2 Şubat 2010 Salı

Femme Fatale

Hayatın anlamı, hayatın anlamsızlığı içinde anlam arayışında olmaktır. Bunun daha kolayı, hayat dediğiniz raylı sistemin sürprizsizliğine inat, raylara makas atmakta, yani hayatınızın merkezine bir şeyi "haşırt" diye yerleştirmektir.

Benim havatıma da, baklavaya saplanan çatal gibi "haşırt!" diye yerleşen şey burada işte. Yanımda, "mmm.."lardan oluşan kutlu bir ilahi söylerken, bütün çıplaklığı ile mışıl, mışıl uyumakta.

Masumiyetin ve günahın Oskarlık oyuncusu sevgilim, koleksiyonuna bir Oscar daha eklemiş gibi mutlu uyanıyor. Atlet ve pijama giymiş bir fok balığına benziyormuşum gibi gülüyor, elimde elmas yapraklarla süslü bir buket orkide varmış da ona vermişim gibi seviniyor, aklımı başımdan alıyor. Hemen ardından, aklın kaybedilmeye bu kadar müsait olduğu bu dünyada, beni Bakırköy'den kaçıran otobüsün şoför koltuğuna oturuyor:

-Mmmm.. (gülümseyişmeler) Bu kadar saattir beni mi izliyordun?
Evet Sevda Saadet. Evet sevgilim, bütün kainata silah zoruyla, seni yayınlatabilirdim kablolu Tv den, eğer bu kadar kıskanmasaydım mırıldanmalarını, kirpiklerini ve kıvrılan dudaklarını.
-Eh.. Bir süre oldu Sevda.

Çocuk gibi dudaklarını büzüyor, bakışları kalbime saplanan lolipop sapları gibi. Şen şakrak, ölümcül, zehirli lolipoplar...
Ciddileşmesi, çocuksu uykusundan çıkması, Femme Fatale'leşmesi vakit alıyor. Doğrulup saçlarını topluyor, iki kalın tel, alnından aşağı iki sivri bıçak gibi savruluyor.

Kaşlarını çatıp soruyor, kaşlarının altında ezilip büzülüyor, iyice şekilsiz şemalsiz bir adam oluyorum:

-Konuştuğumuz gibi değil mi?
Sen zihnimi ele geçirip, benim ağzımdan konuşurken, işteş fiiller anlamsızlaşıyor Sevda... Konuşmak tek kişilik bir eylem oluyor, öpüşmek boyut atlıyor.
-Ee..Evet Sevda.

Dudaklarını dayadığı dudaklarım, o saati resmi bayram ilan ediyor,kalbim metabolizmamda fener alayı başlatıyor.
Türkçedeki en güzel kelimeyi, en güzel iyelik eki ile duyan kulaklarım, kulaklarına inanamıyor:


-Aşkım. Aşkımmmmmmmmmm...

Dudaklarım ikinci golü atıyor, sevgilim üstünü hızla giyip, kalbimi delip geçen bir kurşun misali vınlıyor odamdan. Arkasından, yokluğunda özgür kalan zihnim sesleniyor sevdama, saadetime, cennet ve cehennemime, Sevda Saadet'ime.


Prensip olarak kimseye âşık olmuyorum Sevda Saadet. Ama senin için dünyayı yakarım.

Kotumu giyip, belime 45liği yerleştiriyor,kıç çatalıma değen soğuk çeliği ucuzluktan alınmış tişörtümle kamufle ediyorum. Merdivenlerden inip Tofaş’ıma atlıyor, direksiyonun başında, elimdeki fotoğrafa tekrar bakıyorum.

Fotoğrafın içinden, 32 diş gülüyor sevgilimin kocası. Fotoraf, git gide hedef tahtasına benziyor.


Kontağı çalıştırıyorum.

Ulan Sevda, ulan Sevda, ulan Saadet...

Prensip olarak kimseye âşık olmuyorum.
Ama senin için dünyayı yakarım.
Ama senin için dünyayı yakarım.
Ama senin için dünyayı yakarım.
Ama senin için dünyayı yakarım...


Bir sigara yakıyorum:

Boku yedik dünya. Sen de yandın ben de...



Not:Sırf Osdm için yazdım, önceden yazdığım bir öykümü koymadım yani. Affetiniz mi ? =)

1 Şubat 2010 Pazartesi

ohoo.

(bi kere can sıkıntısı dediğin şey bahane bile diil yani ben de anlamadım gitti.)

ay em bek! temalı 945786853üncü yazımıza hoş geldiniz!! (sayıyı gerçekten okumaya uğraşanlar için söylüyorum, ben okumadım sırf sonunda üç var diye -üncü dedim. bir olsa -inci derdim mesela)

son bir haftadır hollanda'nın miniminnacık şehri lahey'deydim, yeni döndüm ama iyi döndüm.
mesela bi sürü kitap okuyorum gene. ödev desen yok gibi. karikatürlerle ilgili bi yazı yazmam lazım o kadar.

amsterdam'daydık bi de bir günlüğüne biz. gezdik mezdik.
sırf yürüdük hani.
eğer bir şehirde sadece bir günün varsa müze gezmek anlamsız. bak gerçekten.
öğle yemeği yemek dışında nerdeyse hiçbir yerde oturmadık, yürüdük yürüdük yürüdük sadece.
kanal kenarında eski şeyler satan bir adam vardı mesela.
yüklendim her şeyi geldim.
detaylar süpriz, açıklayamam.

başka bir ara sokakta plak dükkanı vardı, sırf plak ama.
nece konuşuyosunuz dedi adam, türkçe dedik, gülümsedi gitti.
bikaç dakika sonra yaşar özel plağı çalmaya başladı.
böyle ufak şeyleri çok seviyorum o yüzden.

sonra mesela amsterdam'daki evlerin çoğunda perde yok.
sanki ev ahalisinden biriymişsin gibi bakıyosun içeriye.
yemek yiyolar, pembe kazaklı kız televizyon izliyo, abbey road posterli genç bilgisayar başında, gözlüklü adam kütüphanesinden bişey alıyo.
liste uzun.

ve sanırım amsterdam şu dünyada en çok sevdiğim şehir.

31 Ocak 2010 Pazar

2009 subat ve mart disinda hic bu kadar az yazi yazmamistik
basta mahavishnu ya sonra da alfabetik sirayla batikon,jude, kolombus, osmancik 'a

5 kisisiniz ve yazmiyosunuz iste
bana feminist demeyin de simdi

oh be

30 Ocak 2010 Cumartesi

gordum, duydum biliyorum

sevgili adsiz ihbarin sayesinde mahavishnu nun formspring ini ara ara okumayi ihmal ettigim sure icerisinde neler yumurtladigini ogrenmis bulunmaktayim

UFAK BASIN ACIKLAMASI
soru: osdm ye neden yazı gelmiyo?
fermium:
ben elimden geldikce yaziyorum ama bugun 2 tane daha ders almis bulunmaktayim bide yakinta gonullu bi ise girisicem anca cumalari haftasonlari belki bilmiyorum. yazma ihtimali bile guzel. ama yazicak biseyim olmiyinca oturup the wall u ve hersey cok guzel olacak i izlemem lazim

bunun disinda saygideger yazar angie hollanda da o da son derece bogucu mun isleriyle ugrasiyo(tamam evet burda biraz tehlikeli bi sinira girdim cunku izliyicilerin yarisi filan mun enli)(ama haksiz miyim)
masvisin hedesini copy-paste lemiyorum bi onceki yazinin yorumunda bulabilirsiniz
jude neden yazmiyo bilmiyorum ama aslinda yazmamasi icin pek sebep yok
kolombusun da mantikli sebeplerle isin icinden siyrilcagini dusunuyorum
ama batticon ve osmancigin bahaneleri heralde olmaz burayi okumuyolar bence

soru: orası sadece angie ve fermium un mu? o zaman adını değiştirelim "the blog of angie and fermium" olsun osdm de bitsin!
fermium: simdi arada canlari isterlerse yazsinlar diye insanlara bi acik kapi birakmak istiyoruz yoksa ikimizin de apayri bloglari var(benimki biraz yalan ama angie nin var)
onun adi osdm kalsin ad da zaten angie den geliyo ya.
zaten istatistiklere gore erkekle.. ehm yok iyiyiz boyle
o degilde ben insanlar yazsin yazmasin ben osdm insanlarine hediyeseller aldim.

ama yazi yazmazlarsa onlara ciciler yooook! lalalaaa

bi ara gorusuruz.
evet

wristcutters ne guzel filmdi dimi
sizleri ozledim insanlar
iyi geceler

23 Ocak 2010 Cumartesi

om nom nom!





tanidik geldi mi















o kurabiye canavari dostlar!!


hohoho!!
dileyene yarim motivational poster (ustune basin bakalim buyuycek mi)(cunku small demeye usendim evet)


son olarak not:

OSDM alice'e basarilan diler.
yarin da up in the air e giderim thank you for smoking ve juno nun yapimcilari diyo iyi iyi

22 Ocak 2010 Cuma

diyalog.

Fermi: mom
Angie: mom?
Fermi: mom
Angie mom.
Fermi mom.


ben hala anlamadım ama önemli değil.

21 Ocak 2010 Perşembe

kismet.

aslında scannerım bozuk olmasa ve fotoğraf makinesini babam çantasından çıkarsa, size çok şahane bişiy göstericektim ama kısmet olmadı.

bu arada "kismet" advanced bir ingilizce kelime olarak geçiyomuş.
türkçe kökenli advanced ingilizce kelime.
hep de merak ederdik dimi ama.

17 Ocak 2010 Pazar

sony reklamiymis bu arabayi tanidiysak ne tatli! ay ay

10 Ocak 2010 Pazar

27 Aralık 2009 Pazar

biz kendi aramızda sohbet ediyoduk, birden 20 kişi oluverdik.
hey gidi günler hey.

26 Aralık 2009 Cumartesi

isim filan??

kucuklugumden beri durmadan biseylere izim verirdim. mesela ekmek kizartma makinemizin adi osmandi(osmancik burayi okumadigi icin alinma problemi yok) gitarimin adi marty'ydi. her ne kadar siyah olsa da cantamin adi limonataydi. kalemlerime isim veririm hepsi ic govdelerinde yazar. kupalarim onemlidir benden baska biri bisey icicekse de kurallara gore icmek zorundadir. rastgele bi kupayi alip istediginizi iccemezsiniz. mesela.. st petersburg'dan gelen kupada sadece cay icerim. beyaz kulpsuz kupayi sadece portakal suyu yada su icerken kullanirim. onbinlerce yerinde kahve yazan kahvem sadece kahve icerken kullanilabilir.. daha devam etmek istemiyorum cunku aranizdan biri beni ruh ve sinir hastaliklari merkezine filan bildirirlerse elinize az koz vermis olmaliyim hiihii evet. pikabimi da ozlemisim yani bu kadar sayincca benjamin burayi okuyamazsin da umarim emin ellerde dinleniyosundur.
neyse ben saatim eugene'i kaybettikten sonra hic biseye isim bulamaz oldum. ustelik nerde kaybettigimi de hic bilmiyorum ve bu hic hos da degil ustelik o zamandan beri herangi bi seye de ad veremedim ve simdi yeni yila girerken kendime laptop aliyorum ve bana hediye olarak cillop gibi bi klassik gitar aliniyo..

AMA ADLARINI SEYEDEMIYORUM..
YARDIM EDIN>
Glgggpggaaaggggbgllglb (boguldum filan)


yorumlara yazin fikirlerinizi he mi oy oy oy yerim sizi

one down one to go..
bilgisayarim abigail oldu ama biz ona abbey diycez. (caydanliklari bana sectirseler onlarin da adlari olurdu aah ah)

gitarsa hala beklemede

21 Aralık 2009 Pazartesi

fikir


bu sayede angie kimyayi sever..
sorunun etrafindaki sekerleri yiyosun soruyu cozunce filan
dimi angie

20 Aralık 2009 Pazar

bananananana

onumuzdeki 2 hafta puzzle kitap okuma muzik dinleme ve test cozmeyle gecicek

evet ruhum 60 yasinda..

not: misafir olarak gelirseniz laser tag oynariz eve yakin bi tane var yani ama tek basima gitmem takdir edersiniz ki biraz sacma..

ay lav çibaka. bi de evok.

Bu arada.
Bence zavallı Chewbacca tüm ömrünü Han Solo'nun gölgesinde geçirmese gayet popüler olabilirdi.
Chewbacca'da şey havası var hani popüler çocuğun yanında gezen az daha çirkin olan ama öbür çocuğun popülaritesinden faydalanan bi tip vardır ya. Onun gibi.
Yoksa yani Chewbacca dediğin belki Han Solo'dan daha yaman, ama kimse göremiyo.

Bence Star Wars'a devam filmi çekilicekse Chewbacca'yla çekilsin.

Öyle bişey olursa da HAYATTA dublajlı izlemem.

Düşünsene bütün film "AHJSHGEJAHA!? houaple! HIAAA!" diye diyaloglarla geçiyo, aşağıda altyazı falan var.
Eheheh.


Bi de bence altıncı filmi izleyip "Anne bana ewok aaaalll!!!" demiyen yoktur.
Bu kadar da iddialıyım.
Fermi dedi, ben de dedim, ordan biliyorum.

Ama mesela o parti sahnesine çok sevimliieee diyenler ve o ne be öyle ayıcıklar dansediyo diyenler de var.
Algı meselesi yani.

ay lav gugıl.

Gmail'lerini labellı takvimli falan kullananlar -öhöm. efektif. öhöm.- bilirler, gününe saatine hava durumuna göre arka plan da değişiyo eğer tema seçtiyseniz.
İstanbul'un haftasonu boyunca yaşadığı garip hava değişimlerine benim gmailim pek ayak uyduramadı doğrusu.
Cuma akşamı önce yağmurlu gösterirken birden şimşekli fırtınaya geçti. İlginç olanı, öbür gmail hesabımda güneşli gösteriyodu. Şimşekli fırtına geçti, iki hesap da yağmurluya döndü.
Ondan sonra bi tanesi karlı göstermeye başladı.
Dedim, oha.
Hani anladım 1-2 derece hava var dışarda, ama kar yağmıyo ki?!

Google, ki kendisini çok severim, hava durumu istihbaratı yaparken daha iyi çalışsın bence.

Bu da böyle bir anımdır.
Saygılar.

19 Aralık 2009 Cumartesi

unknown artist yada ozgurcan zaten ayni sey

bu arada da bisey ogrenelim
o degil de OSDM fm ne buyuk bir fail oldu...

COK ONEMLI NOT: kimse cocugunun adini phoenix koymiycak, cunku ilan ediyorum ki Phoenix adi dibs. yine de evlat edinip phoenix li olucam iste.

simdi kendime sicak cukulata yapip karamelli baileys ve vanilyali marsmelov atmak isterdim ama baileys yok

herkese teker teker sarildilar.. (onlar kim mi.. bekleyin..)
not: bi takim bunu okuyanlar angie nin yada kolombusun yazi yazmasini cekemedigimi dusunebilirler dusunmesinler bugun cuma hatirlatirim yani. aklimdakileri seyediyim dedim yani. unutursam hic yazilmiyo ya

"this" is awesome.


angie iyi etmiş, güzel etmiş, hoş bir motivatör paylaşmış sevgili okuyucularımızla. amma velakin şimdi yollayacağımla baş edebileceğini düşünmüyorum. saygılar

18 Aralık 2009 Cuma

awesome.


Buraya yazan tek insan olarak hadi size bir kıyak daha geçiyim, gülün eğlenin.


16 Aralık 2009 Çarşamba

a-nek-dot.

Bi gün Jude'la sohbet ediyoruz nerden girdik konuya onu bile hatırlamıyorum.

Jude: Hani bi şarkı vardı uçurumdan gidiyodu düşüyodu bi adam...
Angie: "Bu akşam ölürüm beni kimse tutamaz" olmasın o?

13 Aralık 2009 Pazar

Okyanusal İklim

Geçenlerde "bok" diyen Z, yine bir skandala imza attı.

"Ha okyanusa kıyısı olması lazııım" diyerek neden Karadeniz iklimine okyanusal iklim demediğimizi de anlamış oldu.

Seni seviyoruz Z.

Şiir

Minik Angie şiir yazmış bir zamanlar:

Balık kraker güzeldir(a)
Tadı çok şahanedir(a)
Caz konserinden önce yemesi(b)
Ayrı bir mükemmeldir.(a), (dir ler redif)

Ye, ye, sakın çekinme
Balık krakeri boşu boşuna tüketme(me ler redif burada da)

Bil onun kıymetini,
Ye sen bu acaip şeyi.( i ler yarım uyak)

(bu kadar yapabilmiş, olsun :))

Love...Love...Love...







İtiraf ediyorum evet.Ben The Beatles'a aşığım.Bildiğin aşığım hani sevmiyorum, aşığım. Çok aşığım.

9 Aralık 2009 Çarşamba

fermium'a selamlar


http://www.ericclapton.com/live/eric-clapton-live-06132010

http://gotwisdom.tumblr.com/

A THESAURUS IS NOT A NEWLY DISCOVERED DINOSAUR.

SCANDALOUS WOMEN FROM AGES 16-29: PUTTING ON A TON OF GLITTER WILL NOT ATTRACT MEN. THEY DON'T GIVE A SHIT IF YOU ARE THAT MUCH CLOSER TO BEING A "VAMPIRE".

IF IT REALLY WAS "NEVER TOO LATE," NOTHING WOULD HAVE AN EXPIRATION DATE.

DO NOT TELL SOMEONE TO KISS YOUR ASS UNLESS YOU ARE PREPARED FOR THEM TO ACTUALLY DO IT.

MAKING YOUR DISPLAY PICTURE A PHOTO OF LEIGHTON MEESTER DOES NOT MAKE US THINK YOU ARE ACTUALLY HER, IT MAKES US THINK YOU ARE PSYCHOTIC.

FIFTY CENT WASN'T ACTUALLY TALKING ABOUT CANDY.

THAT BUTTERFLY TATTOO ON HER LOWER BACK WILL LOOK LIKE AN ARMADILLO IN 30-40 YEARS.

DEAR 3-14 YEAR OLD: YOU ARE NOT IN LOVE.

THE CLOSEST YOU WILL GET TO BEING A NINJA IS PLAYING MORTAL KOMBAT.

YOUR BOYFRIEND LIED: THE NOTEBOOK IS NOT ONE OF HIS FAVOURITE MOVIES AND HE DOES NOT ENJOY WATCHING THE HILLS/GREY'S ANATOMY ON A WEEKLY BASIS.

IF YOU ARE A MALE WHO CANNOT GET LAID; LEARN TO PLAY GUITAR, DEVELOP A BRITISH ACCENT, AND ACT LIKE AN ASSHOLE. PROBLEM SOLVED.

8 Aralık 2009 Salı

hehehe oyun buldum ben

muhteşem saçma buluşlarıyla dünyayı sarsamayan, pek bi işe yaramayan fermium'da arabada giderken sıkılanlara uyuma/ma oyunu

1- kolukta rahat bi açı yakalanılır
2- camda belli bi çizgi nokta bişey belirlenir
3- tek göz kapatılır
4- gelen arabalar ve şeritleri guitar hero ya uyarlanır
5- çalmaya başlanılır.

(mesela ben biyerden sonra ayağımla tempo yuymaya başlayıp uyuyakaldım)

ideal şarkıları: bilimum jimi hendrix (özellikle voodoo chile)
don't talk to strangers - dio
tenement funster - queen
*hızlı ve öfkeli uu yea şarkılar daha iyi mesela

imla da adlarda yanlışlık olduysa hiç kusura bakmayın mönitorum 6 parça olduğundan ne yazdığımı pek göremiyorum

iyi geceler

7 Aralık 2009 Pazartesi

60

Tom, doğum günün kutlu olsun lan...
Sevgiler, yağmur itleri.

Nükleerle yaşamaya hazır mısın?

Nükleerle yaşamaya hazır mısın? 

5 Aralık 2009 Cumartesi

batticona ve herkese açık mektup


deep purple by caglabuyukkoc
ehm.. (AT)


aslında her ne kadar led zeppelin sevsem de.. led zeppelin şarkıarının çoğunu sonuna kadar dinleyemememden bi konu açmak istedim..


robert plant in gerçekten iyi bi sesi olduğu gerçeğinde anlaşalım

jimmy page in de gerçekten iyi gitar çaldığı konusunda anlaşalım şarkıların bağzılarının bayaa iyi olduğu konusunda da anlaşalım evet


ama ben çoğu şarkıda çeşitli gitar sololarıyla doğal olarak öne çıkan page i attığı orgazmik çığlıklarla bastıran bi robert plant duymak istemiyorum.

sana soruyorum burdan robert plant hiç mi vicdanın sızlamıyo arkadaşının hakkını yerken..

canımı sıkıyosun robert plant.

bazen gereksiz oluyosun robert plant

yapma robert plant.

ne zaman çığlık attığın bi an olsa aklıma bi benim suratıma bi robert plant' e bakıp gülerek awkward turtle yapmaya başlıyan bi angie geliyo.


şimdi batticon dan yorumlarda değil yazılarda savunma yazmasını istiyorum.


ps: konuyla ilgili anlam ve önem taşıyan bu fotorafını bulabildim ancak.. robert plant bak deep purple daki roger clover ve steve morse kardeşler ne güzel anlaşıyolar kıskanmıyolar öne geçmiyolar evet gerçi ikisi de gitar çalıyo ama.. (AT) neyse..

3 Aralık 2009 Perşembe

hmmk.

Hayat nasıl yapıyosun bunu bilmiyorum ama hep böyle ilginçliklerle mi karşımıza çıkmalısın?
Her yerdesin Astronot.

Ahaha The Simpsons'ın saçmasapan şakalarına ben niye bu kadar çok gülüyorum?

Bi de bu bloga tek yazanın ben ve Fermi olması baya üzücü.

Ay Maggie ne şekersin canım benim ya.

1 Aralık 2009 Salı

Awkward Animals

Her şey Awkward Turtle'la başladı.
Ne zaman "awkward" bir durumla karşılaşsak şu hareketi yapar olduk.

Biri size bir şey anlatmaya başladı ama komik olduğunu düşünmüyor musunuz?
Awkward Turtle!
Karşınızdaki iyice saçmalamaya mı başladı?
Awkward Turtle!
Bir yerden sonra refleks haline geldi ve konuşurken eliniz boş durmuyor mu?
Awkward Turtle!

Bunun harikasonik türevleri de var bu arada.
Favorilerimiz: Awkward Jellyfish, Awkward Turtle High Five (bence biri How I Met Your Mother ekibine bunu söylemeli. Barney Stinson'dan Awkard Turtle High Five istiyorum!!! Hıaa!), Awkward Ninja Turtle (Awkward Turtle'ın aynısı ama elini yukarı doğru hareket ettiriyosun, hani Ninja Kaplumbağalar iki ayak üstünde yürürler falan filan. Böyle yapınca tekme atmış da oluyosun!!) ve Awkward Cow (off bu baya iyi)

Bununla gereğinden fazla eğleniyorum, çok acınası.
Yalnız bildiğin Facebook grubu bile var.
Bazı kaynaklar (öhöm wikipedia. evet awkward turtle article'ı var) 27,000 kişilik gruplardan bahsediyo. Vohov!

Neyse.
Evet.
Şey.
Kemküm.

Awkward Turtle!

30 Kasım 2009 Pazartesi

meslek gelecek kaygısı falan fıstık

Fermi'den 8 saat farkla gecenin bir yarısı gelen mesaj:

"Doktor mu oliyim mühendis mi"

Ne diyim ki şimdi sana Fermi? Bana kalsın sen her şey ol, çikolatalı pastalar yap, sonra eldivenlerini kaybet farklı renklerde giy, kampa falan git.
Bilemedim valla ne cevap vericeğimi.

Meslekler ne acaip şeyler..
Ben üniversitede öğretim üyesi falan olucam sanırsam. "Akademisyen" diyince de baya havalı duruyo, bilginize.

Başka karar veren var mı ki?

Ha bi de Safranbolu'ya gittik bayram dönüşü. Orası lokumlarıyla ünlüymüş falan, her yerde lokumcu var. Bi tane amcam da 40 senedir "lokum kesme" işindeymiş. Hafif sıyırmıştı zaten kendisi, elinde makasla safranlı lokumları keserken ritm tutup dansediyodu. Meslek aşkı buna derim!

Ama babamla baya muhabbeti geçti yani. Ne diyceksin mesleğini sorsalar?
"Ben lokum sektöründeyim"

Yok daha neler.

Bi de eskiden bi arkadaş vardı, annesi babası vidanjör işiyle uğraşıyolardı.
Vidanjör ne bilmiyorsan bakmanı tavsiye ederim sevgili okur.
Öyle böyle bi meslek diil yani.





29 Kasım 2009 Pazar

Angie und die Minimoys

Maşvişnu'ya selam olsun.
Kendisi bana bir keresinde "Arthur ve Minimoylardaki minimoy gibisin" demişti.

Biz de bi akşam Berlin'de Sony Center'a gittik. Değişik mimarili alışveriş merkezimsi bi yer. Meğersem o akşam orda Arhur und die Minimoys (efendim bu almancası oluyo!) filminin galası varmış. Peeeh.
Koymuşlar oraya spotları, çevirmişler ortayı, kırmızı halı falan fıstık, her taraf Arthur und die Minimoys 2 posteriyle kaplı.
Dedim, bu kaderin bir cilvesi midir bana?
Eğer öyleyse, yemişim kaderini.

Maşvişnu da otursun gülsün diye fotoğraf çektirdim bi de minimoylu posterin yanında. Böyle de fedakarım işte.

25 Kasım 2009 Çarşamba

can't stand under my umbrella by caglabuyukkoc


- ben bugün kurabiye yaptım fena da olmadı ama şekerpare'de istediğim/aradığım ağızda dağılma hedesini genelde kurabiyede aramadığımdan ben pek beyenmedim yani..

-the unit tam jude a göre jason bourne hastasıysanız tam size göre de olur (bourne u yanlış yazmış olabilirim ama pişman değilim)

- büyüyünce ne olucam annee?! Herkes napıcağını biliyo şimdi osmancık büyüyünce dişçi olucak hatta orda marshmellow lar falan olucak. ama ben bilmiyorum. sayısalla alakalı olduğunu biliyorum ama. Ama ofis işi olmıycak ama onu biliyorum sabah 8 akşam 5 olmasın yani. Ne olsam bilemiyorum. Bide otobüs şöförü olmıycam. çocuk çok sevmem bide.

- mesela en sevdiğim cips olayı sour cream and onion dur..

- yetenek yarışmaları...

-angie'nin aksine fiziği severim. biyolojide severim ve kimyayı da. hayır neyim var bilmiyorum eşit ağırlıkçılar ve sözelciler.. cıkcıkcık

- aramızda kasetleri cd ye çevirmeyi bilen biri varmı? Düğün kasetleri falan gibi filmlerdekilerden değil. şarkı kaydeden hani walkman in içine konulanlardan çünkü eğer bulursam türkiyedeki kaset koleksyonum yanımda olur ve gerçek anlamda queen in bütün albümleri yanımda olur.
evet bunu biliyomuydunuz? plak, kaset, cd, mp3 toplamında queen in BÜTÜN albümleri var. onlar güzel.

- Facts: sarmaşıkları hiç sevmedim.
cuma günü 4.30 da kalkıcam.
çift taraflı bantları masama yapıştırıp sökmeyi çok severim.
bazı çeşit yünlere, çimene alerjim var, derim de domates suyu sevmiyo.
twilight izlemiycem.

- neden sims oynamıyorum?:
4. ya da 5. sınıfta servisimden bi kız bana yılbaşı çekilişinde aldığı hediyeyi vermişti. ben kıza çıkmamıştım. biri kıza kopya sims almıştı onda olduğu için bana verdi önünde oturuyodum çünkü. neyse.. sonra makin' magic diye bi expansion pack elime geçti onu falan yüzledim. Aurora diye mavi saçlı bi kız yaptım. ama böyle machanical, cooking, bilmemne hepsini okumuştu. büyüde falan çok iyidi. önce çok mükemmel bi evi vardı sonra diğer evrende ev aldık. ve yanına taşınan salak erkek arkadaşı evi kızla birlikte yaktı. (biliyomusunuz düz sims te insan ilişkisi fazla kolay 3 konuşma sonunda opşüyülar ve bebekleri oluyo ve adam yanınıza taşınıp karısını ve kızını yakıyo sonra yemek yemiyip ölüyo)(bunun parantez içinde olmaması gerekirdi ama neyse..) sims 3 çok pahalı.. sims 4 çıktığında sims 3 alıp oynarım belki.
niye bundan bahsettim bilmiyorum.

- ödevim olmadığı zaman ders çalışamadığımı biliyormuydunuz.. ama aslında çalışmam lazım olunca sorunu anlıyıp bişey yapamıycak kadar üşengeç olduğumu yada.

- thanksgiving geliyo ve hindi yiycez ve evet "hahah turkey girl" esprisi yapıldı.

- bu saçma alpay erdemvari yazı biterken buraya kadar okuyanlara teşekkür ediyorum
amma yazı be..

24 Kasım 2009 Salı

Ich bin ein Berliner.

Sevgili yazarınız Angie de fontunu değiştirmeye karar verdi çünkü öbür fontu aslında hiç sevmiyodu.

Öhöm neyse.

Geçen hafta Berlindeydim sevgili okuyucular!! (ve tam şu saniye döndüğümden beri aramadığım Jude'un bana bugün attığı mesaj ve sonra benim eve dönünce seni ararım demem ve henüz aramamış olmam aklıma geldi. Kusura bakma Jude yazıyı bitirir bitirmez seni arıycam!!)

Şu topuklu ayakkabılarımı giyip etrafta koşturduğum ve 30 yaşındaymış gibi davrandığım haftalardan bir tanesiydi. Ütülü gömlekler, güzel elbiseler, rujlar, rimeller ve ayakkabılar. Tüm bunları kenara bıraktığınızdaysa, bazen sinir olduğunuz bazen de çok sevdiğiniz delegeler.

Blogu okuyanların bir kısmı (hatta büyük bir kısmı) MUN'in nasıl bir şey olduğunu hafiften biliyolar aslında. Bilmeyenler için biraz göz korkutucu veya garip sanırım. Yine de size verilen bir ülkeyi temsil ettiğiniz, onun politikalarına göre hareket ettiğiniz, konuştuğunuz, aralarda insanlarla sohbet ettiğiniz, tartışmalara katıldığınız, birbiriyle notlaşıp flört edenleri izlediğiniz, dalga geçtiğiniz, laf sokanlara uyuz olduğunuz, konuşma yaptığınız, soru cevapladığınız, soru cevaplayamayıp mikrofon başında sessiz kaldığınız, moraliniz bozukken başkaları tarafından teselli edildiğiniz ve bu insanların adlarını asla bilmeyip onlara ülke adlarıyla hitap ettiğiniz garip bir oluşum MUN.
Model United Nations. Birleşmiş Milletler'in çakması işte.
3 senedir "hayatımın %95'ini alıyo" diyip şikayet ettiğimiz, ama aslında içten içe çok benimsediğimiz sevdiğimiz bişey.

Geçen hafta Berlin'deki konferansta ne kadar eğlendim anlatamam sevgili okurcanlar. Sabahları 4 saatlik uykularla uyanıp şu dünyada en çok sevdiğiniz insanlardan bir tanesinin yanında, saçmasapan bir otel odasında uyanıp "Mmmhh.. Hadi hazırlanmamız lazım" demek ve sonra isteksizce yataktan kalkmak ve konferans kıyafetleri içine girmek.. Kahvaltı yapmak, metroya yetişmek, komiteye daima geç kalmak..

Akşam konferans çıkışında minimum 4 kişi olması gereken gruplarla (birine araba çarparsa biri başında bekliycek diğerleri yardım çağırıcak öbürü de o kaybolmasın diye yanında gidicek, sizi seviyo muyuz acaba Ms Moore?) Berlin'i dolaşmak!! En güzeli en özgürü en eğlencelisi. Her masada göbekli Almanların "hohoho" diye bira içtikleri meyhanemsi yerden, punk kasiyerli Subway'lere kadar her yerde yemek yedik valla. Pek müze falan gezemedik ama olsun, şehri baya bi dolaşmış olduk en azından.

O diil de, gündüz gözüyle Berlin'i göremedim, o içimde kaldı.

Sonra sonra..!! 1,5 euro bayılıp (evet bence de oha) böyle eğimli karlı marlı yapay tepelerden lastik botumsu şeylerle kaydık. Ama ne güzeldi bee!! Yanımda da "sevgili çok güzel gülen ama kendini bazen kaybedebilen ve Alman bir teyze tarafından gülüşü taklit edilmiş arkadaş" vardı. Hakkaten güzeldi yalnız.

Bi de Hard Rock Cafe is the coolest place on earth cümlesini kaç kişiye kurdum bilmiyorum ama bir kere daha kurmuş olayım. O neydi öyle be.. Tuvalete giderken bile John Lennon/The Beatles fotoğrafları görüyosunuz, kokteylin adı Lovely Rita oluyo, ekranda bi yerlerde şahane müzikler çalınıyo ve siz muhteşem yemekler yiyosunuz. Ama yani..

It is the coolest place on earth.

O diil de, kapı kolu gitar şeklindeydi ben ona bittim.

Daha buraya yazmayı unuttuğum (şeyy belki de bilerek yazmamışımdır?) bisürü şey olmuştur zaten. Öyle arada arkadaşlarla seyahat edip metro çıkışlarında Beatles söylemek lazım herkese.

Bir dahaki sefere sizi de beklerim efendim.


dibebirnot: Sevgili Maşviş, sana trip atıyorum ama sen fark etmemekte ısrarcısın. Oldu da fark ettiysen ve sen de bana trip atıyosan bişey diyemem. Ama bilgine yani.
dibebirnot2: Sevgili Akok, sen ne iyi bir insansın!!
dibebirnot3: Jude valla arıyorum seni şimdi bak şimdi yani şu noktayı koyar koymaz.
dibebirnot4: Kontörüm yokmuş arayamıyorum. Fak yu yurtdışı tarifeleri, kuruttunuz beni.
dibebirnot5: Sevgili Fermi, bugün mektubunu aldım ve eve çıkana kadar It Won't Be Long söyledim. Kendimi Across The Universe'te zannediyorum sanırım.
dibebirnot6: Biri bu yazıdaki Beatles göndermelerini sayabilir mi acaba? Hayatım Beatles'la geçiyo.
dibebirnot7: Şu olayın suyunu çıkartmadan kesiyorum artık. Hepinizi seviyorum blogu okuyan insanlar!! Kendinize iyi bakın.
dibebirnot8: Alice'e de geçmiş olsun.. Bunu söylemeden olmazdı ama!!

23 Kasım 2009 Pazartesi

span satellite

1..2 sesim geliyo..

ne kadar soz verse de mahavishnu'nun bu blogu kendi devam ettirebilicegi konusunda kendisini kandirmasinin bile yeterli olmadigini farkeden mantikli okur ve yazarlarimiz var..

iste o yuzden meraba
ve fontumu degistiricem rengim ayni
yarismaci arkadaslara basarilar diliyorum adresim: destin florida.
bos zamanimda yaptiklarim: bos durmamaya calismak

hala klavyelere alisabilmis degilim
ve angie'ye hosgeldin diyorum

okulum bi hafta tatil 1000+ kelime kumari savunan argumentative paper yazicam.
yardim edebilicek fikirler super olabilir

just saying..

tamam bu biraz garip olmaya basladi
herkese bay... (simdilik)



*buraya kadar okuduysan akok selam naber?

15 Kasım 2009 Pazar

16

16yım. eheh

11 Kasım 2009 Çarşamba

"aşkın ile mest olalı"

"şu şiirleri kadınlara yazsan playboy olmuştun yunus emre."
dontcopymystyle

kendisiyle Yunus Emre ve tasavvuf şiiri konulu sunum hazırlıyoruz da.


dipnot: ben mi göremedim, yoksa Maşviş'in "tekelinden kurtarma" planları uygulamaya geçmeden fos mu çıktı? dımdımdım.

7 Kasım 2009 Cumartesi

hepimiz bridget jones'uz.

mark darcy, sen ne sevimli bir adamsın öyle.

ve battaniyeye sarılmış koltukta pinekleyip haline üzülen insan profili gayet yaygın bişey bence.

4 Kasım 2009 Çarşamba

ama yuh.

Bir araştırma için Google'a "legally owning weapons" yazıyordum ki,
"legally own machine gun" için 7,180,000 sonuç olduğunu çıkardı bana Google.

Korkutucu.
Hem de çok.
bak hala..
içten bir özür gelmedi Maşviş.

o diil de,
masaüstümdesin Fermi.

1 Kasım 2009 Pazar

Kızıyor

Her şey Fermium'a Jim Morrison'a laf etmesinin ardından Youtube'daki şu yorumu göndermemle başladı:

"I like how Jim sings about fascinating in trices through his poetry, while queen sings about girls with fat asses."


Sizin, okurcanların pisi sevimliliği ile tanıdığı fermium o andan sonra panter kesildi.Orjinal lanetlerini üzerime yağdırmaya başlayınca bu orjinalliği bir yerde kaydetmeliyim dedim.Buyrun:


BISIKLET SSUREN KOCA POPOLU KIZLAR OLDURSUN SENI
BUTUN TELEFONLARIN BOZULSUN
POSTIT BULAMA
LCD EKRAN TELEZIYONUN BOZULSUN
AYRI EVE CIKTIGIN ILK GUN EVINI SU BASSIN
SUREKLI BOKLARA BAS
SAKSOFON NOTALARIN YANSIN
HOPARLORUN BOZULSUN
NE ZAMAN FALLOUT OYNASAN RAD SCORPION LAR OLDURSUN SENI
IKI BOLUM GECEME
YAZIN EVDE FIRIN BOZULSUN ANNENLER ERDEK DE OLSUN 50 DERECE SICAKTA DOLASMAK ZORUNDA KAL
YEMEK ISTEDIGIN EKMEKTE KUF GOR BIDAHA MAYALI HIC BISEY YIYEME
MOUSE UNUN ORTASINDAKI SURUKLEME TUSU BOZULSUN
OMRUNUN SONUNA KADAR HIC KULLANAMA ORAYI
KADINLAR NE ISTER FILMINI ARD ARDA 17 KEZ IZLE
5 SENE BOYUNCA DOGUM GUNUNDE HEP CERVECE ALINSIN
...
GUVERCINLER SENI BI AN BOYUNCA YANLIZ BIRAKMASIN
BUTUN GUN TEPENDE DOLASSINLAR
YADA YOK
INEKLER EVRIM GECIRSIN
VE UCMAYA BASLASINLAR
VE SEN KADIFE CEKETINI GIYERKEN ICLERINI FALAN BOSALTSINLAR
JIM MORISOMN KADAR BASINA TAS DUSSUN
TELEFONUNUN ARA TUSU BOZULSUN
HIC KAYAK KAYAMA HAYATIN BOYUNCA HATTA BI DAHA HIC KAR GOREME
MUREKKEPLI KALEMLERIN HEP AKSIN
OTOBUSTE TELEFONUNDAN HIC KULAKLIKLA MUZIK DINLEYEME
BUTUN YASLI TEYZELER SANA TIP TIP BAKSIN
VE
VE
SINIRIM GECENE KADAR DA BENLE KONUSMA
DOMUZ KAKASI!


...

Nefes bile almadı lan arada!

Ayıptır

Ne kadar çirkefler görüyorsunuz değil mi okurcanlar.Konıyorum ikisini de.

AMA...

Ben bu bloga gönül vermişim arkadaş! Okurcanlarımı, çatalkaralarımı, pıtırcıklarımı, zürafalarımı(!) yazısız bırakmamak adına, Fermium ve Angie'den "Blog Platformunda" özür diliyorum.

Kendileri ile sanal olmayan platformda birlikteliğimiz ne durumda olur bilmem tabii... :))

Ve hayır, bu özrün sevgili Angie'nin Interrail sırasında yapması muhtemel o adice olayı tehdit olarak kullanma ihtimali ile uzaktan yakından alakası yok.

Ya da Fermium'un bana Working Class Hero tişörtü getirmesi ile.Sahi nerde hala o tişört?! Cık cık cık.

lilly misali.

Mahavishnu özür dileyene kadar OSDM'ye yazmıyorum sevgili okurcanlar.
Hatta Fermium'u da boykotuma davet ediyorum.


Yazmıycaz işte.


Ondan sonra "OSDM'de hiç yeni yazı yoooook!!" diyenlerle sen uğraşırsın Maşviş.


Ha kendisi özür dileyene kadar, bendeniz leftover teacups'ta olucam.

Sevgilerimle.

Ha ha hahayt Fahrenhayt!! Ha ha ha haaeepşuuuee!!!




Çok harika film gibi, filmden öte bi'şeydi bu.Bulun oynayın.Oyun sevmeyen Angie bile oynasın.

Gene o adam(bkz. cihan ceylan):

Neyse işte.Şimdiden evde kazakla falan geziyorum.Günlerdir yağmur yağıyor, dün Kadıköy'de elektrikler kesildi falan.Aralık'ta nasıl olacak lan bu hava?!?!

Uu beybi Fahrenheit tadı alıcaz galiba di mi lan Kolombus?


31 Ekim 2009 Cumartesi

29 Ekim 2009 Perşembe

Birisi

Benim bi' arkadaşım var, kızcağız her bir araya geldiğimizde, ayrılırken "Mutlu Ooooll!" diye emrederek sarılır bana.Tanısanız çok seversiniz bence.

O kadar işte.

Back in the USSR

Been away so long I hardly knew the place
Gee, it's good to be back home
Leave it till tomorrow to unpack my case
Honey disconnect the phone
I'm back in the USSR

Evet, geri geldim ben tahta bavulumu kapıp OSDM yi USSR'a benzete benzete.Arada bir uğrayayım buraya da Angie ve Fermium'un tekelinden kurtarayım.

Haa okuyucu unutmadan:

You don't know how lucky you are, boy!


İmza:
Maşviş falan.

28 Ekim 2009 Çarşamba

tarihte bugün.

Bugün metrobüse bindim, iniceğim durağa yaklaştık, yerimden kalktım, hazırlandım. En arkada oturuyodum (evet metrobüste oturarak gittim!) ve en arka kapının önünde beklemeye başladım. Şoför kapıları açmadı, açıcak heralde diye beklerken diğer kapılar açık olduğunu insanlar metrobüsten indiklerini fark ettim, orta kapıya doğru yürüdüm. Tam kapıya ulaşmışken de kapılar kapandı.

"İnicek var, orta kapıyı açar mısınız?"
"Orta kapıyı açar mısınız? İnicek varmış!!"

-o sırada yanımda bulunan amca da bana 'neden vaktinde inmedin? diye sordu-
-daha fenası, şoför bi de azarlamaya başladı 'kapıları açtığımda niye inmiyosunuz allaallaaa...' sonra da kapıları açtı-

"ARKA KAPIYI AÇMAMIŞTINIZ ÇÜNKÜ!!" diye gayet düzeyli bir ses tonunda ama kızgın bir şekilde şoföre bağırdım.

Boşu boşuna saygısız isyankar ergen olduk, hayret bişey.

27 Ekim 2009 Salı

Bugün Z. "bok" dedi!!



bunu yazmak zorundaydım.
söz vermiştim.
ilgilenmeseniz de olur yani.
sonra hakkımda "idil kısacık kısacık yazılarla istatistiklerde öne geçiyo" demeyin ama, kızarım.

26 Ekim 2009 Pazartesi

istiyoruuaam.

http://www.themovieum.com/home-mainmenu-1.html

Palau!

http://en.wikipedia.org/wiki/Palau

20,000 kişilik, 164 milyon dolar GSMH'lı (doğru mu şeyaptım acaba?) ufak bi ada ülkesi!
Turistten falan kazanıyolar zaten parayı.
Ama baya küçükler hani.
450 km2.
Ay ne şeker.

Palau'ya nerden geldin dersen, geçen sene Birleşmiş Milletler'de çalışmış bi kadın anlatmıştı. Demişti ki "İnsanlar BM'ye laf ediyolar ama herkesin söz hakkı olduğu tek yer orası. Palau gibi ülkeler ancak BM'de Amerika'yla aynı salonda toplanıp dertlerini konuşabiliyolar." Sonra ben Palau'yu anlamayınca açıklamıştı.

Bi de demişti ki "Palau gibi minnacık bi ülke şu anda küresel ısınma konusunda en çok konuşan ülke."
Benim hoşuma gitti, sizi bilmem.

otel motel.

Preferring to stay at small hotels rather than five-stared replicas of heaven arrives with its own disadvantages. Lying under the branched tree with your dark sunglasses might conceal your dirty looks, but your unexpected encounters with the other guests can never hide your true emotions. Gossiping, muttering, sneaking, peeking, commenting, discussing, marginalizing and speculating.

It never ends. The super-athletic young husband glances at you. The married ones read their books separately. Kids run around and bump into scary old men. Tall, beautiful lady holidays all alone, leafing through "The Art of Love". The seemingly-gay couple passes you by.

And after some point, fearsome enough, it becomes your daily routine.



Ben böyle bişiler yazmıştım bu yaz.

Cidden otel böyleydi yalnız. 10-15 oda, toplamda maksimum 30 kişi, bir hafta boyunca her öğün birbiriyle karşılaşıyor, aynı kumsalda uzanıyor, denize 50 cmlik aralıklarla giriyor.

İnsan ister istemez incelemeye başlıyor yani...


Bundan öykü yapsam ne güzel olur.

25 Ekim 2009 Pazar

pardon!

bugun tam bir dontcopymystyle stalker iyim ama normalde 2 tane kazagi olan ben
bugun bugun dontcopymystyle in yaklasik 100 kreasyonuna baktim

http://www.polyvore.com/cgi/profile?id=317426

bu iste ayh dontcopymystyle...
sen mutis bi insansin
sen olaganustu bi
mutissonik bi insansin
tisortler ayrica... oyh yani.. kazaklar falan
cok guzel be
dun sucuk aldik ve acili cikti.
mutsuz son

buraya gidilicek.

http://dontcopymyblog.blogspot.com/2009/10/gozlerim-doluyor-askmn-siddetinden.html

direk siteyi koymadim dontcopymystyle buldu burayi gerci su an copy paste yaptigim icin hayli ironik oldu.

24 Ekim 2009 Cumartesi

karar falan.

Biz şöyle bir karar aldık:

Bütün aktif yazarları ayrı eve çıkmış bir blog olarak bir küçücük osmancık yazı yazdığı ve biz o osmancık turuncusunu gördüğümüz saniye blogu kapatıcaz.
Kendini imha edicek falan yani.

Ay böyle bi karar aldık da, nasılsa osmancık bloga bakmadığı için OSDM sonsuza kadar açık kalıcak heralde.


(Maşvişnu! Böyle miydi bizim aldığımız karar? :D)