuşturmacada hepinize kolay gelsin (ama bana daha kolay gelsin olur mu yani bence bana daha kolay olabilir yani neden olmasın ki? olur ki...)
Seviyorum sizi..
Ooyy yerimyerim.
Bu arada Dinle Çekirge:
(depresyona gircem ben illa diyosan) Another Brick in The Wall - Pink Floyd
(olmadı ben mutlu olcam dans etcem banane diyosan) School Days - Chuck Berry
5 Eylül 2008 Cuma
Tarihte bugün
Bıyığın kenarındaki play tuşu için özürler. En sevimli Freddie yi koydum daha napiyim...
Nasıl başlıycağımı bilmiyorum cnbc-e derginin radyo eksen kısmısında gördüğüm ufak not beni çok mutlu etti.
" 5 Eylül 1946 Queen vokalisti Freddie Mercury dünyaya geldi."
Ben de düşündüm ki tanıtıyım bu kadife sesli ulvi insanı..
Zanzibarlı doğumlu bu insanın esas adı Farrokh Bulsara. Evet yanlış duymadınız en başta adı faruk tu. Zanzibar gibi bi yerde yaşıtı bi kafa dengi bulamadığı için büyüklerle çok vakit geçirdiği çabuk olgunlaştığı gibi dedikodu haberlerini geçiyorum ki esas konuya geliyim.
13 yaşında bir "teenager" kene ingiltere ye gelip bi kültür şoku geçirmişti. İlk başta dişleri ve aksanı yüzünden alay konusu olsa da insanlara kendi hakkında yanıldıklarını çabukçana gösterdi.
E ingiltere ye gelip Brian May in iki blok ötede oturduğu bir Freddie Mercury düşünün ki fırsatları kaçırmıycaktır. Adı geçen Brian May adlı insan ukulele denen bi acayip gitarımsı aletten illallah diyip, babasıyla 120 yıllık şömine tahtasından gövdesi olan günümüzdeki gitarların bile pek yetişemediği seste ve kalitede olan "Red Special" ı yaratmıştı. Sonracığıma bu gruba okul panosundaki "Ginger Baker tipinde davulcu aranıyor." ilanına cevap veren Roger Taylor ve ortak insanların dürtmesiyle gruba gelen John Deacon eklenince şahane bişey oldu.
Freddie Bulsara (öyle o zamanlar) söyle bi silkinip tarzını kendini ingiltere ye adapte etti. Fakat hiç bi zaman kökenlerinden tam kopmadı aslına onun bu değişik havasını veren de budur biraz. Hindistan da da vakit geçirmiş bu insan aynı zamanda zerdüşttü. Çocukluğunun bu imrenilesi atmosferini çok yaratıcı kullanmıştır. Aferim ona. Öyle çok başarılı bi çocukluk ooh dersleri hep pekiyi filan diyil. Onun yerine okulunda daha çok resim müzik ve masa tenisi etkinliklerine katılan Freddie baktı bu okulda olucak gibi diyil bütün o efsanevi takımla karşılaşmasına neden olucak sanat okuluna gitti bu esnada da soyadını yunan mitolojik tanrısı Mercury'ye değiştirdi.
Sonra Jimi Hendrix e tapmaya başladı(e tabi mecazi anlamda) okulda Jimi resimleri çizip, cetvelleri mikrofon zannedip başını arkaya atarak masalara çıkıp şarkı söyledi.
Arada yaşanan uzun kuruluş kısmısını geçiyorum.
İlk şarkıları "Doing All Right" beyenilince e hadi bi albüm lazım bu insanlara diye gaza gelip cart cart albüm çıkarmaya başladıar. İyi de ettiler.
Arada "Enee adamlar neler yapmışlar bee" demeniz için albümleri sırasıyla yazıyorum..
Queen (1973)
Queen II (1974)
Sheer Heart Attack (1974)
A Night At The Opera (1975)
A Day At The Races (1976)
News Of The World (1977)
Jazz (1978)
Live Killers (1979)
The Game (1980)
Flash Gordon (1980)
Greatest Hits (1981)
Hot Space (1982)
The Works (1984)
A Kind Of Magic (1986)
Live Magic (1986)
The Miracle (1989)
Innuendo (1991)
Greatest Hits II (1991)
Live At Wembley (26 mei 1992)(esasaen 86 daki konser kayıtları)(binevi live killers devamı)
Made In Heaven (1995)
Greatest Hits III (1999) (Queen +)(çeşitli insanların freddie anısına söylediği şarkılar derlemesi)
Şimdi anlıycağınız gibi Freddie bi ara öldü. O da 24 Kasım 1991 e tekabul ediyo. (Öğretmenler gününde hüzünsel olan insanlar seviyorum hepinizi)
Neyse..
Okulda cetvelle masaya çıkıp şarkılar söyliyen cici Freddie mizin yediği naneler burda bitmiyor. Biseksüel olduğu için başına bi dolu dert açılıyo. (bkz: aids e bağlı zaatüre den ölmek) Çocuk istiyen sevgiliye ikinci bi kedi alalım cevabını vericek pişkinlikte. El yapımı piyanosunu japonya dan alıp bütün konserlerinde gezdirmiştir kendisini. (bide 3 metre bişi)
Şimdi konuyu atlatmaya çalıştım ama "oha bu adam gay dinlemem" diyen arkadaşlara selam ederim. Her bilmemne kupası, herhangi bi başarıda çalınan "We are the Champions" ve "We Will Rock You" bu güzide insan tarafınan yazılmıştır. Ayrıca yaklaşık 6 dakkalık opera "Bohemian Rhapsody" saygısız dj ler tarafından "3 dakkada kessek olmuyo mu hafız" temalı bi konuşmalara konu olmuştur. Sonuç mu tabi ki Bohemian Rhapsody yi kimse bölemez.
85 te Live Aid de de sahne alan grup Bob Geldof'un dudağını uçuklatmıştır..
Bunlar da lafları:
"my songs are like bic razors. for fun, for modern consumption. you listen to it, like it, discard it, then on to the next. disposable pop."
"i think i'm a banana tree!" (i'm going slightly mad şarkısından)
"hi, i'm kim basinger.. umm... no freddie mercury"
"i've made no effort to become a guitar hero because i can't play the fucking guitar!"
"i'm just a musical prostitute, really"
bi takım fotorafları filan
http://www.freewebs.com/sahingu/FM.JPG
bide şimdi benim adım neden Fermium..
Aslında ben daha ufakkene Freddie şöyle söylemiş, Frediie çok acayip, Freddie böyle, kasedini alalım, cd sini buluyim, Freddiee!! Freddie.. diye geziyodum e ama herseferinde Freddie Mercury zor. Sonra FM oldu o..
Sonra kocaman periyodik tabloyla başbaşa kaldığım bi öğle tenefüsü orda FM i gördüm Türkçe meali Fermium muş ehe Fermium!! Fermium!! derkene bi gün bana selamı çaktı Irmak "naaber Fermium!" diye o da böyle işte...
şimdi ben bu çok mütiş insanın ölüm yıldönümünde bişi yazamıycağım için bugün yazıyım dedim. John Deacon a burdan selamlar..
Ha bide dinliycekseniz gelin beni bulun şarkı yollarım yani eksik bi albümüm kaldı bulucam onu da
sevgiler saygılar ..
Yeni Üyeniz Benim Korkun Benden
Ben burda ne mi yapıcam? Bilmiyorum sanırım mütemadiyen saçmalıycam taa ki kovulana kadar (ki böyle giderse uzun sürmez) ama tanıdıklarım var!! Amma velaküün daha makul saatlerde daha normal yazılar yazabilme kapasitesine sahip olduğumu düşünmekteyim. Bundan sonra daha normal ve daha geniş bir kitleye hitab eden ( evet 11 kişi ) yazılarımla sizlerle olacağım...
3 Eylül 2008 Çarşamba
Berıar.
http://videogaleri.hurriyet.com.tr/Video.aspx?s=10&vid=2202
Olsun evet olsun.
2 Eylül 2008 Salı
While Its Engine Gently Weeps
Şimdi hikaye şöyle. Benim sevgili babacığımın ilk arabası 68 model kırmızı bir VW Beetle'mış. İngiltere'ye gitme durumu olunca arabayı satmak zorunda kalmış. Satmış satmasına da, sonra oturmuş ağlamış.
Böyle bir babanın, kızı nasıl olur diye çok düşünmeye gerek yok bendeniz huzurlarınızdayım.
Bundan bir iki sene önce babam eve model vosvosla geldi. Anlata anlata da bitiremedi: bak benim arabam da aynı bu renkti, aynı bu modeldi diye.. Önce çeşitli ölçeklerde kırmızıları toplamaya başladı, ondan sonra Little Miss Sunshine'dakine benzer (ama ordaki daha farklı) splitscreen minibüsler aldı. Renk renk, boy boy büssürü vosvosumuz oldu böylelikle.
Önceleri o alıyodu, ben bakıyodum; aa ne güzelmiş diyodum geçiyordum. Sonraları bana da sarmaya başladı. Artık her yerden vosvos topluyorduk. Nerde karşınıza çıkabildiklerine asla inanmazsınız. Beşiktaş'ta iskeleye yakın bir seyyar satıcı, Ortaköy meydanında bir tezgah, Tahtakale dolaylarında kocaman dükkan, benzinci, oyuncakçı... Böyle böyle çok değişik yerlerden aldığımız çok değişik vosvoslarımız oldu. En son aldığımızı babam Carrefour'un oyuncak reyonunda terk edilmiş bir halde bulmuş. Hem de öyle böyle bi vosvos diil hani. Kırmızı, şarkı söylüyo (hafif Herbie'lik de var kanında), arka tekerleri üzerine kalkıp kapılarını açıp kapıyo... İzle babam izle. (bakınız ne güzel bi kullanım oldu. meali 1: hadi babacım izle meali 2: habire izle habire izle)
Neyse.
Şimdi üstü açık, üstü kapalı, 68-73 model Beetle'larımız, minibüslerimiz ve pickup'larımız var. Bazıları salonda kütüphanede, bazıları benim odamda John Lennon matruşkasının kenarında duruyor. Ve biz bıkmadan sıkılmadan vosvos toplamaya devam ediyoruz. Sokakta vosvos görünce kalbi hızlı hızlı atmaya başlayan ben, ileride vosvos kullanma hayaliyle yaşıyorum. Evet, motoru çok sorun çıkarır. Evet, bu eski arabadır. Zaten ben "Belki birazcık modifye ettiririm, birazcık bakım yaptırırım olur be ya.." diyorum, onun düşünü kuruyorum.
Bi de hep söylendiği gibi, bu arabanın ruhu olduğuna inanıyorum. Bi sıcaklığı, dost canlısı bi tarafı, yolda kalmazsın merak etme diyen teselli ediciliği var. Sonra arka koltuklarının taşıdığı ne süprizler, ne olağanüstülükler var. Cranberries cdlerinden, Fransızca romanlara, eski karikatür kitaplarından, The Doors albümlerine, plaklara, giysilere kadar ne çok şeyler gördüm arka koltuklarda... Öylece yığılmış, birazcık da düzenlenmiş duran. Kısacası, vosvoslarda çok şey gördüm, gördüklerimi de çok sevdim. Vosvos'un kendisine zaten aşık oldum daha napıyım....
İşte böyle sevgili okur. Bir yönümü daha keşfetmiş oldun.
Sokakta vosvos görürsen beni an olur mu? Söz ama bak?
Bi de düşündüm de... Ya valla bak.. Olur aslında. Böyle yeni motor felam... Olur olur.
Hemi de belkim kırmızı olur?
1 Eylül 2008 Pazartesi
Is there any body going to listen to my story?
Sen hiç kasesiyle kaşığını hazırladığın dondurmanın aslında dolapta var olmadığını, birileri tarafından senden önce bitirilmiş olduğunu öğrendimi ey okur ? pekiya sen hiç, buzdolabını amaçsızca açarak küçük buzdolabı lambalarını yarımyamalak aydınlattığı dolaptaki tonla ıvırzıvıra saniyelerce boş boş bakıp, kendini boş biri gibi hissettin mi ? yada hiç aylar boyunca gitar diyerek bağrına bastığın anahtarlığının hiçbir zaman gitar olmadığını, aslında onun sinsi bir çello olduğunu hayretler içinde farkettin mi ?
Öyleyse sorarım sana; sen hiç günler boyu içtenlikle çaldığın gitarının Mİ telinin aslında Re teline gerilmiş hain bir Mi teli olduğunu farkedip hayattan soğuduğun oldumu? veyahutta içine poşet koymadığın bir çöp tenekesine attığın masum bir elma koçanı yüzünden hiç azar işittin mi ? Hiç çalışmayan bir VCD playera yumruk attığın için kendini darkside a geçmiş hain bir sith kadar nefret dolu ve kederli hissettin mi ?
Öyle ya.. doğaldır. Sonuçta biz de yıllarca aslanların miyav diyip minik farelerin ROARK ! dediğine inandırılmış, kirlenmiş, yozlaşmış bir insan toplumunun parçalarıyız.. yani ulu okur; süpermen çişini, usta yoda kakasını yapmadıkça, gandalf lavabonun önünbude balgam sökmedikçe gürültüyle, bu düzen böyle işlemeye devam edecek !
not: her tükenmez kalemi elinize alırken acaba çalışıyomu şüphesiyle yaklaşmayın onlara, onlarda iyidir, candır.