30 Mart 2009 Pazartesi
28 Mart 2009 Cumartesi
Ben olmak ve bolca da anlamsızlık üzerine ilave edilmiş bay yengeç sosu "aka" laf-ı güzaf
Uyarı: Birazdan okuycağınız yazı bol bol anlatım ve akış bozukluğu içermekte,yazarının elinde bir oraya bir buraya gidip adam gibi bir sonuca bağlanmamaktadır.Tahmini okuma süreniz olan birkaç dakikanızı boşa harcamanızdan müessesemiz sorumlu değildir.Yazı boyunca likörlü kahve,çilek muz ve damla çikolata tüketilmiş,Bir(1)adet mendil kullanılmıştır.Fırk!:
Karmaşık bir adamım ben.Hayır,bunu "marjinalim,çok acaibim amuda kalkıp parende atar,ah siz toplum,sistemin çarkları bik bik bük bük diye konuşurum azizim ehe ehe" anlamında söylemiyorum.Basit olmayı özleyen toplum tarafından dışlanmış "entel" adam isyanı değil benimki ve bardan kız kaldırmaya yaramıyor.
Önceki paragrafta dediğim gibi,karmakarışık bir adamım ben.Koca bir yumağın içinde debelenmekten bahsediyorum ama.İki elime de birer şiş almış ilmik üstüne ilmik atıyor,çıkamıyorum.Şu an istediği yere gitmeyi başaramayıp sürekli klavyenin-eskiden daktilolar vardı- etrafında dolanan düşüncelerim gibi ben olmak.
Ergen acıtasyonu diye birşey var sonuçta.Bu gerçeği reddedemeyiz ama bu yazı onlardan biri değil,en azından amacı ergen acıtasyonu yapmak değil.Az oku başladıysan.
Klavyenin çevresinde dolaşan kelimelerimden bahsetmiştim ya.İşte tam da o.Bazen ardından koşmak kolay birşeylerin mesela ben olmak işinde.Yani kolay tanıdık,güvenli bir yüzü yakalamak yere çarpan ayak tabanlarıyla.
Ama bazen de taksi paranı delice vermek isteyip de koşamamak var soğukta yürürken o.Hayatında duyduğun en güzel çocuk sesine karşılık verememek ardından koşamamak da var.
"pardon,mendil alır mısınız?"
Her hece içini ısıtırken, o, karanlık sokakta kaybolurken çivili kalmak,taksiyi sktiredip eve yürümek var kendine küfrederken ben olmakta.
Ya da o tanıdık,güvenilir yüzün üç kelimesinin her soğukta seni daha da titretmesi var,evet,ben olmakta.
Ve evet,"hava çok soğuk."
Ve en garibi yazmak istediğin halde aklına gelmesi var gene o üç kelimenin,tanıdık,dosthane yüzün.Ve tenini yakması sanal,keskin soğuğun.
Hayatta pek fazla aidiyet hissetmedim ben.-e tabi evim ailem var herkes gibi.-Hissedince de kopamadım işte.Sivilcelerden bu yüzden nefret ettim hep.Koparmazsan gitmez,acı verir,koparınca da kanar bok var gibi.Durmaz da kolay kolay.Ufacık yara strese sokar seni koca mendili boyamasıyla kırmızıya.O sıkıntının sonunda elinde kalan ise acısından ve şişkinliğinden beterdir gene de.Kan ve irin.Buna rağmen patlatırsın işte tekrar tekrar.
Filmleri de çok severim ben.-Genelde benim aksime konudan da böyle fersah fersah ötelere koşmazlar onlar-Hayatı widescreen izledim bazen bu yüzden.Şikayetim yok yani.Hep bir parça film yaşadım hayatımda,kendi küçük dünyamda yaşattım kendime yani devliği.Otobüs camına dayayıp kafamı filmler yazdım yönettim yıllarca başrolünü oynadığım.
Küçüklüğümden beri kendimi derine enjekte etmediğin,içine çekmediğin,yutamadığın uyuşturucularla tatmin ettim.Hayal kurdum hep.Aşklarım,dostluklarım,şarkılarım ve dalgalarım hep hayallerimdeydi bir parça.
İşte.Shuffleın kıyağı tanımlamama imkan tanıdı."Despertar" yaşadım hayatı ben biraz da.Hayallerimde yağmurun ortasında söylerken şarkıları.
Şikayetçi olmadım bir noktadan sonra gerçi.Güzel şeyler de oldu.Islandım,çok ıslandım biliyor musun? Sırılsıklam koştum bazen hayatın peşinde.O tanıdıklık var ya yukarıda anlatığım dibine kadar buldum bazılarında ki minnettarım onlara.Ama onlara bile kızdım,onları bile kıskandım bazen kalbimdeki tüm sevgi -eşit olmasa da :) - o insanlara aktığı halde.Canımdan çok sevdiğiklerimin canını yaktım kendi canımı yaka yaka.Dedim ya karmaşık bir adamım ben.
Bütün insanlığı ve tüm varlıkatı(güzel bir kelime oldu)canından çok sevip aynı zamanda o insanoğlunun bacağına çatır çatır sıçan,napalm işeyip dikenli tel yiyen,dünyaya tecavüz eden bir adam da olabiliyorum istemediğim halde.
Ama bre yabancı,karmakarışık hatta bolca da kuruşuk dedim ama,bir şekilde yaşadım be tüm zaaflarımla ben.Ya sen?
Birbirimize tahammülümüz yok yabancı.Bu yüzden sen benim ben senin yabancınız.Ama artık fazla oldun yabancı.Sen ve senin türün beni artık zerre enterese etmiyor.Petrol soslu dolarların için yapılan savaşlardan,kanlı nefesinden,egolarından,samimiyetsizliğinden bıktım.Din ve milliyet kavgaların koca bir şaka benim için.Ve hayır yabancı,aberkrombie giydiğin için saygı duymayacağım sana.Yazamadığım bir kelime neden umrumda olsun ki? Ve hayır savaşan adam,plan yapmayın plan diye türkü söyleyen,tecavüz eden,çalan ve yıkan yabancılar size de saygı duymayacağım.
Beni yargılayamazsınız.Hayatıma karışamazsınız.
Ve hayır,hayatlarınız,ayak oyunlarınız ve korkunç nefesleriniz eşliğindeki sözleriniz beni zerre ilgilendirmiyor.
Ve evet öndeki büyük göğüslü iri kalçalı ya da ince belli dişi yabancılar,.çiftleşme ritüelleriniz de artık beni ilgilendirmiyor.aşk ı alıp seks ile sınırladığınızdan yana.Hani şu suni ilişkileriniz var ya,midemi bulandırıyor.Onu birgün bulacaksam ve peşinden koşacaksam tüm hayatım boyunca size ne?Biliyor musunuz?Size baktıkça daha da emin oluyorum bu kararımda.
Karmaşığım dedik zaten nuhnebiyim de ben.Vosvoslar,Şevroleler,Sinatra,Cazz,fötür şapkalar yeterinde güzel iken gerçek aşkı,dostluğu tatmış ve tatmakta iken,Nazım,Sait Faik,Bukowski okumuş iken,
Gençlik dergileriniz,müzikleriniz,saçma sapan ilişkileriniz ve kıçıkırık,barbar modernizminiz ile yormayın beni.
Ben bir gün geleceğine inanarak onun,güneşin ve değerli olan herşeyin,bazan sessiz,bazan de haykırarak,bazen kuru,bazen ıslak bir şekilde tüketeceğim bu ahir hayatı kendimce.
Ne de olsa 42 hayatın anlamı değil.Ve bu boşluğa rağmen yazmam da bunları zaten laf-ı güzaf...
"işte bunu yapmış olmalıyım!
Yıldızları taşıyıp gökyüzüne aşk sözcükleri yazmış olmalıyım!
(I LOVE YOU LEELA)
"patlama için geri sayım: üç...iki...bir..."
"Hayır!"
"Gördün mü gördün mü?"
"Neyi?"
"Patlamayı mı?"
"Hayır patmayı değil"
"Neyi?"
"Boşver"(*)
Ben olmak dedim ya sabahtan beri,Bu işte.Labirentte dolanıp durmak peyniri ararken.Hem de gerçekten orada bir yerde olup olmadığını bilmeden.Kaçırdığım ve bazan de başkalarının kaçırdığı patlamaları düşünüp dolan gözler bir çizgi filmde ben olmak.
Ama gerçekten de yabancı,ve evet gerçekten sevgili alışkanlık
Boşver... :)
*=Futurama
Sezon 3 bölüm 15
"time keeps on sleeping"
Karmaşık bir adamım ben.Hayır,bunu "marjinalim,çok acaibim amuda kalkıp parende atar,ah siz toplum,sistemin çarkları bik bik bük bük diye konuşurum azizim ehe ehe" anlamında söylemiyorum.Basit olmayı özleyen toplum tarafından dışlanmış "entel" adam isyanı değil benimki ve bardan kız kaldırmaya yaramıyor.
Önceki paragrafta dediğim gibi,karmakarışık bir adamım ben.Koca bir yumağın içinde debelenmekten bahsediyorum ama.İki elime de birer şiş almış ilmik üstüne ilmik atıyor,çıkamıyorum.Şu an istediği yere gitmeyi başaramayıp sürekli klavyenin-eskiden daktilolar vardı- etrafında dolanan düşüncelerim gibi ben olmak.
Ergen acıtasyonu diye birşey var sonuçta.Bu gerçeği reddedemeyiz ama bu yazı onlardan biri değil,en azından amacı ergen acıtasyonu yapmak değil.Az oku başladıysan.
Klavyenin çevresinde dolaşan kelimelerimden bahsetmiştim ya.İşte tam da o.Bazen ardından koşmak kolay birşeylerin mesela ben olmak işinde.Yani kolay tanıdık,güvenli bir yüzü yakalamak yere çarpan ayak tabanlarıyla.
Ama bazen de taksi paranı delice vermek isteyip de koşamamak var soğukta yürürken o.Hayatında duyduğun en güzel çocuk sesine karşılık verememek ardından koşamamak da var.
"pardon,mendil alır mısınız?"
Her hece içini ısıtırken, o, karanlık sokakta kaybolurken çivili kalmak,taksiyi sktiredip eve yürümek var kendine küfrederken ben olmakta.
Ya da o tanıdık,güvenilir yüzün üç kelimesinin her soğukta seni daha da titretmesi var,evet,ben olmakta.
Ve evet,"hava çok soğuk."
Ve en garibi yazmak istediğin halde aklına gelmesi var gene o üç kelimenin,tanıdık,dosthane yüzün.Ve tenini yakması sanal,keskin soğuğun.
Hayatta pek fazla aidiyet hissetmedim ben.-e tabi evim ailem var herkes gibi.-Hissedince de kopamadım işte.Sivilcelerden bu yüzden nefret ettim hep.Koparmazsan gitmez,acı verir,koparınca da kanar bok var gibi.Durmaz da kolay kolay.Ufacık yara strese sokar seni koca mendili boyamasıyla kırmızıya.O sıkıntının sonunda elinde kalan ise acısından ve şişkinliğinden beterdir gene de.Kan ve irin.Buna rağmen patlatırsın işte tekrar tekrar.
Filmleri de çok severim ben.-Genelde benim aksime konudan da böyle fersah fersah ötelere koşmazlar onlar-Hayatı widescreen izledim bazen bu yüzden.Şikayetim yok yani.Hep bir parça film yaşadım hayatımda,kendi küçük dünyamda yaşattım kendime yani devliği.Otobüs camına dayayıp kafamı filmler yazdım yönettim yıllarca başrolünü oynadığım.
Küçüklüğümden beri kendimi derine enjekte etmediğin,içine çekmediğin,yutamadığın uyuşturucularla tatmin ettim.Hayal kurdum hep.Aşklarım,dostluklarım,şarkılarım ve dalgalarım hep hayallerimdeydi bir parça.
İşte.Shuffleın kıyağı tanımlamama imkan tanıdı."Despertar" yaşadım hayatı ben biraz da.Hayallerimde yağmurun ortasında söylerken şarkıları.
Şikayetçi olmadım bir noktadan sonra gerçi.Güzel şeyler de oldu.Islandım,çok ıslandım biliyor musun? Sırılsıklam koştum bazen hayatın peşinde.O tanıdıklık var ya yukarıda anlatığım dibine kadar buldum bazılarında ki minnettarım onlara.Ama onlara bile kızdım,onları bile kıskandım bazen kalbimdeki tüm sevgi -eşit olmasa da :) - o insanlara aktığı halde.Canımdan çok sevdiğiklerimin canını yaktım kendi canımı yaka yaka.Dedim ya karmaşık bir adamım ben.
Bütün insanlığı ve tüm varlıkatı(güzel bir kelime oldu)canından çok sevip aynı zamanda o insanoğlunun bacağına çatır çatır sıçan,napalm işeyip dikenli tel yiyen,dünyaya tecavüz eden bir adam da olabiliyorum istemediğim halde.
Ama bre yabancı,karmakarışık hatta bolca da kuruşuk dedim ama,bir şekilde yaşadım be tüm zaaflarımla ben.Ya sen?
Birbirimize tahammülümüz yok yabancı.Bu yüzden sen benim ben senin yabancınız.Ama artık fazla oldun yabancı.Sen ve senin türün beni artık zerre enterese etmiyor.Petrol soslu dolarların için yapılan savaşlardan,kanlı nefesinden,egolarından,samimiyetsizliğinden bıktım.Din ve milliyet kavgaların koca bir şaka benim için.Ve hayır yabancı,aberkrombie giydiğin için saygı duymayacağım sana.Yazamadığım bir kelime neden umrumda olsun ki? Ve hayır savaşan adam,plan yapmayın plan diye türkü söyleyen,tecavüz eden,çalan ve yıkan yabancılar size de saygı duymayacağım.
Beni yargılayamazsınız.Hayatıma karışamazsınız.
Ve hayır,hayatlarınız,ayak oyunlarınız ve korkunç nefesleriniz eşliğindeki sözleriniz beni zerre ilgilendirmiyor.
Ve evet öndeki büyük göğüslü iri kalçalı ya da ince belli dişi yabancılar,.çiftleşme ritüelleriniz de artık beni ilgilendirmiyor.aşk ı alıp seks ile sınırladığınızdan yana.Hani şu suni ilişkileriniz var ya,midemi bulandırıyor.Onu birgün bulacaksam ve peşinden koşacaksam tüm hayatım boyunca size ne?Biliyor musunuz?Size baktıkça daha da emin oluyorum bu kararımda.
Karmaşığım dedik zaten nuhnebiyim de ben.Vosvoslar,Şevroleler,Sinatra,Cazz,fötür şapkalar yeterinde güzel iken gerçek aşkı,dostluğu tatmış ve tatmakta iken,Nazım,Sait Faik,Bukowski okumuş iken,
Gençlik dergileriniz,müzikleriniz,saçma sapan ilişkileriniz ve kıçıkırık,barbar modernizminiz ile yormayın beni.
Ben bir gün geleceğine inanarak onun,güneşin ve değerli olan herşeyin,bazan sessiz,bazan de haykırarak,bazen kuru,bazen ıslak bir şekilde tüketeceğim bu ahir hayatı kendimce.
Ne de olsa 42 hayatın anlamı değil.Ve bu boşluğa rağmen yazmam da bunları zaten laf-ı güzaf...
"işte bunu yapmış olmalıyım!
Yıldızları taşıyıp gökyüzüne aşk sözcükleri yazmış olmalıyım!
(I LOVE YOU LEELA)
"patlama için geri sayım: üç...iki...bir..."
"Hayır!"
"Gördün mü gördün mü?"
"Neyi?"
"Patlamayı mı?"
"Hayır patmayı değil"
"Neyi?"
"Boşver"(*)
Ben olmak dedim ya sabahtan beri,Bu işte.Labirentte dolanıp durmak peyniri ararken.Hem de gerçekten orada bir yerde olup olmadığını bilmeden.Kaçırdığım ve bazan de başkalarının kaçırdığı patlamaları düşünüp dolan gözler bir çizgi filmde ben olmak.
Ama gerçekten de yabancı,ve evet gerçekten sevgili alışkanlık
Boşver... :)
*=Futurama
Sezon 3 bölüm 15
"time keeps on sleeping"
21 Mart 2009 Cumartesi
flatcast earl den nefret ediyo.
açıklıyım: earl benim bilgisayarım olur flatcast de radyomuzun zırtı
benim yapabileceğim programlar belirsiz bi tarihe ertelenmiş oldu.
benim yapabileceğim programlar belirsiz bi tarihe ertelenmiş oldu.
saygılar
20 Mart 2009 Cuma
Bu herkes için küçük, fakat bizim için büyük bir bölümdü-Blood Harvest
Evet sayın OSDM okuyucuları, bugün tarih 20 mart cuma'yı gösteriyor. bugün bir kenara yazılacak, çünkü bugün OSDM ekibimiz tarafından hummualı bir çalışma ile olağanüstü bir şey gerçekleştirildi. (çok olaganüstü değildi bikerem)
Resmi rakamlarlada ifade etmek gerekirse, bugün, saat 17 ile 18.00 arasındaki sürede, biricik blog yazarlarımızdan fermium, jude ve mahavishnu'nun hummualı çalışması ve birazda dayatması üzerine, tam 57 dk boyunca, bir internet kafede(bkz:agaliboboli) L4D oynamış, ve yine 57 dk boyunca kendinden geçmiş bir vaziyette zombi katletmiştir. bikere ; kendimden geçmedim algıları bi acayip olan jude du neyse bunlar beni internet kafeye sürüklediler. ve oturttular süreyi hatırlamıyorum ama son derece sıkıldım ne o öyle üstüne falan kusuyolar böyk. zombi de gerçek değil hem. cod olsa neyse. pes ve zombi oyunları bana göre değil size sesleniyorum jude efendi..
Bu hadise bizim için, bir dişi ile internet kafede L4D oynamak bir yana, fermium ile oynamış olduğumuz için çok önemliydi. uzun zamandır planladığımız lakin hayata geçiremediğimiz bir plandı. eninde sonunda, almanca sınavından çıkmış, sağduyusu körelmiş, bir pong topu haline gelmiş fermiumuzu adekse atmayı başardık. pong topu evet oydum yönümü falan bulamıyodum zira 13 mart tan beri sınavlara giriyodum.
hayatında ilk defa bu kadar uzun zaman fps oynamış olan fermiumun üzerindeki etkiler pek hafif olmadı tabi. kafeden çıktıktan sonraki ilk 15 dk boyuncaki semptomları son derece kötüydü fakat ondan sonraki 45 dk lık evrede hızla normalleşti. jude bilmese de oyun rekorum 2.30 saat ve zombi sevmiyorum.
ilk 15 dk: İstemiyorum sizi ! miğdem bulanıyo ! kusucam ! boğazımda bişey var ! Başım dönüyo ! Sizinle bidaha kadıköye gelmem ! Pisler !
ilerleyen 30 dk de: öfff.. aman... ayy... off... midem... ben sizinle bidaha bu sokaktan geçmem...(şartlarındaki hafiflemeye dikkat)
45 dk lık süre içinde: oh aman şimdi iyiyim... çok kanlıydı... ben bidaha asla oynamam... kaburga çıkıyodu orda aman o neydi be ! şahsen oynadığım oyunlarda yolda çatlamış at, şişko kusan öldürünce kaburga ve yağ parçaları gözüken, ağlayan saldırgan çatlakları olan, oraya buraya kollar saçılması olayını sevmedim. ama şunu söylemeliyim ki grafikler güzel. yine de bidaha oynamam.
son dk lerde: önümüzdeki 3 ay içinde L4D oynamama kararı aldım. ama aslında biliyo musun ?
daha az kanlı olsa zevkli olabilirmiş. kesin kararım bunu oyna yoksa annen ölür demedikçe oynamamak ilgili merciler bunu bilsin.
Ayrıca, oyun boyunca karşımıza çıkan bütün özel zombilerin özelliklerini sırayla gösteren fermium, oyunun yan etkilerinden çıkana kadar hiç normal davranmadı; bilenlere:
-witch pozisyonunda debelenmek (banka oturup başını ellerinin arasına almak)
-böğk kusucam demek,
-aşırı saldırgan davranmak. (bi git demek)
-pençelemek, (bkz: bi tarafından sallamanın en güzel örneği)
-gözleri kanlanmak, (sigara dumanına alerjisi olmak)
Benim 7 yılı aşkın online fps ve internetkafe deneyimlerime dayanarak söyleyebilirim ki; bu şiddetli tepkilerin tek sebebi bir anda, ilk seferde 57 dk lık doz verilmesiydi. aslında şahsımız burda deliler gibi eğlenmiş, fakat ilk sefer olduğu için bir süre fiziksel ve ruhsal yan etkilerin etkisi altında kalmış. yukarıdaki argümanlarım sonucu buraya yorum yapma gereği duymuyorum.
ve yine çıkarttığım sonuca göre (kendisi inkar etsede), internet kafenin, L4D in tozunu bir kere yutmuş olan fermium, yakın zamanda pc başına geri dönecek, ve delice zombi öldürmeye devam edecektir. Jude, Kadıköy'den bildirdi. jude sağolsun 3 hafta internet kafede durduğum için tozu o esnada yutmuştum ama Left 4 dead bana göre değil. oyunu oynadığım için pişman değilim yine olsa yine yapmam bidaha oynamak istemiyorum mümkünse sonuçtan memnun olmayanlar bana samet, osman, necati falan diyebilirler keza yavaş yavaş internet cafe insanlarımdan farklarım azalıyor. türümü yok ediyolar eğer bir gün uslu durursanız fermiyi göremeyeceksiniz. (ühü fırk)(ben böyle miydim , kötü arkadaşlar çok bozuyo insanı..)
bide
gregor samsa o gün..
Resmi rakamlarlada ifade etmek gerekirse, bugün, saat 17 ile 18.00 arasındaki sürede, biricik blog yazarlarımızdan fermium, jude ve mahavishnu'nun hummualı çalışması ve birazda dayatması üzerine, tam 57 dk boyunca, bir internet kafede(bkz:agaliboboli) L4D oynamış, ve yine 57 dk boyunca kendinden geçmiş bir vaziyette zombi katletmiştir. bikere ; kendimden geçmedim algıları bi acayip olan jude du neyse bunlar beni internet kafeye sürüklediler. ve oturttular süreyi hatırlamıyorum ama son derece sıkıldım ne o öyle üstüne falan kusuyolar böyk. zombi de gerçek değil hem. cod olsa neyse. pes ve zombi oyunları bana göre değil size sesleniyorum jude efendi..
Bu hadise bizim için, bir dişi ile internet kafede L4D oynamak bir yana, fermium ile oynamış olduğumuz için çok önemliydi. uzun zamandır planladığımız lakin hayata geçiremediğimiz bir plandı. eninde sonunda, almanca sınavından çıkmış, sağduyusu körelmiş, bir pong topu haline gelmiş fermiumuzu adekse atmayı başardık. pong topu evet oydum yönümü falan bulamıyodum zira 13 mart tan beri sınavlara giriyodum.
hayatında ilk defa bu kadar uzun zaman fps oynamış olan fermiumun üzerindeki etkiler pek hafif olmadı tabi. kafeden çıktıktan sonraki ilk 15 dk boyuncaki semptomları son derece kötüydü fakat ondan sonraki 45 dk lık evrede hızla normalleşti. jude bilmese de oyun rekorum 2.30 saat ve zombi sevmiyorum.
ilk 15 dk: İstemiyorum sizi ! miğdem bulanıyo ! kusucam ! boğazımda bişey var ! Başım dönüyo ! Sizinle bidaha kadıköye gelmem ! Pisler !
ilerleyen 30 dk de: öfff.. aman... ayy... off... midem... ben sizinle bidaha bu sokaktan geçmem...(şartlarındaki hafiflemeye dikkat)
45 dk lık süre içinde: oh aman şimdi iyiyim... çok kanlıydı... ben bidaha asla oynamam... kaburga çıkıyodu orda aman o neydi be ! şahsen oynadığım oyunlarda yolda çatlamış at, şişko kusan öldürünce kaburga ve yağ parçaları gözüken, ağlayan saldırgan çatlakları olan, oraya buraya kollar saçılması olayını sevmedim. ama şunu söylemeliyim ki grafikler güzel. yine de bidaha oynamam.
son dk lerde: önümüzdeki 3 ay içinde L4D oynamama kararı aldım. ama aslında biliyo musun ?
daha az kanlı olsa zevkli olabilirmiş. kesin kararım bunu oyna yoksa annen ölür demedikçe oynamamak ilgili merciler bunu bilsin.
Ayrıca, oyun boyunca karşımıza çıkan bütün özel zombilerin özelliklerini sırayla gösteren fermium, oyunun yan etkilerinden çıkana kadar hiç normal davranmadı; bilenlere:
-witch pozisyonunda debelenmek (banka oturup başını ellerinin arasına almak)
-böğk kusucam demek,
-aşırı saldırgan davranmak. (bi git demek)
-pençelemek, (bkz: bi tarafından sallamanın en güzel örneği)
-gözleri kanlanmak, (sigara dumanına alerjisi olmak)
(buralara biryerlere mahavishnu unuttuğum bir kısımları ekler)
Benim 7 yılı aşkın online fps ve internetkafe deneyimlerime dayanarak söyleyebilirim ki; bu şiddetli tepkilerin tek sebebi bir anda, ilk seferde 57 dk lık doz verilmesiydi. aslında şahsımız burda deliler gibi eğlenmiş, fakat ilk sefer olduğu için bir süre fiziksel ve ruhsal yan etkilerin etkisi altında kalmış. yukarıdaki argümanlarım sonucu buraya yorum yapma gereği duymuyorum.
ve yine çıkarttığım sonuca göre (kendisi inkar etsede), internet kafenin, L4D in tozunu bir kere yutmuş olan fermium, yakın zamanda pc başına geri dönecek, ve delice zombi öldürmeye devam edecektir. Jude, Kadıköy'den bildirdi. jude sağolsun 3 hafta internet kafede durduğum için tozu o esnada yutmuştum ama Left 4 dead bana göre değil. oyunu oynadığım için pişman değilim yine olsa yine yapmam bidaha oynamak istemiyorum mümkünse sonuçtan memnun olmayanlar bana samet, osman, necati falan diyebilirler keza yavaş yavaş internet cafe insanlarımdan farklarım azalıyor. türümü yok ediyolar eğer bir gün uslu durursanız fermiyi göremeyeceksiniz. (ühü fırk)(ben böyle miydim , kötü arkadaşlar çok bozuyo insanı..)
bide
gregor samsa o gün..
15 Mart 2009 Pazar
OsmanCık
Osman bir deli oğlan, on yedisinde
Bir dikili taşı yoktu şu fani dünyada
Osman yoksul, Osman garip, Osman bir deli oğlan
Osman sahipsiz, Osman bir aşık oğlan.
Şerife bir güzel kız, on beşinde
Şerife ay parçası, Şerife elma yarısı
Şerife bey kızı, Şerige ağa kızı.
Osman kim şerife kim derler,
Derler de araya girerler
Ağalar beyler.
Sana yoksul dediler Osman,
Garip fakir dediler Osman,
Ağa kızı nere gerek,
Seni oyuna getirdiler Osman.
Gel büyük sözü dinle Osman,
Hani kan kardeştik Osman,
O kızı sana yar etmezler,
Gece vakti dellenme Osman.
Bırak o silahı yerine Osman,
Silahla mertlik olmaz Osman,
Allah'ın verdiği canı,
Almak sana mı kaldı Osman.
Destur de, tövbe de Osman,
Yüz bin kere tövbe de Osman,
Tetik kolay düşer ama Osman,
Dur Osman dur! Çekme Osman...
Osman bir deli oğlan on yedisinde,
Bir dikili taşı yok derlerdi şu fani dünyada
Osman yoksul, Osman garip Osman bir deli oğlan,
Osman sahipsiz, Osman bir aşık oğlan.
Dinleyin ağalar dinleyin beyler
Üç günlük dünyada üç kuruşluk mala gönül verenler,
Bilesiniz artık Osman'ın da bir dikili taşı var,
Bir avuç toprağa dikili bir taşı.
Bir de ağızdan ağıza, dalga dalga yayılan,
Yanık bir türküsü var Osman'ın...
BARIŞ MANÇO
Bir dikili taşı yoktu şu fani dünyada
Osman yoksul, Osman garip, Osman bir deli oğlan
Osman sahipsiz, Osman bir aşık oğlan.
Şerife bir güzel kız, on beşinde
Şerife ay parçası, Şerife elma yarısı
Şerife bey kızı, Şerige ağa kızı.
Osman kim şerife kim derler,
Derler de araya girerler
Ağalar beyler.
Sana yoksul dediler Osman,
Garip fakir dediler Osman,
Ağa kızı nere gerek,
Seni oyuna getirdiler Osman.
Gel büyük sözü dinle Osman,
Hani kan kardeştik Osman,
O kızı sana yar etmezler,
Gece vakti dellenme Osman.
Bırak o silahı yerine Osman,
Silahla mertlik olmaz Osman,
Allah'ın verdiği canı,
Almak sana mı kaldı Osman.
Destur de, tövbe de Osman,
Yüz bin kere tövbe de Osman,
Tetik kolay düşer ama Osman,
Dur Osman dur! Çekme Osman...
Osman bir deli oğlan on yedisinde,
Bir dikili taşı yok derlerdi şu fani dünyada
Osman yoksul, Osman garip Osman bir deli oğlan,
Osman sahipsiz, Osman bir aşık oğlan.
Dinleyin ağalar dinleyin beyler
Üç günlük dünyada üç kuruşluk mala gönül verenler,
Bilesiniz artık Osman'ın da bir dikili taşı var,
Bir avuç toprağa dikili bir taşı.
Bir de ağızdan ağıza, dalga dalga yayılan,
Yanık bir türküsü var Osman'ın...
BARIŞ MANÇO
Neden Beatles'ı Sevmiyorum?
Yazıya başlamadan önce Beatles'ın ilah olarak kabul edildiği bir yerde bu yazıyı yazmak ne kadar doğru bilmiyorum ama gene de bu blogtaki insanların bu yazıya önyargısız yaklaşacaklarını bildiğim için yazıyorum.
öncelikle şunu söylemeliyim ki muziğin halk için deil müzik için yapılmasını desteklerim ve beatles'ın müziği müzik için yaptığını hiç sanmıyorum.Basit akorlar ve gereksiz soloları ile Beatles'ın müziği sadece ünlü olmak için yaptığını düşünüyorum buna örnek olarakta Paul Mccartney'inin başında geçen olayı verebiliriz.Eğer Paul Mccartney orada gerçekten öldü ise yaptıkları şey gerçekten saygısızlık hem kendi şanlarına hem halka ve sadece Paul'un ününü kullanmak için onun ölüsüne hakaret ediyorlar.Beatles'ın müziğine geri dönersek;Tamam sözleri iyi olabilir ama sadece halkın ilgisini çekebilmek için 'çiçek böcek'ten bahsetmekte bi yere kadar yani.Aynı mantıkla hareket ettiğim için RHCP'ı da sevmem ve çok dinlemem ama Led Zeppelin'i fazlasıyla severim çünkü halkın kendileri anlayıp anlamamaları umurlarında diildir ve bu sayede çok iyi müzik yapabilirler.
umarım derdimi anlatabilmişimdir.Bir kez daha hatırlatmak isterim ki Beatles bu kadar sevildiği bir yerde bu yazıyı yazmak gerçekten cesaret gerektiren bi şey ayrıca eğer yukarıdaki yazıda herhangi bir hata varsa lütfen söyleyin.Yazıya önyargısız bir şekilde yaklaştığınız için teşekkürler.(Zevkler ve renkler tartışılmaz)
öncelikle şunu söylemeliyim ki muziğin halk için deil müzik için yapılmasını desteklerim ve beatles'ın müziği müzik için yaptığını hiç sanmıyorum.Basit akorlar ve gereksiz soloları ile Beatles'ın müziği sadece ünlü olmak için yaptığını düşünüyorum buna örnek olarakta Paul Mccartney'inin başında geçen olayı verebiliriz.Eğer Paul Mccartney orada gerçekten öldü ise yaptıkları şey gerçekten saygısızlık hem kendi şanlarına hem halka ve sadece Paul'un ününü kullanmak için onun ölüsüne hakaret ediyorlar.Beatles'ın müziğine geri dönersek;Tamam sözleri iyi olabilir ama sadece halkın ilgisini çekebilmek için 'çiçek böcek'ten bahsetmekte bi yere kadar yani.Aynı mantıkla hareket ettiğim için RHCP'ı da sevmem ve çok dinlemem ama Led Zeppelin'i fazlasıyla severim çünkü halkın kendileri anlayıp anlamamaları umurlarında diildir ve bu sayede çok iyi müzik yapabilirler.
umarım derdimi anlatabilmişimdir.Bir kez daha hatırlatmak isterim ki Beatles bu kadar sevildiği bir yerde bu yazıyı yazmak gerçekten cesaret gerektiren bi şey ayrıca eğer yukarıdaki yazıda herhangi bir hata varsa lütfen söyleyin.Yazıya önyargısız bir şekilde yaklaştığınız için teşekkürler.(Zevkler ve renkler tartışılmaz)
8 Mart 2009 Pazar
sönümlenerek azalma.
▼ 2009 (15)
► Şubat (4)
► Ocak (11)
▼ 2008 (72)
► Aralık (12)
► Kasım (12)
► Ekim (17)
► Eylül (15)
► Ağustos (16)
&
sınav haftaları hepimizin ömrünü mü çürütmüş ne?
ayıp ama...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)