5 Ekim 2008 Pazar

Mitler, Onlar, Bunlar: İddia Ediyoruz!

Sizler de Memo Tembelçizer gibi iddia etmek mi istiyorsunuz? Siz "Var lan bu!" diyorsunuz ama bi türlü derdinizi anlatamadınız mı? Beynininiz vıngılvıngıl düşünce kaynıyor ama siz kendinizi ifade edemiyor musunuz?

İçte kalan düşüncelere son!

Artık Ortadan Sıkılan Diş Macunu'yla en uçuk iddialarını bile açıklayabilirsiniz!

Üstelik kullanımı da çok kolay!

Yapmanız gereken tek şey bu yazıyı editlemek!

Yazar diilseniz de üzülmeyin!

Ortadan Sıkılan Diş Macunu sizler için özel olarak tasarlanmış "yorum" bölümüyle daima yanınızda.


Utanmadan, sıkılmadan, çekinmeden iddia edin.


Ortadan Sıkılan Diş Macunu.

Taklitlerinden sakınınız.

UTANMADAN İDDAA EDİYORUM!!

Otobüste gördüğünüz insanın mimiklerinden, hareketlerinde,görebiliyosanız dinlediği şarkıdan, kitaptan onun hayatını düşünmüşsünüzdür
Hadi hadi itiraf edin "yav aslında tanısam çok iyi anlaşıcam belkim" diye geçirdiniz
belki de "acaba laf atsam takarmıki beni", "bence adı cemdir kesin baksana cem tipi var ama özgür tipi de var" tarzında şeyler düşünüyosunuz dimi
AZ DEĞİLİZ YANLIZ HİSSETMEYİN

BU BÖYLEDİR

Domatesi ısırdınız mı leke yapıcak bi yere damlar o!!

İDAA EDİYORUM ! 5 TANE DOMATESİ ARDI ARDINA 1 DAMLA DÖKÜLMEDEN ELLE YERİM !!!
İdda ediyorum, 10 yaşına kadar her köprüden geçişinde ayaklarından birine o büyük halatlardan yürüyerek tırmanmak istedin, hayalini kurdun... (mı?)
İdda ediyorum, kanepede kestirmek yataktaki 8 saatlik uykundan çok daha tatlı...
İdda ediyorum, sabah yeni uyandığında tavana bakıp öyle dururken aldığın kararlar çok hayati kararlar.
(Edit: Fermium)

BİDAHA İDDAA EDİYORUM

SEN GERİ DÖNÜŞÜM YAPMAYAN İNSAN! eminim benden daha gerilimsiz bi hayatın var evet eminim!

(evinde soğan sepeti olan bayanlar bence siz takdir edilesi örnek alınası insanlarsınız sizi ayrıca tebrik ediyorum)



İddia Ediyorum! Evinizin herangi bi odasına bi tane Queen, bi tane Beatles posteri asın; Fermium halıda bile uyur.(postersizde halıda uyumaya meraklıdır o) (ama halı yün olmasın batıyo o)(parkede uyumam mesela yoğun oluyo)(ama evet bi uyku tulumum olursa heryerde uyurum hııhıı evet)

İddia Ediyorum! Jude gördüğü ağaca tırmanmıyorsa bilin, vakit yok diyedir yada o zaten ağaca çıkmış halinin hayalini kurmuş keyifleniyodur(AZUHAHAEHUHA :D:D:D-Jude).
Ha bi de İddia Ediyorum! 0.7 uç 0.5 ucu döver! (sınav kalemi vardı noldu ona)

İddia Ediyorum! Picasso Dali'yi döver! Ekzantirik olmak da "mantık" çerçevesinde yapılmalı yani, dimi ama?(ama bak ben o adamın bütün eserlerini dövdüm.. (bizim jude un dili sürştü bence zira bu kadar vahşi olduğunu düşünmüyorum)(görmüştür o)bence daha geniş bakıp tekrar yargılasan daha iyi olur.) (geniş bakmam gerektiği konusunda katılıyorum, ama Dali'nin çok uçuk resimleri de bence sırf uçukluk olsun diye yapılmış şeyler sanki. belleğin azmi inanılmaz bi tablo, kelebekten yelkenleri olan tekne keza.. ama bu picasso'nun dali'nin "babası" olmadığını göstermez. dali rüyalarını çizdiyse, picasso gerçekleri rüya yapmıştır; bence önemli olan da budur. saygılar efenim... dimi ama?)ya her ne olursa olsun ben o kareleri yuvarlaklara geçirip tip çizme işine alışamadım... yani tarz olarak farklı ressamlar zaten karılaştırmanın bi anlamı yok ama bunun yanında kübik resimlerle şahsen ilgilenmiyorum. (vallahide billahide ben hiçbizaman dalinin hiçbi eserini dövmedim.. gördüm olucak orası..)

sonuna kadar di !



3 Ekim 2008 Cuma

Don't make it bad, take a sad song and make it better

shuffle ne enteresan bir şeydir değil mi ? 5000 tane şarkı vardır listende, o ortama uygun 1 tane şarkı vardır gelmesi gereken, ama sen bunu önceden bilemezsin kestiremezsin. o şarkı gelir 5000 in arasından bi anda çıkıverir donduruverir adamı.



2 tane uç noktası vardır ama, ya çok mutlu eder seni, yada yerin dibine sokar. mutluysa şukela ama oldumu - kutbuna cuk oturdu, değiştiremezsinde şarkıyı. üzülürsün, eriyip gidersin ama gözünün biyere dalışı gibi kilitler seni hiçbişey yapamazsın. sonuna kadar şarkıya bırakırsın kendini oda alır şelaleye doğru sürer.

yada bir bakıma hayatnın soundtrack'i diyebiliriz. çok yerinde gelirler ve seni yaşadığın duygunun uç noktalarına sürüklerler. ama açık söyleyeyim, sıradan geçen günlerime film heyecanı katan, yerine göre koşturan, yerine göre mutlu eden, yerine göre melankonikliğin tavanına vurduran şeydi shuffle.

Ama kendine dikkat et, sountrack'leri bir müzikal edasıyla günün akışına koyarsan sonuçlar düşündüğün gibi olmayabilir. Müzik sonuçta, seni tamamen kontrol edebiliyor, sana istediği herşeyi yaptırabiliyor. mantıktan tamamen yoksun bütün duygusal dünyanın efendisi.

Efendini iyi seç...

Bayram Çocuğu Dövmenin Dayanılmaz Hafifliği (!)

Sizi bilemem ama şu anda Jude'un evindeki çocukları camdan fırlatmak, boğazlarını sıkmak, meşe odunuyla kovalamak istiyorum. Taş verin o da olur.
Daha vahşi bir insan olarak meşe odunlarını kafada patlatmak, bayıltana kadar çocuk gıdıklamak, garip gurup hikayeler anlatmak yada çocuğun üstünde tiyartoda kullanabileceğiniz tarz caydırıcı bakışlar atmak favorilerim arasındadır.

Ellemyerreppim bu kadar mı aç, ayı, kuduruk, manyak, meraklı, sinirbozucu olunur? Bir çocuk neden zıptırıktır ya?!
Efenim bayram çocuğu uğursuzluk getirir sadece bayram çocuğusu değil bilimum misafir çocuğusu (özelliklen 5. sınıftan küçükler) uzak durun!! Benden ve akıl sağlığını korumaya çalışan bütün o güzel insanlardan

Misal bakın gece olmuş 12! Sen niye hala hoplar zıplarsın e be çocuk! Önce geldi o ne bu ne yaptı, sonra dambıla bulaştı, eldiven taktı, periyodik cetvele "klavye bu eheh" dedi. O da yetmedi blok flüte uzandı,(çocuklar blok flüt ve mızıkalara yaklaştırılmasın) Jude olmasa dünya şimdiden yokolmuştu bilginize...
Bu çocuklar sporla çoğalır şekerle çukulatayla ve bilimum zıvır zıvırla beslenirler. Doğal habitatlarında sokakta yaşar akşam olunca rasgele ezlere dağıtıp çeşitli insanlara bilimum cehennem azabı yaşatırlar. Sonra ifinim sümüklüdür bunlar ellerini burunlarından çektiremessin. O sümük daima akar.(akar akar akar tuz şeyiydi dimi)(prof. muhlis cırcırböceğie saygılar sunarım)


Sonra bu çocuğun önüne patlamış mısır koydular. Sen misin mısır patlatıp ona sunan!

Elini boğazına soktu be! Yedi yedi yedi yedi... AÇ YA!

Hem kim demişse "Aç ayı oynamaz" diye yalan. Külliyen yalan. Ben gördüm o çocuğu tepinirken. Bi de üstüne mısır yedi. YUH.
Tepinen çocuk herşeyi yapar arkadaş tepinen çocutan korkacaksın nokta virgül.

İnsaf kardeşim insaf. Misafir gittiğin abine ablana acı bari. Anan baban sana zıpla olum yatak bu dediyse de sen neden misafirlikte de yaparsın aynısını?! Kendi evin olsa hadi tamam.
Bu yaratıklar empatiden yoksun enteresan yaratıklardır. Kendi adıma konuşmam gerekirse Abla bu ne ? Ne işe yarıyo ki bu? Bunu alabilirmiyim? AA şu çok güzel? Hehe adam! Ehehe kuş böcek! diyenlere Sus! tamam! Hayır HAYIIAAAR?! diye konuşurum
Eğer bu tipler sizi çok sıktıysa bunalttıysa (uykusuz the bu haftaki sayı)
bak bak o sarı şekerleri yersen çükün düşer (erkek) veya bak onu ellersen annen sana bi daha hiç bişey almıycakmış(kız)
yada my personal favorite: cici kızlar cici yapar kaka kızlar kaka yapar (evet kızları caydırma konusunda masterım var hehe)
Bu konuşmadan sonra ağlıya ağlıya annesinin yanına giden kız biliyom gecenin ilerliyen saatlerinde anne ben niye kaka yapıyorum yeaaa da dediydi


Bi de geçmiş bilgisayarın başına, ne yazsak okuyo bak bak bak...

Dövesim var efendim. Hepsini dayaktan geçiresim var.
İşkence yapçam bi gün alimde kalıcaklar o güne kadar selamlar saygılar hadi bakalım...

Tutabilene aşkolsun.


editimsi:

Efendim çok doldum, hisler denizinde yüzmekteyim bir şiir yazasım var.

Bayram çocuğu kudurma
Tepinme, hoplama, zıplama
Gelecek sana zopa anlıycan
Ama o zaman geç olcak, bence yapma.


sigaradan alkolden, keza bayram çocuğundan, uzak bir yaşam dilerim. esenliklerle efendim..

2 Ekim 2008 Perşembe

Kanatların Sesi

Kafam mı güzel,

dünya mı

bilmiyorum.

Hala umutluyum

 

Ruhum alev almış,

yayından fırlayan ok,

içimizde sevdaya yer çok.

Arkadaş! Bizim nefrete sevdamız yok!

 

Tramvay raylarından kayıp gidiyor

Kara kuzgun,

hani

Uyuşturucu bağımlısı kızıl

Nasıl terk etmişti seni

Ucuz,

umarsız,öyle.

 

 

Uyanıyor,Gülümsüyorum.

Ve duyuyorum,

ve duyuyorsun,

ve duyuyoruz…


Tepemizde süzülen,

Bir çocuk gülümsemesi kadar parlak,

Beyaz kanatların sesini...


NOT:Uzun bir süreden sonra ilk şiir denemem...Bu kadar oldu.

1 Ekim 2008 Çarşamba

Bunlar da dinlenesi aslında :)

Passive - A Perfect Circle

Violator - Machinæ Supremacy

Nightfall - Blind Guardian

Runaway Main Theme - Liquor ( yanlış yazdım biliyorum >.< )

Neden sık sık yazmadığıma gelirsek.. İlk sebebin üşengeçlik olduğunu inkar edemeyeceğim ama aynı zamanda pek yazacak şey de gelmiyor içimden. Esinlenmek lazım. Ama karın da acıkıyo tabi..

30 Eylül 2008 Salı

Dinle çekirge.

Aspettami-Pink Martini

Strange Uncles From Abroad-Gogol Bordello

Bright Side of the Road-Van Morrison

Rue de Cascades-Yann Tiersen



(ha bi de iyi bayramlar.)

(bi de şu habire ucundan sıkıyorum diye oy kullananları alıcamayaamınaltına!)

29 Eylül 2008 Pazartesi

Imagine

IMAGINE
imagine there's no heaven,
it's easy if you try,
no hell, below us,
above us only sky,
imagine all the people
living for today... 

imagine there's no countries,
it isn't hard to do,
nothing to kill or die for,
no religion too,
imagine all the people
living life in peace... 



you may say i'm a dreamer,
but im not the only one,
i hope some day you'll join us,
and the world will live as one.


 imagine no possessions,
 i wonder if you can,                                                           
 no need for greed or hunger,
 a brotherhood of man,
 
imagine all the people
 sharing all the world... 

 you may say i'm a dreamer,
 but im not the only one,
 i hope some day you'll join us,
 and the world will live as one

28 Eylül 2008 Pazar

Nerden Çıktı Bu Soğuk!?

Şu anda hava 15 santigırat selsiyus, yani soğuk... Elimizde hastanelerle anlaşmış gibi davranan uyuz bi hava var... Bir anda soğumalar sonra ısınmamalar... Peki nerden çıktı bu soğuk?? Bilindiği üzere çok üşüten cinsten soğuk kışın olur kar falan yağar hani ve kışın 25 aralıkta başladığına dair hurafeler üretilmektedir. Ancak şu anda elimizde sadece bu cins bi hava var tarihe baktığımızda ise sonbahara (ki onunda 25 eylülde başladığı söylenir) yeni girmiş olduğumuzu görüyüruz. Ama neden sıcaklıkla tarih uyuşmuyor?? İşte asıl soru bu olmalı bence. Hani nerde küresel ısınma? Küremizin ısınmasına inat bu soğuk nerden çıktı böyle... Bu sorunun bir yanıtı olmalı dimi?? Ben bunun üzerine çok düşündüm ve cevabın aslında bu güzide blogda saklı olduğuna kadar verdim... Bakınız önceki yazılardan birinde (ki benim çok eleştirdiğim bi yazıdır kendileri) tüm yazarlarımızın (tabiki benim dışımda şahsen soğuk havalarla aram iyi değildir) havanın soğumasını istediğini görebiliyoruz. Burdan da ben 2 sonuç çıkarabilirim:

1) Ya bişeyi 40 kere sölersen olur zamazingosu gerçek
2) Ya da benim dışımdaki tüm yazarlarımız çok temiz kalpli bi ben pis insanım...

Bundan sonra düşünme sırası sizde hadi bakalım kolay gelsin......................

26 Eylül 2008 Cuma

Hippi'nin Kış Kılavuzu

Eee efendim havalar da soğudu, biz göğsü bağrı açık hippi gençliği napıcaz diye kara kara düşünüyorsanız; işte karşınızda "En Sevgili Hippi'nin En Süpersonik Kış Kılavuzu" !!

(yazar arkadaşlarım editlerden yorumlardan kaçınmayınız, hep beraber yazmış olalum)

Pekiii hemen başlıyoruz o zaman.

Hava soğudu, afedersiniz, kıçım donuyo diyosanız eğer, o zaman şöyle çözümler uygulayabilirsiniz meselam...

Önce giyim kısmından bayanlar:

1) Sarın o boynunuzu. Atkı denen olay gayet sağlıklıdır, sıhhatlidir, hippimsidir aynı zamanda inanılmaz şıksoniktir. Takın rengarenk çiçekli böcekli atkılarınızı hem kendinizi, hemi de hippi ruhunuzu koruyun. Ama sevgili hippimsiler örtmenlere yakalanmayın kendimden biliyorum hoş bi karşılaşma değil miss piggy kermit etkisi var...

2) Hava soğuyunca etek metek yalan oldu dimiiee? Yaa... Giyin külotlu çorapları (açtımparantez: hayatımda böyle absürt bir kelime görmedim. insan içinde "külot, don" demeyiz ama bildiin çoraba külotlu çorap diyoruz. yav gidin allahaşkına!!) renkli de olabilir hani böyle göze göze batan ama ben pek sevmem yani giymeyin öyle cart pembe falan... Hippiseller ben daha külotlu çorap(hakkaten bi komikmiş ekieki) sezonumu açmadım ama kısa rengarenk çoraplar giyip iç dünyam hakkında kafası karışan insanların daha kafalarını karıştırıyorum oley ve yihu!

Bi deee.. Şimdi böyle uzun etekler var, bi de yünümsü etekler var. Şahsen öyle bi çiçekli böcekli yünden elbisem var çok da seviyorum kendisini. Tam kışlık böyle, oohh mis gibi sıcaksıcak.

3) İlla etek mi giycez hippi kız hiç mi pantolon giymez? Giyeeeeer. Misal ben, etek giydiğim günleri parmakla sayabilirim şu an size. Hemen şimdi yani. Hemen burda. O kadar az. Amaa bu içimde saklı bir hippi olmadığını gösterir mi bu? Haaa-yıııır. O zaman neymiş? Pantolon da giyebülüyomuşuz. Ama nası pantolon? (elbisem vardı benim giyemedim böhü)

Bi kerem hippi'ler bol paça giyerler diye bişey var, doğrudur. Yapın. Giyin, giydirin. Ama benim gibi kısaysanız (evet kısayım! banane yani kısayım?) bol paça giyince "paçalı tavuk" gibi olabildiğiniz için çok da kasmayın derim ben. Ama maşşşalllah çevremin boy ortalaması benden gayet fazla olduğundan giyin siz canlarım giyin. Burda bayrağı devralan insan saydım kendimi. Şöyle ki bol paçasına takılıp düşücek kadar bol paçalı pantolonum var iki tane ve bunların kadifesi bambaşka bi dünya sevgili okur. Şöyle makul fiyatlı kadife bol paça bulursanız bana da haber verin canlar. (o değil de yarasa kol vardı eskiden noldu ona)

Benim gibiyseniz de normal pantolon giyin rahat edin bişiycik olmaz.

Şimdi baylara geçtik:

1) Efendim, bayanların birinci maddesi aynen geçerli sayılır. Atkı takın, abartmayın yani hani atkı dediysek çiçekli olmasın bu işin de bi adabı var yani. Neyse siz halledersiniz. Efenim şahsen erkeklerde şal gibi fular gibi atkı acayip absürd ve komik durmakta yapmayın etmeyin böyle kareli sempatik atkılar vardır yada tek renk mesela mantıklı seçimler yapın şu sonbahar günlerinde hippi olucam diye rezil olmayın bak.

2) Sizde etek derdi yok geçtik orayı... Eteği geç ama gömlek kazak falan insanlara yakışan şeyler (köpekler kazak giymemeli) hele ki boğazlı siyah kazak şahanesonik bişey bence. Kazak iyidir. (tavsiye: etrafınızdaki insanların konabileceği bir sweatshirt'ünüz filan insanlarda minnettarlık uyandırır sizi karizmatik kılar)(daha ne diyim artık)

3) Siz bol paçaya bence yanaşmayın. Hani erkekler komik oluyolar ondan yoksa seviyorum hepinizi ayırır mıyım böyle? Okulda don görmekten bıktım şu okul pantolonlarını düşükbel yapıcaz diye uğaşmayın fevkalade kötü. (gömleğini içine sokan insan seni anlıyorum yeni aldığın kemeri göstermek istiyosun ama omzuna attığın kazağı çözemedim ben mafya babası gibi gözüküyosun bil bunu)
Normal paça giyin olur o da.

Ve de geldik herkesin kulağına kiraz bilgilere:

1) Bi ayakkabı meselesi var dimi? Bot, çizme giyin arkadaş; içinizdeki hippi'yi tatmin edin. Zira kışın sandaletle dolaşırsanız sadece kıçınız diil parmaklarınız da donar; bence denemeyin.

2) Yün çorap denen inanılmaz güzel bi kavram var, mutlaka deneyin. Böyle kımılkımıl, yumuşyumuş, sıcaksıcak... Uyy canım çekti. Zira çok çorap kaybeden biri olduğumdan çok bi yün çorabım yok benim gibi dikkatsiz zalaklar için yarısı kalın yarısı inca bi absürt spor çorapları var onlar da güzel. Hadi o da olmadı donuyoruz ölüyoruz ama yün çoraplarımız ıslak diyosanız 2 çorap birlikte giyin hem egzantirik oluyo geçen gün yaptım üstteki mavi alttaki kırmızı bakakaldılar şaşırdılar hehehe...

3) Eldiven! (Valla kim bulmuşsa çok seviyoruz, alnından öpüyoruz...) Beş parmağı olanlar makbule geçer; öbürküler ne o öyle parmağı yok felan, iyyvvrenç. Ipodlu insan eldivenin olunca acı çekiyosun biliyorum bu konuda alpay erdem in şahanesonik tespiti o tekerleği burunla çevirmek ustası oluyosun okurum 3 günden sonra eğlenceli de bişi yanlız backlight ı kısın yoksam gözleriniz acıyo.

Şimdi diğer notlarımız efendim:

1) Süt iç be hippi! Süt güzel şey, ısıt böyle iç güzel güzel. Bakarsın belki boyun uzar, hı? (Öyk süt mü rezaleeet diyip Léon u izlememiş insan küğçük çocukları nesquick le alıştırırlar sen de nesquick kadar kahve koy mesela ama süt iç yani. Süt iyidir)

2) Yazın yaptığın aktivitlere 654676523 kat daha kalın giyinerek devam etmeye çalış. Baktın hakkaten olmuyo, at kendini sıcak iç mekanlara. Ama üstünde kazak koşturduktan sonra hasta olma okur hasta olanlar da ıhlamur içsinler

3) Hareket et ki ısınasın. Hopla, zıpla, koştur, tırman, yat, yuvarlan. Yap yani bişiyler. (bkz: bu havada dışarda şortlarla beden dersi yapmaya çalışmak?!?)


4) Bi de unutmadan hippi: BEATLES DİNLE! Onun yeri zamanı olmaz, mevsimi hiç olmaz. Ayrılma John'dan Paul'dan George'dan Ringo'dan. Özlerler sonra. no comment artık dinlemiyomusun okuuur

5) Bi de bunları şimdiden adapte etmek lazım bize ki sonradan zorluk olmasın. Eee ne demişler: Hippi yaş iken eğilir.

Okurcum bugün hava vuuuuvuuuu sesti çok esti bizim burda 1-2 ağaç bilem kırılmış. Okurcum biliyosun ki Penguen, Uykusuz ulvi bunlar çok mu rüzgar yiyosun şaka yapmıyorum al ordan bi sayfa koy sırtına göğsüne pırıl pırıl geçir gününü yanındakiler soğuktan tiril tiril titrerken ehe ne güzel esiyo dersin. Termosun varsa biraz çay koy kendine ooh mis. Servis bekleyenler için: biraz dur müzik dinleme kuş,böcek,doğa dinle iyi gelir.

Hadi okurcum öptüm seni.
Saygı selam iyi dilek ve force...

24 Eylül 2008 Çarşamba

Mektupların artık yapışkan yerleri var mektup yalama gibi bir aktivite yok üzülüyoruz...Ben ve salyalarım hıhı evet...

Canımdan çok sevdiğim blog kardeşim OSDM,

Uzun süredir görüşemiyoruz,nasılsınız?OSDM mun hıçkırıklarını duyabiliyorum sanki arkadan.Ben de özledim seni osdm...Buralarda hep ortadan sıkıyorum diş macunumu i.nenin evladıymışçasına canına okuyup ziyan ediyorum hepsini ama olmuyor!Olmuyor be canım kardeşim...Hiçbiri senin gibi değil...

Bu diyarlarda değilken neler yaptım onu anlatayım sana.Hem seni neden ihmal ettiğimi de söylemiş mazeret bulmuş olurum.Süpermiş...

Şinciik ilk olarak görmemiş gibi anıra anıra bahsettiğim Ellla'dan giriyorum mevzuya.Sen bilirsin blog da okur arkadaşları aydınlatmak için parantez açıyoruuum aaaççtıııM!(Ella yabancı uyruklu metresim falan değil arkadaşlar.Saksofon bu.)

Sonunda Ella'ma kavuştum bloggie(bundan sonra böyle diyeceğim sana adamım!(?)).Sen bu satırları okurken ben 2 dersimi almış bitaraflarımdan hava çıkara çıkara "doremifasollasi dooo" diye nota basıyor olacağım.Hatta utanmıyor,basıyorum.

Ama bloggieciğim,korkuyordum ben yahu!Şimdi biraz daha düzelltim sayılır ama ilk günler gariban enstürmandan ona yakışmayan sesler çıkardıkça ben(bkz:farklı tonlarda binlerce kamyon kornası) "aha şimdi vurucaklar süpürgeyle tavana","aha şimdi gelip bu ne gürültü diyecekler"korkusuyla beter oldum.
Şansıma kibarötesi,inceötesi,enfessonik(sonik i her yere ekleme modası:))komşularım varmış.Bir gün şikayet etmediler,sabahları günaydın dediler ben girip çıkarken kapı açıp kapattılar.Demekki neymiiş?İnsanlık ölmemiş,sosyalizm den umut kesilmezmiiş...(Olmadı mı bloggie?)

O değil de(o değil de bu "o değil de" kalıbı acaip birşey.Düşünsenize adam big bang i falan ispatlayacak kanun yapacak tezini anlatıyor,sen okur, onca bilim otoritesinin,keçi sakallı onlarca kel adamın karşısına çıksan adamcağız konuşurken aradan "o değil de fener ne çaktı dimi" desen ,yalan olur o lhc deneyi de,big bang de ,bilim de...O derece güçlü bir laf yani.(bu geyik yapılmıştı gerçi sanırım)ben hemen her türk genci gibi elime enstürman aldığım anda şekilsel resim çektirdim.Babam da gitmiş Facebook a koymuş.Sanki o zorla çekmiş de gözlükleri, ters şapkayı o zorla takmış gibi tavırlar takındım.Utandım da ondan öyle dedim sen beni anla ey blog.Ben o fotoları "ehe mehe şekilim dimi?Segsiyim demi?"diye çektirdim hep...

Odamı falan değiştirdim bayağı b.(bloggie nin b si bu da.)Masayı falan pencere kenarına aldım.Jaluzilerle falan 1930 ların dedektif moduna girdim.Bi acaip oldum karşı apartmanı gözlemleyip durdum,rontçu,pis oldum...

Şiire,öyküye resime verdim kendini dedektif modundan sıyrıldıkça.4-5 kitap okudum,Ella ile vakit geçirdim.Böyle bir entel oldum,bir acaip oldum b...Avatar ın 3 sezonu var şimdi ona bulaşmak istiyor,cesaret edemiyorum bir yandan.İzlesem aslında bugün?hım..izlerim bekli dimi b?

Bak bu kadar şey yaptım ama okul falan başladı değil mi bir de?Bu sene bir acaip oldum,ders falan çalıştım,konu tekrarı yaptım.E tabi bu akdar şeyi her gün ansıl yaptın dersen,bol bol uykusuz kaldım g.te döndüm be bloggie.(bloggie daha iyi gibi )

Sonuç kısmına gelirseeeeek(girişi ve gelişme bölümü olmayan bir yazının sonucu var evet...)
Ben sen yokken kitap okuduuuum,ders çalıştııım bide arkadaşlarımla top oynadım blog.Şimdi azıcık daha coşucam ben,bayramla falan durulur ;yakında adam akıllı yazılarımla çıkarım karşına.Sağlıcakla kal.

Sevgili yazarın Mahavishnu

Not:Yazı yazarın canı sıkılmışken,öylesine yazılmıştır.Gözüne adeta tecavüz eden güneş sağ olsun ekran adam gibi okunamamış ve sanırsam imlada falan bolca s.çılmıştır.Özür falan dileriz...

23 Eylül 2008 Salı

Veeee çağrılarımıza gelen yanıt.

Efendim, büyük ihtimalle farketmişinizdir -zira farketmediyseniz hani bi kafanızı camdan uzatın derim- havalar soğudu!!

Evvet, hava artık soğuk. Hava artık kazak havası (kısmen). Hava ceket havası. Aynı zamanda maalesef okul havası.
Amaaa biz napıyoruz? Moral bozmuyoruz! Ne dediydik çünkü: "Patates Kampanya: Yaz bitt...!!"

E bitti? Bitti!?! Patates kampanyamızın coğraağğfik açıdan gerçekleşmesi zati gerekiyordu da, hani gerçekleşti ya, ben bi sevindirik oldum.

Neyse işte böyle. Uyy.. canlarım beniiim..

Dibebirnot:
Ehehe canımcicim okurum, havalar süpersonik hastalık havaları kendine dikkat et.


Orhan Veli'den gelen edit:

Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle bir havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada aşık oldum;
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum;
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti;
Beni bu güzel havalar mahvetti.

21 Eylül 2008 Pazar

Dinle çekirge.

Through The Roof 'n' Underground-Gogol Bordello

Komm, Gib Mir Deine Hand-The Beatles*

Re-offender-Travis

Get Off My Cloud-The Rolling Stones


*Bilenler için tanıdık melodiler. I Want to Hold Your Hand cover'ı. Hemi de Beatles'ın kendisinden, hemi de Almanca.

18 Eylül 2008 Perşembe

I know what it is to be young but i don't know what it is to be old...

Bak, şimdi eline bir kağıt kalem alacaksın ve 30 yıl sonra olmak istediğin insanı yazacaksın. ben nerde ne olucam? nerede çalışıcam? ne kadar para kazanacağım? nasıl arkadaşlarım olacak ve nelerden hoşlanıyor olacağım? Evim istediğim yerdemi ? İnsanlar beni kendi aralarında nasıl biri olarak bilecek?

Bu ve benzeri soruların kafandaki cevaplarını al, teker teker yaz. Henüz hayal kurma çağındasın, hayallerinle ve ümitlerinle yaşıyorsun. sıkılarak yaptığın fakat gerekli olduğunu bildiğin herşeyin gelecekte olmak isteyeceğin insana seni biraz daha yaklaştırdığını düşünerek yapıyorsun.

Fakat bak bu sadece yapabilirlik meselesi değil, bazen bazı şeyler senin elinde olmadan farklı yönlere doğru gelişebiliyor ve sen buna engel olamıyorsun. Günümüz Türkiye'sinde yaşayan insanlarımızın büyük bir bölümü ideallerinin götürdüğü yolda değilde hayatın onları süpürdüğü bir köşede ömrünü geçiriyor. Bir çok insan gençlik yıllarında olmayı düşlediği insanı olamamış. Peki sen olabilicek misin?

Ben ilkokul yıllarımda ve biraz daha öncesinde bir astronot olmak isterdim. Nasa ya gidecek ve uzaya çıkacaktım. yaşım daha yeni iki basamaklı olmuştu sanırım bu hayalin çocukça olduğunu anladığımda. Şimdi ki hayallerim peki? belki dünya'nın işleyişini biraz daha net irdeleyebiliyorum ama acaba bunlar bana 15 sene sonra çocukluk hayalleri olarak mı gözükecek yoksa bir gurur tablosu mu ?

Bunu öğrenmeyi gerçekten çok isterdim zamanı gelince, ve şimdi sırf bunun için

Otur yaz, 15-20 sene sonrası için ve koy bir dolabına, kutuna, çok bakmadığın bir köşeye koy ve söz ver kendine onu 15 sene boyunca okumayacağın için. sonra bak ve gör nasıl birisi haline gelmişsin. o kağıtta yazanlar senin en deli dolu yıllarında hayata en pozitif düşüncelerle bakarken kurduğun hayaller olacak ve kendini kıyaslayabileceksin. Kim bilir, belki beni bir işler yaparken bulup bana küfredeceksin, yada teşekkür, bilemem bunu. seni o zaman hala görüyorsam bunları konuşacak kadar, oturur konuşuruz neydik ne olduk diye.

14 Eylül 2008 Pazar

kırgınım saçılmış bir nar gibi(çok şairane)bkz:behçet aysan

en aktif yazarların bile blog savsaklaması

bkz: okul

üzgünüz sevgili okur ama elden bişi gelmiyor gönül isterdiki yorum olsuuuun yeni yazı olsuuuuun ama yok yok işte

saygılar
(en azından okulda may the force falan fıstık..)

8 Eylül 2008 Pazartesi

Okul? Yok canııım...

Biliyorum ve farkındayım, bugün okul başladı.

İdrak etmem baya bi zaman aldı aslında. Sabah 5:55'te çalan iç gıdıklayıcı, nefret ettirici, zalim saatten çook önceleri uyanmıştım zaten. Koridora yeni takılan sensörlü ışığın sevgili kedimizin hareketleriyle yanması ve benim buna henüz alışamamış olmam da pek bi huzur vericiydi (!) doğrusu..

Servise binene hatta okula varana kadar hiç düşünmemiştim aslında okula gidiyor olduğumuzu. Ne zamanki servisten indim, merdivenlere doğru yürüdüm ve başkalarını gördüm; işte o zaman "Ohannes ya okul başladı dimi?" tepkisini verdim. Evet, belki aptalca ve kesinlikle benim tepkim de kendi başına bir "ohannes"i hakediyor; ama yine de düşünün yani gayet şok ediciydi benim için. (bkz. hala tatil havasından çıkamamış öğrenci modeli)

Neyse.

Fazla uzatmıycam lafı, amacım iyi dileklerimi sunmak sadece. Bana da okul yabancı müdürü, okul Türk müdürü, öğrenci birliği başkanı gibi insanlar dışında (ya napalım yani herkese iyi dilekler felam dediler. belki ben özel olmak istiyorum? hı?) birilerinden "Yürü be Angiee!!" -tercihen Mick Jagger; Eric Clapton, Chris Martin falan da olur hani, beklentim çok yüksek diil (..derken?)- laflarını duymaya ihtiyacım var.

Şayet fizik, biyoloji ve matematik kitabım sadece gramlara değil, ancak kilolara dökülebilecek nitelikte. Taşımak lazım, uzaktan görmekle olmaz. Zaten McDonald soyadlı, aynen doğru bildiniz hamburger satıyolar bunlar, biyoloji hocamın (gerçi kendisinin hamburger işiyle çok alakalı olduğunu pek düşünmüyorum) esprileriyle renk bulmuş biyoloji dersimde de kadın gayet açık ve net olarak belirtti:

"We're going to talk about biology this year and I want you to bring this book to every class. Not only that you'll learn a lot from. It's simply perfect to build muscles."

tartıyla gelen edit: biyoloji kitabım 2,4 kg fizik kitabım 2,8 kg imiş.


Ağır kitaplar ve okul içerisindeki koşuşturmacada hepinize kolay gelsin (ama bana daha kolay gelsin olur mu yani bence bana daha kolay olabilir yani neden olmasın ki? olur ki...)


Seviyorum sizi..
Ooyy yerimyerim
.

Bu arada Dinle Çekirge:

(depresyona gircem ben illa diyosan) Another Brick in The Wall - Pink Floyd


(olmadı ben mutlu olcam dans etcem banane diyosan) School Days - Chuck Berry



5 Eylül 2008 Cuma

Tarihte bugün



Bıyığın kenarındaki play tuşu için özürler. En sevimli Freddie yi koydum daha napiyim...

Nasıl başlıycağımı bilmiyorum cnbc-e derginin radyo eksen kısmısında gördüğüm ufak not beni çok mutlu etti.
" 5 Eylül 1946 Queen vokalisti Freddie Mercury dünyaya geldi."
Ben de düşündüm ki tanıtıyım bu kadife sesli ulvi insanı..
Zanzibarlı doğumlu bu insanın esas adı Farrokh Bulsara. Evet yanlış duymadınız en başta adı faruk tu. Zanzibar gibi bi yerde yaşıtı bi kafa dengi bulamadığı için büyüklerle çok vakit geçirdiği çabuk olgunlaştığı gibi dedikodu haberlerini geçiyorum ki esas konuya geliyim.


13 yaşında bir "teenager" kene ingiltere ye gelip bi kültür şoku geçirmişti. İlk başta dişleri ve aksanı yüzünden alay konusu olsa da insanlara kendi hakkında yanıldıklarını çabukçana gösterdi.
E ingiltere ye gelip Brian May in iki blok ötede oturduğu bir Freddie Mercury düşünün ki fırsatları kaçırmıycaktır. Adı geçen Brian May adlı insan ukulele denen bi acayip gitarımsı aletten illallah diyip, babasıyla 120 yıllık şömine tahtasından gövdesi olan günümüzdeki gitarların bile pek yetişemediği seste ve kalitede olan "Red Special" ı yaratmıştı. Sonracığıma bu gruba okul panosundaki "Ginger Baker tipinde davulcu aranıyor." ilanına cevap veren Roger Taylor ve ortak insanların dürtmesiyle gruba gelen John Deacon eklenince şahane bişey oldu.


Freddie Bulsara (öyle o zamanlar) söyle bi silkinip tarzını kendini ingiltere ye adapte etti. Fakat hiç bi zaman kökenlerinden tam kopmadı aslına onun bu değişik havasını veren de budur biraz. Hindistan da da vakit geçirmiş bu insan aynı zamanda zerdüşttü. Çocukluğunun bu imrenilesi atmosferini çok yaratıcı kullanmıştır. Aferim ona. Öyle çok başarılı bi çocukluk ooh dersleri hep pekiyi filan diyil. Onun yerine okulunda daha çok resim müzik ve masa tenisi etkinliklerine katılan Freddie baktı bu okulda olucak gibi diyil bütün o efsanevi takımla karşılaşmasına neden olucak sanat okuluna gitti bu esnada da soyadını yunan mitolojik tanrısı Mercury'ye değiştirdi.

Sonra Jimi Hendrix e tapmaya başladı(e tabi mecazi anlamda) okulda Jimi resimleri çizip, cetvelleri mikrofon zannedip başını arkaya atarak masalara çıkıp şarkı söyledi.

Arada yaşanan uzun kuruluş kısmısını geçiyorum.
İlk şarkıları "Doing All Right" beyenilince e hadi bi albüm lazım bu insanlara diye gaza gelip cart cart albüm çıkarmaya başladıar. İyi de ettiler.


Arada "Enee adamlar neler yapmışlar bee" demeniz için albümleri sırasıyla yazıyorum..

Queen (1973)
Queen II (1974)
Sheer Heart Attack (1974)
A Night At The Opera (1975)
A Day At The Races (1976)
News Of The World (1977)
Jazz (1978)
Live Killers (1979)

The Game (1980)
Flash Gordon (1980)

Greatest Hits (1981)
Hot Space (1982)

The Works (1984)
A Kind Of Magic (1986)
Live Magic (1986)
The Miracle (1989)
Innuendo (1991)
Greatest Hits II (1991)
Live At Wembley (26 mei 1992)(esasaen 86 daki konser kayıtları)(binevi live killers devamı)
Made In Heaven (1995)
Greatest Hits III (1999) (Queen +)(çeşitli insanların freddie anısına söylediği şarkılar derlemesi)

Şimdi anlıycağınız gibi Freddie bi ara öldü. O da 24 Kasım 1991 e tekabul ediyo. (Öğretmenler gününde hüzünsel olan insanlar seviyorum hepinizi)
Neyse..
Okulda cetvelle masaya çıkıp şarkılar söyliyen cici Freddie mizin yediği naneler burda bitmiyor. Biseksüel olduğu için başına bi dolu dert açılıyo. (bkz: aids e bağlı zaatüre den ölmek) Çocuk istiyen sevgiliye ikinci bi kedi alalım cevabını vericek pişkinlikte. El yapımı piyanosunu japonya dan alıp bütün konserlerinde gezdirmiştir kendisini. (bide 3 metre bişi)

Şimdi konuyu atlatmaya çalıştım ama "oha bu adam gay dinlemem" diyen arkadaşlara selam ederim. Her bilmemne kupası, herhangi bi başarıda çalınan "We are the Champions" ve "We Will Rock You" bu güzide insan tarafınan yazılmıştır. Ayrıca yaklaşık 6 dakkalık opera "Bohemian Rhapsody" saygısız dj ler tarafından "3 dakkada kessek olmuyo mu hafız" temalı bi konuşmalara konu olmuştur. Sonuç mu tabi ki Bohemian Rhapsody yi kimse bölemez.
85 te Live Aid de de sahne alan grup Bob Geldof'un dudağını uçuklatmıştır..


Bunlar da lafları:

"my songs are like bic razors. for fun, for modern consumption. you listen to it, like it, discard it, then on to the next. disposable pop."

"i think i'm a banana tree!" (i'm going slightly mad şarkısından)

"hi, i'm kim basinger.. umm... no freddie mercury"

"i've made no effort to become a guitar hero because i can't play the fucking guitar!"

"i'm just a musical prostitute, really"


bi takım fotorafları filan
http://www.freewebs.com/sahingu/FM.JPG


bide şimdi benim adım neden Fermium..
Aslında ben daha ufakkene Freddie şöyle söylemiş, Frediie çok acayip, Freddie böyle, kasedini alalım, cd sini buluyim, Freddiee!! Freddie.. diye geziyodum e ama herseferinde Freddie Mercury zor. Sonra FM oldu o..
Sonra kocaman periyodik tabloyla başbaşa kaldığım bi öğle tenefüsü orda FM i gördüm Türkçe meali Fermium muş ehe Fermium!! Fermium!! derkene bi gün bana selamı çaktı Irmak "naaber Fermium!" diye o da böyle işte...


şimdi ben bu çok mütiş insanın ölüm yıldönümünde bişi yazamıycağım için bugün yazıyım dedim. John Deacon a burdan selamlar..
Ha bide dinliycekseniz gelin beni bulun şarkı yollarım yani eksik bi albümüm kaldı bulucam onu da
sevgiler saygılar ..

Yeni Üyeniz Benim Korkun Benden

Ey bılog ahalisi, ben geldim yoğun istekleriniz üzerine size Bangladesh'ten (nası yazılıyosa artık) özel olarak getirtildim (kafeste) ve denizin buz gibi sularından çıkıp geldim sonunda burdayım!!
Ben burda ne mi yapıcam? Bilmiyorum sanırım mütemadiyen saçmalıycam taa ki kovulana kadar (ki böyle giderse uzun sürmez) ama tanıdıklarım var!! Amma velaküün daha makul saatlerde daha normal yazılar yazabilme kapasitesine sahip olduğumu düşünmekteyim. Bundan sonra daha normal ve daha geniş bir kitleye hitab eden ( evet 11 kişi ) yazılarımla sizlerle olacağım...

3 Eylül 2008 Çarşamba

2 Eylül 2008 Salı

While Its Engine Gently Weeps

Evet efendim, bildiğiniz yada henüz bilmediğiniz ama az sonra öğreniceğiniz üzre iflah olmaz bir Volkswagen manyağıyım. Hayır, yanlış duymadınız. Ben bildiğiniz şu sevimli arabamtırak şeylerin hastasıyım.


Şimdi hikaye şöyle. Benim sevgili babacığımın ilk arabası 68 model kırmızı bir VW Beetle'mış. İngiltere'ye gitme durumu olunca arabayı satmak zorunda kalmış. Satmış satmasına da, sonra oturmuş ağlamış.
Böyle bir babanın, kızı nasıl olur diye çok düşünmeye gerek yok bendeniz huzurlarınızdayım.

Bundan bir iki sene önce babam eve model vosvosla geldi. Anlata anlata da bitiremedi: bak benim arabam da aynı bu renkti, aynı bu modeldi diye.. Önce çeşitli ölçeklerde kırmızıları toplamaya başladı, ondan sonra Little Miss Sunshine'dakine benzer (ama ordaki daha farklı) splitscreen minibüsler aldı. Renk renk, boy boy büssürü vosvosumuz oldu böylelikle.

Önceleri o alıyodu, ben bakıyodum; aa ne güzelmiş diyodum geçiyordum. Sonraları bana da sarmaya başladı. Artık her yerden vosvos topluyorduk. Nerde karşınıza çıkabildiklerine asla inanmazsınız. Beşiktaş'ta iskeleye yakın bir seyyar satıcı, Ortaköy meydanında bir tezgah, Tahtakale dolaylarında kocaman dükkan, benzinci, oyuncakçı... Böyle böyle çok değişik yerlerden aldığımız çok değişik vosvoslarımız oldu. En son aldığımızı babam Carrefour'un oyuncak reyonunda terk edilmiş bir halde bulmuş. Hem de öyle böyle bi vosvos diil hani. Kırmızı, şarkı söylüyo (hafif Herbie'lik de var kanında), arka tekerleri üzerine kalkıp kapılarını açıp kapıyo... İzle babam izle. (bakınız ne güzel bi kullanım oldu. meali 1: hadi babacım izle meali 2: habire izle habire izle)

Neyse.

Şimdi üstü açık, üstü kapalı, 68-73 model Beetle'larımız, minibüslerimiz ve pickup'larımız var. Bazıları salonda kütüphanede, bazıları benim odamda John Lennon matruşkasının kenarında duruyor. Ve biz bıkmadan sıkılmadan vosvos toplamaya devam ediyoruz. Sokakta vosvos görünce kalbi hızlı hızlı atmaya başlayan ben, ileride vosvos kullanma hayaliyle yaşıyorum. Evet, motoru çok sorun çıkarır. Evet, bu eski arabadır. Zaten ben "Belki birazcık modifye ettiririm, birazcık bakım yaptırırım olur be ya.." diyorum, onun düşünü kuruyorum.

Bi de hep söylendiği gibi, bu arabanın ruhu olduğuna inanıyorum. Bi sıcaklığı, dost canlısı bi tarafı, yolda kalmazsın merak etme diyen teselli ediciliği var. Sonra arka koltuklarının taşıdığı ne süprizler, ne olağanüstülükler var. Cranberries cdlerinden, Fransızca romanlara, eski karikatür kitaplarından, The Doors albümlerine, plaklara, giysilere kadar ne çok şeyler gördüm arka koltuklarda... Öylece yığılmış, birazcık da düzenlenmiş duran. Kısacası, vosvoslarda çok şey gördüm, gördüklerimi de çok sevdim. Vosvos'un kendisine zaten aşık oldum daha napıyım....

İşte böyle sevgili okur. Bir yönümü daha keşfetmiş oldun.

Sokakta vosvos görürsen beni an olur mu? Söz ama bak?
Bi de düşündüm de... Ya valla bak.. Olur aslında. Böyle yeni motor felam... Olur olur.


Hemi de belkim kırmızı olur?

1 Eylül 2008 Pazartesi

Is there any body going to listen to my story?

(Hiç heves yapmayın, yatıya(kalmaya olmasın:P-Maha) gelen o kız hakkında değil.)


Sen hiç kasesiyle kaşığını hazırladığın dondurmanın aslında dolapta var olmadığını, birileri tarafından senden önce bitirilmiş olduğunu öğrendimi ey okur ? pekiya sen hiç, buzdolabını amaçsızca açarak küçük buzdolabı lambalarını yarımyamalak aydınlattığı dolaptaki tonla ıvırzıvıra saniyelerce boş boş bakıp, kendini boş biri gibi hissettin mi ? yada hiç aylar boyunca gitar diyerek bağrına bastığın anahtarlığının hiçbir zaman gitar olmadığını, aslında onun sinsi bir çello olduğunu hayretler içinde farkettin mi ?

Öyleyse sorarım sana; sen hiç günler boyu içtenlikle çaldığın gitarının Mİ telinin aslında Re teline gerilmiş hain bir Mi teli olduğunu farkedip hayattan soğuduğun oldumu? veyahutta içine poşet koymadığın bir çöp tenekesine attığın masum bir elma koçanı yüzünden hiç azar işittin mi ? Hiç çalışmayan bir VCD playera yumruk attığın için kendini darkside a geçmiş hain bir sith kadar nefret dolu ve kederli hissettin mi ?

Öyle ya.. doğaldır. Sonuçta biz de yıllarca aslanların miyav diyip minik farelerin ROARK ! dediğine inandırılmış, kirlenmiş, yozlaşmış bir insan toplumunun parçalarıyız.. yani ulu okur; süpermen çişini, usta yoda kakasını yapmadıkça, gandalf lavabonun önünbude balgam sökmedikçe gürültüyle, bu düzen böyle işlemeye devam edecek !

not: her tükenmez kalemi elinize alırken acaba çalışıyomu şüphesiyle yaklaşmayın onlara, onlarda iyidir, candır.