19 Ağustos 2009 Çarşamba

Yeni renkler yeni tatlar

Renk hoş olmuş ya... Tabi benim o güzel emo/gothic mor fontum ne kadar gider bu güzel lacivert arkaplana orasını bilemeyeceğim.

Bugün Kadıköy'den dolmuşla eve dönerken sahilde kaykay kayanları, patencileri, bisiklete binenleri ve rüzgar sörfü yapanları izledim. Anlattıklarımın hepsini yapmış/yapıyor olmama rağmen hatta 2 tanesine imkan olmasına rağmen şu wow denen illet yüzünden her gün evde oturuyordum. Bu değişecek sanırım, beni bekle bisikletçi amcaaağ !

Bu karar akabinde de World of Warcraft'ı bırakmaya karar verdim, eylül sonu gelsin satıcam hesabımı. Sonra binicem eşeğe, vurucam kırbacı falan. Yok artık ya gitmez böyle.

Keşke Fermium bi uğrasa falan, piknik yapsak diyeceğdüm ( aklım yeni başıma geldi)... Keşke gelse ama macera dolu amerikadan güzel fotoğraflar falan da hoş yani, devam ettikçe sorun yok ( ama gelsin).

Saçlarımı kesitrmeme 38 gün kaldı.. Belki şu spor ayakları biraz işe yarar da 5 seneden sonra ilk kez küfür ede ede gitmem berbere.

17 Ağustos 2009 Pazartesi



İzle çekirge.

ehm..



bugün 19.30 da osdm için yeni yılı kutlıycaz. yeni senesinde yeni renge sahip olan ufacık tefecik içi turşu dolu olmayan sevimli bloggie mize yeni yıllar dilerim..

Columbus ve çok da seksi olmayan fotorafları


Resmen arabanın içinde dört döndüm. Ama by-pass yaptığımız için bu kadar oldu.

üstteki columbus ta outlet center.


bunlar da interstate yoluna yakın oturan insanların minicik görünen evleri.

e tabi pek beyenmedim çektiğim fotorafları google'dan baktım biraz.. evet.

fazla sıcağı sevmeyen ben için mutlu bi sonuç!


kolombuscan evladım buraya taşın kartopu oynamaya çağır insanları!
not: bu yazı pek saygıdeğer bi üst satırda da adı geçen yazarımız kolombus un ta kendisine hediye edilmiştir.. OSD
M.. taklitlerinden sakının!
yazıyı yazarken six blade knife, black mountain side ve riders on the storm çalan musicovery mood scala sına teşekkürü borç bilirim..

15 Ağustos 2009 Cumartesi

OH YES!!!

Güzel bir tekne gezisinin ve bir miktar alkolün(aaa!! kız! hanife,bizim osdm giller içki içiyür ne ayıp!) yorgunluğu,mayışıklığı ile oturdum klavye başına,kısa kesicem.Sabaha bu yazı kendini imha eder herhalde...

1-Tablet alıyorum,Repçi Teyze tarzı çalışmalar ile ortalığı karıştırıcam.
2-Kendi Bloguma da bakım yapıp bişeyler yazıcam
3-Angie hanıma ders olsun istanbulda da tatil yapabilir hatta amele yanığı olabilirsiniz aha ben! Fermii...kız gel yoğurt sür azcık bana?!?!
4-Öff sıkıldım ben
5-Bi de benden duymuş olmayın ama blog azıcık değişicek gibi valla bak.
6-Batikon naber lan?
7-Oh yes! gittim ben.

14 Ağustos 2009 Cuma

You Know My Name, Look Up The Number


ANGIE BİR MAŞVİŞNU ESERİNİ DAHA İFTİHARLA SUNAR!!!
KARŞINIZDAAAA....

REPÇİ TEYZE!!


Kadıköy'de canı sıkılan ve daha sonra Batticon'u dersanesinden alan insanlar Burger King'e otururlar. Maşvişnu ise, her zamanki kahramanlığıyla bu soğuk festfuudçu ortama sıcacık bir dalış yapar.
Kahkaha tufanı falan fıstık.

Şaka maka. Bu, repçi teyze'nin kağıttan orjinal taranmış halidir, maksimum 3 dakikada bizzat gözlerim önünde çizilmiştir.
Daha şimdiden bir fenomen haline geldi bence.


(sevgili yazarınız Angie, Jude'un tüm kıskançlığına rağmen yarından itibaren yıllık izninin bir kısmını kullanacak.
4 eylül'e kadar yokum, ama internet bulursam belki bi uğrarım buralara..

oh olsun sana Jude.
sen misin haziran sonu tatile çıkan.

öpüldünüz sevgili okurcanlar!!)

KİM DÖVER?!



senelerce anchormen'lik yaptı yaparken saçmaladı..
hatta sonra kendisi bile yaptığı işe ve ciddiyetine güldü falan

bir adet reha muhtar

versus

televizyondan önce de böylemiydi bilinmez
ama ekrandaki yarışmacıların en cazgırlarındandı
varsa düşmanımın başına gelmesin

bir adet semra türk

HEBELE

Bi de şey dicem yaaa ben hebeleye nasıl yazı yazıcam artık bi kaşıkla aynı kefeye konulmak istemiyorum
Batticon is Back!!!
And Angie says probably; Batticon, try to remember some of the basics of CQC or TWG -Turkish writing Grammars)

MERHABA YAZARLAR BİZ DOSTUZ...

EEE... biz bi kaç kişi(tmm sadece 2 kişi) makul bir süredir yazmıyoruz.Şu anda yıllar sonra ıssız adadan dönen her yeri kıl olmuş medeniyettten uzaklaşmış bir adam gibiyim bu Bloga.Bu gün Mahavishnu adlı yazar, çizer, çalar arkadaşımızın doum günü.(Happy Birthday to you falan filan) Bari size biraz Placebo anlatıyım.
Placebo 12 yıllık alternatif Rock(glam Rock) gibi bi şeyler yapan bi grup.Bu adamlar benim en sevdiğim grup ve telefonumda 32 şarkıları var.nie bu kadar şarkısı var die sorabilirsiniz sormassanız bile anlatıcam yoksa hevesim kaçar .Bu adamların 5-6 albümleri var ve hiçbiri birbirine benzemiyo.Bu adamlar Emo gibi takılıyolar böyle siyah ojeler falan şarkı sözleri de umutsuzluk dolu ama her şarkıda en azından azıcık umut var haaa bazıları bildiğin umutlu o ayrı.ben de düşündüm ki ben bu herifleri dinlediğime göre emo faalan olmalıyım ama fazla enerjiğim emo olmak için ama olmadığım zamanda 'you are one of gods mistakes' şarkı sözünü mutlu, gülümseyen ve umut saçan bi adamdan dinlediğinizi düşünün olmuyo hani siz Beatles dinlediğinizde Hippi falan oluyosunuz ya aynı mantık yani ama ben rmo olmam yaaa sıkıcı iş otur otur otur nereye kadar hacı dii mi abi
mesela bu gün adaya gittik bisiklete falan bindik enerji doluyuz yani OHAAA süperizzz laaaannn:D
not:Müzikle ilgili son bi yazı yazdığımda ki hemen bulabilrsiniz çok yazım olmadığı için zor olmamalı sorun yaşamıştınız bunda da yaşamayın
Zevkler ve renkler tartışılmaz
bide bi ara bluşup Trivia Pursuit adlı oyunu oynayalım

incoming.

12 Ağustos 2009 Çarşamba

Dikkat Öğretici Yazı: Work&Travel in USA

Başlarken: bana ait olmayan yazıları açıkmaviyle yazıcam kimse rahatsız olmaz heralde?

Öncelikle nedir bu hede?

Work & Travel üniversite öğrencilerine ABD'de yaz tatili süresince en az 1 en fazla 4 ay boyunca çalışma imkanı sağlayan bir programdır. (Bunu bi internet sitesinden aldım dikkat edin travel kısmından hiç bahsedilmiyo.) Yaz tatili boyunca 4 aylık sürede Amerika'da çalışarak masraflarınızı karşılayabileceğiniz bu programa Türkiye'den ve dünyanın birçok ülkesinden yılda 50.000 öğrenci katılmaktadır. (Yani çok çok ve çok yani işsiz kalma oranı çok yüksek!)Program Haziran başında başlayıp Ekim ayında sona erer. Programa katılan öğrenciler J -1 vizesi ile ABD'de bulunur. (ayrıntılı bilgi falanfilan: http://www.mezun.com/Icerik/Bilgi_Bankasi/vizeler/1_7_1.cfm )

Yaz mevsiminin başlaması ile hareketlenen turizm sektöründe ortaya çıkan iş açıklarını kapatmak için uluslararası öğrencilerin katıldığı Work & Travel programı tam anlamıyla yaz işlerini kapsar. (Yani eşek, köpek, ayı gibi nitelendirilebileceğiniz pek çok hayvan adı gibi çalıştırılmak..)

gelin şunları daha fermiumsal ve biraz da röpörtajlı anlatıyım geri kalar kısmı

http://www.mezun.com/education/content/workandtravel/wt1.cfm    

dan bulabilirsiniz çok ilgiliyseniz...

Tanımın şu yukarıdaki olduğunu düşünenler için acı bir gerçek; olayı bilmiyosanız bunun "work like a dog" haline dönüşmesi. Eğer tanıdık birileri size orada iş ayarlamıyosa (ki zaten bu işlerde çocuk bakıcılığı, öğretmenlik, ticaret ve bilimum iyi para kazanabilicek şey yok) olay gerçekten insanların başına dert olabiliyo. çalışma saatleri 12-16 saat arası büyük bi gruba dahil olan zavallılara dahil olunabiliyo, ki bu insanlar için ufak bi beyin cimlastiğiyle günde 24 saatten en az 12 sinin işe gittiği kalan zamanlarda da uyumak, yemek yemek, çiş yapmak falan la geçirirse ki kaçınılmaz son budur arkadaşlar kimse denzel washington yada ben affleck değil, bu insancıklar küçük makineciklere dönüştürülüyor..

Güllük gülistanlık işlerden bahseden de yok. öyle bi dünya yok work&travel da. genellikle garson, ahçı, temizlik görevlisi olarak welcome center'lara 15 li gruplar halinde yollanıyolar. düşünün ki bütün hevesinizle yazın kars il sınırına hoşgeldiniz yazan tabelanın yanında dürüm standında durmak gibi bir şey.

İstanbul - Elif

Mutfakta 8 kişi var, şuradaki McDonalds da 3 kişi, 5 kişi temizlik yapıyo,şurda orda ve burda da 1 er kişi var (kendini gösterip gülüyo) Bitse de gitsek diye dua ediyoruz topluca. Çalışma saatleri 12 saat falan. Pestilimiz çıkıyo. Verdikleri para da anca yeticek bi kaç parça şey almaya. Daha fazla para yapmak isteyenler Alaska'ya gidiyodu, ben yapamam heralde çok ağırmış öyle duydum.

Rusya'da bi yer - Viktor

What's the past form of run?.... How will I write it?... I come here with work&travel. So bad. I miss Russia.

Adana - Cihat

Biz 3 arkadaş Alaska'ya gittiydik. Günde 16 saat çalışıyoduk.. Zaten yaz da olsa çok soğuk, afedersin kıçımız dondu. (güldü falan) Hem zaten güneş de batmıyo oralarda, uyuyamıyosun. Soğuk beynini donduruyo, zaten 16 saat balık ayıklamışım, gözlerim açık tavana bakıyorum. Ben 15 gün dayanabildim sonra geldim burda biraz garsonluk yaptım, çok daha iyi.. Biriken para da fena değil, bi kaç ray-ban, laptop, ipod siparişi var alıp Türkiye'ye dönücem. ordan ucuza burdan pahalıya satıcam.

Adana - Ömer (konuşamadım kendisiyle, zaten kimseyle konuşmuyodu. tamamen marka giymişti. Alaska'da 1 ay kalmış)

ufaknot: Alaska'daklerden biri delirmiş, 2 kişiyi mi ne bıçaklamış; bunlar ondan gelmişler..

İzmir - Başak

Bu benim 4. sefer oluyo (güldü) Neyse ki şansım yaver gidiyo herseerinde. Her sene Waffle House da 1 ay çalışıyorum. 2 gün iznim var, günde 8 saat. San Fransisco'da arkadaşım vardı. Onunla gezdik oralarda, bütün param bitti tabi ondan buraya geldim. Zuhal teyzelerde kalıp para biriktirdim her zamanki gibi. Sonra New York'taki arkadaşımın yanında kalıcam 3-5 gün zaten paranın kalanı da orada biter bende Türkiye'ye dönerim.

Amerika'da büyük şehirde yeteri kadar işsiz olduğundan gidenlerden torpilli olan olmayan çok azı büyük şehirde kalabiliyo. E daha ücra yerlerde de ulaşım sadece özel araçlarla sağlanıyo.. (sadece yazın pendik-maltepe maltepe-göztepe göztepe-kadıköy olan minibüs ler düşünün) yani bir masraf kapısı da araba kiralamak. toplu olarak çalışma kampına gidecekseniz araba kiralamak mantıklı. (taxi ler genelde ya illegal ya çok pahalı)

Eğer "len! gezicektim ben" diyosanız; çok güzel karadeniz turaları vaar, trekking falan, trans yayla onlara gidin daha sportifseniz kaçkarlara tırmanın, "napıyım oraları be" diyosanız egede kültürel turlara çıkın efesi, truva yı gezin; "ıyy kültür mü" diyosanız çeşmede bodrumda güneşlenin o da güzeldir, yazlık varsa gidiiin. anne baba ikna edilebilirse şile ye gidiib. bozcaada gökçeada çok güzel yerler.

Henüz hiç yurtdışına çıkmadıysanız gidin değişik kültür görmek, pratik zekanızın yüksek olduğunu görmek falan özgüveninizi arttırır, hem ingilizceniz de ilerler; ama köle gibi çalışmaya razı gidin ki en az miktarda hayal kırıklığına uğrayasınız..

kocaman bi not: bu yazı work&travel cı olmayan bir fermi nin gözlemlerinde edindiği yanlı düşüncelere sahiptir. eğer giderseniz ve fıstık gibi bi iş bulursanız, yada pasaportunuzu çaldırıp hapse girerseniz, kesinlikle ben mesul değilim..

sevgiler.. 
fermi 

(en kısa zamanda özel ve süpriz yazı ve resimlerle dönücem ama 24 üne kadar 400 küsürlük bi kitabı anlayarak okumam ve 2 tane theme bulmam onlardan da 10 tane olay bulmam lazım)

10 Ağustos 2009 Pazartesi

Kim Döverde Finale Yükselen İsim: The Alkan

Banu Alkan (Oyuncu)
‘Memelerimi göstermeye Paris’te karar verdim’

Benim çok fazla ‘göğüs dekolteli’ resim vermemin sebebi, 17 yaşımda yaşadığım Paris yolculuğumdur. İlk eşim Gürbüz Bey’le (Hanif), Paris’e gitmiş ve Ritz’de kalmıştık. Zaten sonrasında da hep Ritz’de kaldım. O gün Ritz’de sakat çocuklar yararına bir balo veriliyordu ve giriş yapan her arabadan son derece şık göğüs dekolteli kadınlar iniyordu. Durup onları izledim, büyülenmiş gibi. Nasıl şıklar, memelerini nasıl birer mücevher gibi taşıyorlar... Hepsi Fransız jet-seti tabii... Ben orada keşfettim, bunlar dünya çapında insanlar dedim, doğrusu, şıkı bu. Bilirsiniz, Fransız kadınları bu konuda iyidir. Çocuk yaşta, benim aklımda göğüs dekoltesiyle ilgili böyle bir imaj oluştu. O yüzdendir benim göğüs dekolteli kıyafetler giymem, ama bu Türkiye’de anlaşılmaz. Derler ki ‘Banu memelerini gösteriyor’. Göğüs tahtası, omuzlar ve memeler... Bir kadın için mücevherdir, daha önemli bir yer olamaz.
Mesela Elizabeth Taylor, gençliğinden beri göğüs dekoltesiz bir fotoğrafı yoktur; çok da güzel taşır memelerini ama ona ‘Gösteriyor’ denmez. Göğüs dekoltesinden Türkler anlamıyor bence. Burada bir plajda üstsüz güneşlenseniz bakılır çünkü bizde hâlâ erotiktir meme. Ama bir yandan da iyi bir şey; erotik kalması güzel.
Ben aslında çok da tepki almadım çünkü göğsümü açtığım zaman diğer taraflarımı kapattırdım. Böyle bir denge kurdum. Ama bir şeye üzülüyorum (kahkaha atıyor), çok kadına yazık oldu. Benim fotoğraflarımı alıp estetikçiye gittiler, ‘Bana bundan yap’ diye...
Ben erkeklerin memelerim hakkında söylediklerini de umursamam. Zaten benim mememe laf edecek kadar aptal biriyle birlikte olmam. Aynı kültürdeysek olur ancak. Ne giyeceğime kendim karar veririm. Türk sineması mesela, memeyi iyi kullanmıştır. Ama tabii hangi filmlerden söz ediyoruz? Benim yaptığım pahalı filmlerden söz ediyorsak, evet. Osman Seden bana demişti ki, “Biz herkese mayo giydirmeyiz.” Bana giydirdi. Ben bikini, mayo giydiysem, dekolte kullandıysam bu şıklık içindir; başka bir şey için değil.

Mutfak Panosu


Herkesin kolaylıkla evinde yapabileceği bu muhteşem magnete siz de sahip olabilirsiniz!

Tüm yapmanız gereken bir Umut Sarıkaya karikatüründen kesiceğiniz çemçük dudaklı adamın arkasına bir bant yapıştırmak ve onu uygun gördüğünüz anlamlı bir kareye yerleştirmek.

Hadi durmayın!
Sadece birkaç dakikada evinize çok dekoratif bir eşya kazandırabilirsiniz!!

OSDM.
Vazgeçemeyeceksiniz.


gun 6




su sari yagmurluklu benim, kihkih


hazir elim alismiskene videolarla dolsun burasi madem..
kendileri selale falan!


Ayrica: kanadaya gittim 2 saatlik falan, kanada guzel bi yer amerikadan daha guzel ben beyendim bide michael j fox ve pride and prejudice in yeni versiyonundaki jane e talip kizil in karisimi gibi 20 li yaslarda bi arkadas gordum ki.. bravo dedim yani bravo

gercekten kanadaya gittik ehehe donerken de kisibasi 50 cent istediler. polisle konusmayi aktariyorum:
police- why are going to canada?
baba- they say falls look better from canada
police- ehm..do you have any weapons with you?
baba- just this camera.
police- ok. dont hit anyone with that then
...
gelirken de:

police: how long you spend in canada territories (cok ciddi sor)
fermi: about .. an hour
police: :) phh welcome..





hadi bakalim iyi haftalar, ruyanizda ucan waffle lar gorun, yarin donuse geciyorum ben

bundan once de whalewatch a gittik ne cok sey yapmisim be hihihi.. anlaticam hepsini hiihii evet

9 Ağustos 2009 Pazar

Kaçırılmaz Benzerlik


Bu Jude'a benzemiyosa, bamya bile yerim.

"Aynısı lan!"
The Washington Post

"Ohannes..."
The Observer

"Bu yüzyılın fotoğrafı! Bravo OSDM..."
The Times



Hamster


Orrayt?

Yaşlı ve yalnızdı.Hayatta binlerce şeye sahip insanlardan farklı olarak,sahip olduğu pek bir şeyi yoktu.Sadece sanatı kalmıştı yaşlı ustaya.Ne zaman atolyesi ile paylaştığı tek göz odadan çıksa-ki nadir olurdu bu-tek bir sokağa giderdi.Oradaki bir binaya ve yıllar önce onun için yaptığı tabelaya bakardı...

İşte,o zamanlar,yaşlı ustanın gözleri dolar,eski günlerin saadeti ile bir göz odasına döner,bulabildiyse sobaya bir iki kuru dal atıp uyurdu.

Gene bir gün,dışarı çıktığı,sonbahara ait bir gün,ona dayanma gücü veren binaya eserine bakmaya gitti.Osdm binası idi burası.

Umutla,geleceğe,göğe bakan bir çocuk gibi kaldırdı başını.Yıllar önce çizdiği onun hayatına anlam katan o tabela,el emeği,ortadan sıkılmış diş macunu logosu yoktu.Yerine ilüstarize edilmiş,başka bir diş macunu resmi gelmişti.

Usta evine gitti,eski plaktan eski birşeyler çaldı.Çaldıkça gözleri doldu,gözleri dolunca ilmiği geçirdi boyuna.Tabureyi devirdi,ayaklairı sallandı.Bir sağa,bir sola,bir sağa,bir sola...


Alternatif son:

Usta evine gitti,eski dostunu kırkbeşliğini çıkardı yastık altından.Hedefi Osdm binası idi.İçeri girdi.Sekreter kız iyi günler Osdm yayın ve blog hizmetleri yardımcı ola..(dan!)

Hey! Ben yazı işleri müdürü Angie! Noluyor bayı..(dan dan!)
Ferm..(dan!)
Kolomb..(dan!)
Ju..(dan!)

İşte! Oradaydı.Tüm şehre hükmeden Osdm gökdeleninin zirvesi.Son oda.O,o hain burada olmalıydı.İçeri girdi.Adam karşısındaydı.Masada ismi yazıyordu:

Mahavishnu.

Adı Mahavishnu olan adam karşısındakini süzdü."Seni bekliyordum."dedi sakince."Hey böyle bir değişiklik yapmamız gerekiyordu.Rahatla.Yak bi sigara."Yaşlı adam rahatlamış,şokun etkisi ile bir sigara yakmıştı."Bak dostum,madem bütün yazarlarımızı öldürdün,gel sen de yaz.Yani logoyu da sen yap Orrayt?"

Yaşlı usta "Orrayt" dedi Mahavishnuya.Yeni logo şehri süsler,meslektaşlarının cesetleri morga götürülürken onlar kahkahalar atıp puroları içtiler.Sonra paşa paşa 62 tl ceza ödediler.

Eee...Kapitalizm,serbest piyasa böyle bir şey tabii..

Location Reached...Autosaving...

"Pardon! Pardon!"Kocaman, kırmızı, "maceracı" sırt çantam ve omzuma astığım notebook çantası ile zar zor,çarparak iniyorum deniz otobüsünün sıkışık merdivenlerinden.Kulaklığımı çıkarıyorum.İggy nin "Ben bir yolcuyum" diyen sesi uzaklaşıyor kulağımdan.-Evet yaptım bu üç kuruşluk göndermeyi...-

Üzerimdeki t-shirt ve kot ile dahi terletebilecek sıkışık bir ortam bu vapur garajı şeysi.Bir de soğuk olur diye aldığım gömleği taşımamak için üzerime giymiştim zaten...Off...

Etrafımdaki insanlara bakıyorum.Çoğu yorgun,suratsız.Bıyıklar falan şahane zaten...Bi' kız var,dikatimi çekiyor.Güzelce;ama yorgun ve mutsuz gözüküyor o da diğerleri gibi.Gene de dağınık saçlarımı toparlamaya çalışıyorum istemsizce.

"Kapılar açılıyor"anlamına gelen iğrenç sirenler duyuluyor.İki dakikalık "beyin öpme" ayininden sonra,açılıyor da sahiden.Ekranın köşesinde "Location Reached" yazdığını görür gibi oluyorum.

İstanbuldayım.

O değil de bi' bok değişmemiş la...

Aynı her yer.Biraz daha serin olmuş gibi geldi bana ama.İşte yokken Leonard Cohen'i kaçırdık harbiden.Kolombus da tuz bastı yarama.Onun dışında pek bi' numara olmamış İstanbul'da.Jazz festivaline de gıdım gıdım gitsek de yetti gibin.Üşengeç olunca insan...

Notlar var azıcık da:
-Orada sürekli sizi yedirmeye çalışan bi' anneanne varken anneye ben yemicem dediğinizde peki cevabını almak
-Arkadaşlarınızın sizi özlemesi
-Eve girip Bella'nın kutusunu açıp özlemle bakmak,gecenin o saatinde çalamamak
-Kendi evinizde kaka yapmak falan güzel şeyler be...Tatil olaylarına gelemiyorum ben pek. :)

Finale gerek duymuyorum,daha çook konuşacak şey var bu blog insanlarıyla.İstanbuldayız hem zaten artık.Klişemi de yapayım: Boktan şehir İstanbul ama bağlanıyosun işte hocu ehe ehe...

boston quincy hall un karsisi

hafizasi azdi ancak bu kadar kaydedebildim ama onunde ters cevrilmis bi kac plastik cop tenekesi, bi mazgal, bi izgara, bi kac tane de teneke cop kutusu kapagi vardi..

fermi' nin yapicagi dis haberler servisi bu kadar olur. (haftaya falan daha ciddi bi yaziyla karsinizda olurum gencler) AAA

7 Ağustos 2009 Cuma

Paylaşası Olmak...


Tatilde gerçi kendisi ama yine de....
Ceviz kabuğunda tiramisum benim.


6 Ağustos 2009 Perşembe

"Hell Yeah Sayın Tekin!"


Görmeyenler görsünler efendim.
Sevgili Kolombus'un "Al sana Tayyip!" formatlı entry parçasından sonra ben de bu fotoğrafı paylaşma ihtiyacı duydum. Büyük ihtimalle hepiniz meseleyi duydunuz, açıklamıyorum detayıyla.
Bu fotoğrafta da soldaki arkadaş karakola götürülenlerden biri, sağdaki de CHP İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin.

dibebirnot: başlık Banu Güven'in Radikal'deki yazısından alınmıştır.

Signal Tree

Hey anasını İstanbul be. Çok sıcak ama, fena sıkıldım bugün sıcaktan. Aslında sıcak olmasa, rüzgar müzgar esse falan şahane olur.

Dünya gözüyle Trent Reznor gördüm ya. Eline geçirip de fırlattığı şeyler 3 mikrofon sehpası bir adet tef bir adet mikrofon bir adet senkronayzır bir adet de gitardı. Tefi seyircilere fırlattı umarım biri kafasına yememiştir. 12 ağustosta da Faith No More var, Lady Gaga coverlıyor herifler (üşenmezsen youtube it). Unutmadan;

Bu Tayyip abime gelsin -> \m/

Bekir Coşkun mudur nedir, o da gitsin yenisi gelsin.

Ağustos sonuna kadar İstanbul'dayım anneoo, eğer her gece böyle sabahlayacaksam yandık. Fermi öğle yemeğini yiyordur şimdi, oh ne âla ya.

Heaaa, Leonard Cohen vardı dün akşam, bu akşam da olması lazım. Bir şarkısını bile dinlemişseniz imkanınız varsa gidiniz,görünüz.

İzlemediyseniz Heima'yı download ediniz ( fermium bilmem kaç gigabit bağlantısıyla download etmesin)... Takk da iyi gider üzerine.

Bir daha görüşemezsek günaydın, iyi akşamlar, iyi geceler...

1 Ağustos 2009 Cumartesi

I can hear music


Parkta garip, yavşak, hafiften gizemlerin adamı, hüzünsel bi kedi yerine; çevik, sevimli, boğazına düşkün, ama bi yandan da insanları merak eden sincap/sincaplar görünce çok çok mutlu oluyorum. bıraksan bayas gorillerle yaşayan insanların sincap versiyonları olurum. koala da olur.

Sabah yüzüme vuran salak günışığı dalgasıyla uyandım falan. tipik amerikan baliyö film başlangızı. hani o arkaplanda tırt bi boy-band şarkısı olanından. allahtan sabah sabah şarkı eksikti..

Turuncu benetton tişörtü bana çocukluğumu hatırlatır. mavi çiçekli elbise vardı bide sonra kar falan yağmıştı bi gün eve gelmiştik de salata tabağı kırmıştım. bunu unutsam da 2 kimya formülü ezberlesem bunun yerine.. bidolu böyle ufak anı kesiti var.

Pat diye çin bakkalına girersen karşına tavuk ayağı çıkacak! sakın şaşırma!

IKEA senin yerin ayrı.

Hava normalken 5 saniye içinde yağmur başlaması ne enteresan ve ne tropik iklimsel bişey. yazın burada sevilen tek yönü ve saire ve saire..

Babam makineli tüfek seviyo. ben shotgun tercih ederim. hayır mafya değiliz. sadece 2. el xboxumuz oldu, 6 dolara callofduty aldım ve giderek mahavishnu ya benziyorum. 

deneme tahtasına dönüştürdüğüm blogumuz varoluşçuluk için PJ den özürümü dilerim. artık şablonla ilgili deneylerimi bi başka blogda sürdürücem. yeni şeyler öğrendim oley!

ne demiş ünlü düşünür?

OSDM.
Vazgeçemeyeceksiniz.

                                                          sevgi dolu çoraplar!

                                                   eskidenkırmızıipoduolanfermi

Maşvişnu'dan İnciler

Sevgili OSDM okurları, çok sevdiğim Maşvişnu'nun az sonra göreceğiniz paint/msn şaheserlerini blogda paylaşmak gibi bişeye henüz teşebbüs etmedi, ileride de ediceğinde kuşku duyuyorum. Açıkçası Maşvişnu bunların varlığından haberdar mı, bilgisayarında bunlar mevcut mu, onu da bilmiyorum. Ama ben tüm dünyaya bir "iyilik" yapıp bunları blogda paylaşıyım dedim...

Gelin, bir entellektüel bir eleştirmen edasıyla bu çizimleri inceleyelim.



Tahminimce Superman'in kostümü hakkında girilen hararetli bi tartışma sonucu ortaya çıkan bu tasarım, Mahavishnu'nun bacak kılları çizme konusunda fevkalade usta olduğunu gözler önüne seriyor. Popüler kültürü kesinlikle doğru oranda kullanmasını başaran sanatçı, Doğu ve Batı birlikteliğini hem halkından kesitler aktararak, hem de bir Batı figürü kullanarak mükemmel bir şekilde aktarıyor. Oldukça feminen bir superman karşılıyor bizi kapıda pembe çorapları ve tahminimce beyaz converse leri müthiş bir uyum içinde. Mor tangası ise fevkalade. Daracık sarı gömleği de tangayla çorap-ayakkabı ikilisine çok uymuş. Klasik Superman saçıda 2. sınıf mahalle kavgasından dağılmış yağlı delikanlı saçı kıvamına gelmiş ki incelemek elde değil. Maşvişnunun bu çizimine 10!


Dilimize dolanan bir MFÖ şarkısının paintte renklere ve özüne kavuşması.... Sözlerle ifade edilemeyecek şeyler de vardır; bu resim de kesinlikle böyle. Göbek deliği ve muazzam göbek eksik. Buna 7!



Angie lafına başlamadan önce biricik maşvişnumuzun ne kadar pimpirikli olduğunu taslak hazırlamasından mutlaka anlamışsınızdır..Önce ve sonra resimlerinde de gördüğünüz, Mahavishnu'nun tasarımını geliştirme aşamaları olarak da tasvir edilebilir. Sanatçımız bir msn konuşmasından aldığı ilhamla msn'in çizim fasilitelerinde bir Eric Clapton resmetmiştir. Tüm bu yaratıcılık öbeklerinin çıkış noktası ise müzik tarihinin en duygulu şarkılarından biri olan Wonderful Tonight'tır. Yukarıda gördüğünüz eserler Mahavishnu'nun retrospektif bakış açısı, bizleri Clapton Düz Adam Olsa İdi? sorusuyla başbaşa bırakışı ve düşündürten Umut Sarıkaya esinli çizimleriyle bir Mahavishnu klasiği olarak bilgisayarlardaki yerini şimdiden almıştır.

Bir başka Mahavishnu-Umut Sarıkaya birlikteliği... Ejder gömlekli adamlar fünikülerde, metroda, caddede, otobüste karşımıza çıkmaya devam ederken, yüzyılın en harika paint sanatçısından çok yerinde bir toplum incelemesi olarak beliren bu eser, Mahavishnu'nun imzasını attığı en başarılı işlerden. 
Devamı gelecek mi merak konusu gerçi ama bunlar sadece msn den çeşitli geyikler sonucu çiziktirilen ufak şeyler daha fazlası için mahavishnu yu sahneye davet ediyorum. Geldiğinde bişeyler yapar artık.

Umarız ufak sergimizden keyif almışsınızdır efendim....
Tekrar görüşene dek, esenliklerle kalın.

30 Temmuz 2009 Perşembe

KİM DÖVER?!


onlar ki bir jenerasyonun nefretini kazandı...

onlar gece gece garip sesler çıkartıklarından pilleri sökülerek kenara atıldı.

çünkü onlar korkunç!

karşınızda furbyler!

----VERSUS----

ısrarla 90-60-90 olduğunu söyledi. eski filmlerinde sayısız tecavüze kurban gitti

ünlüler çifliğinde ağa oldu

canlı yayın seda sayan programlarında dayak yedi

karşınızda banu alkan!

Şimdi sevgili okur!

sizce hangisi döver!   hangisi en korkunç!

hemen şimdi sağ frame deki anketle oylayın!

Ay em bek. Oh-yes.

şimdi efendim,

1) evimizdeki tadilatlar dolayısıyla internet ve bilgisayara olan minimum erişimim, an itibariyle mutlu sona ulaştı. hooraaay!!

2) evet, doğrudur, sağ taraftaki balıkların aynından msn penceremde var, hareket de ediyolar, seviyorum kendilerini, ama neden burdalar ben anlamadım? bi de bu balıklara tıktıktık diye yem veriyosun o zaman noliy? ama sevdim kendilerini... bir fermium icraatı gibi gözüktü gözüme, ona da burda bi kez daha öpücüklerimi yolluyorum! mucuks ceviz kabuğunda tiramisum benim.

3) Fığansız Kültüğrde aldığım değrsleğr ağrtk bitiyo, sevinç ve kıvanç duyuyoğum..

4) en kısa zamanda size bir öyküyle dönmek istemekteyim, ama bakarsınız yalan olur, ortam hazırlamaya hiç gerek yok şimdiden..

5) fermium'un, benim biricik dış haberler servisimin, çok sıkı çalıştığı eminim ki gözlerinizden kaçmamıştır!! ona takdir, tebrik, teşekkür ve daha nice T'yle başlayan sözcükler gönderiyorum!! (eüeee.. travis? tiamo? tobleron?)

6) OSDM'nin en son uygulamasını da ben başlatayım dedim!! Artık OSDM yazarları nirde oldukları sağ köşedeki şeysiye yazarlarsa çok şukela olur!!

7) Kim Döver? dımdımdım! evet efendim, yanlış duymadınız!!

Geri dönüyorlar.
Eskisinden daha da asabiler.
Çirkeflikte sınır tanımayan dövüşçülerimizin kıyasıya mücadelesine oy vererek siz de ortak olun.

OSDM.
Vazgeçemiyceksiniz.


back to kim dövers!

eveeeet ilk round u geçen adaylarımız şimdi de ilk 4 için yarışacaklar..  Finalistlerimiz şöyle:

Banu Alkan

Semra Ata (aka Semra Hanım)

Reha Muhtar

Furby

4 hafta alıcak yarışmamızda güvenilir kişilerce denetlenen kuramızda yarışmacılar birbirleriyle eşleşecek. ilk iki etapta yenilenler ve yenenler ayrı ayrı.. niye uzun uzun açıkladım ki ilk 4 ü sıralıycam işte.. şöyle midemin görüntüleri kaldırıcağı bi gün yada birinin bana acıyıp resimleri bulduğu zamanki gün..

kuranın sonucu:

furby vs. banu alkan

reha muhtar vs. semra hn.

28 Temmuz 2009 Salı

sanctuary

ekşisözlük ve facebook ölün!

viva la blogger!
viva la musicovery!

ps: neden bilmiyorum.. gerçekten
ama en çok ekşisözlük ölsün.
facebook mu?

ali will miss you, esin will miss you, aslıhan will miss you, selen will miss you, irem will miss you yazdı..
gönlümü kazandın feysbuk (öyle bi deyim varmıydı)

27 Temmuz 2009 Pazartesi

25 Temmuz 2009 Cumartesi

somewhere only we know.




tırt tabi ama aklıma bişey gelmiyo ki 8 gündür kitap okuyorum şimdi de ödevini yapıyorum..

22 Temmuz 2009 Çarşamba

İ-Stat-istik


9.681,51 km(mesafe benim evimden fermium'un evine milimetrik olarak ölçülmüştür, hata payı 2 metredir) gelin, standart ulaşım yollarımızla kuş uçuşu mesafeyi rasyonelleştirelim:

-Dünyanın en hızlı uçağı ile gitmek,(sesten 10 kat hızlı ancak) 55 dakika,
-standart bir yolcu uçağıyla gitmek(800km/saat dolaylarında) ortalama 12 saat,
-ortalama bir arabayla ortalama otoban hı
zında(120km/saat) 80 saat,
-ortalama bir gemi ile(30km/saat) 320 saat,
-yürüyerek(4km/saat) 100 gün,
-yüzerek veya emekleyerek(2km/saat) 200gün, (değerler ortalama alınıp yuvarlanmışlardır)

sürecek bir yolculuk ardından anca ulaşabiliriz fermiuma, pat diye istesek.
fiziksel imkanların elverdiği en yüksek hızda
seyahati düşünürsek, ışık hızında bile oraya ulaşması 0,032 sn sürecektir.

o kadar...

he bir de, sevgili fermium'umuzun bulunduğu ölgedeki eyalet isimlerine bakarsak, her birinin bizim için başka birşey ifade ettiğini, ve 1 asırdır çıkan film dizi ve şarkılarda çok fazla geçip çok klişe olduklarını farkediceksinizdir.

(ama çok klişe değil mi luziyana, alabama, arkansas, kentaki olsun o olsun bu olsun bana pek bi öyle geldi hepsini bir arada görünce ama... holivud işte na'parsın...)
benim de söyliycek bişeyim var jude efendi dalaman,kars, urfa,samsun da çeşitli filmler çekilince o güzel dilinize bu konu pelesenk olmuyor ama aynı hesaba gelen memphis sana batıyor öyle mi?
çok ayıp oluyor.

16 Temmuz 2009 Perşembe

Walker Physics


"When animals walk, the swinging movement of their legs can be approximated fairly well by treating the legs as physical pendulums. Such analysis has proved useful in analyzing the gaits of various creatures, from Beatles to elephants."

Bir daha asla görmek zorunda olmadığım fizik kitabımdan bir alıntı okudunuz. Beatles'ı fillerle birlikte "creatures" şeklinde kategorize ettikleri için kendilerini tebrik ediyoruz.
Ayrıca şu metinden fizik baabında hiçbişey anlamadım, o ayrı.



14 Temmuz 2009 Salı

dr. psychedelia or how i learned to stop hating and love edited videos

http://www.youtube.com/watch?v=JRfVG8YjnHo&feature=related#



ps: tembel tavuklar yazı yazmalı kampanyası açmak mı lazım illaki?? buna dream country'sinde yazı yazmayan mahavishnu da dahil. tatilden yeni gelen jude da. tatile gidicek olan osmancık da. cıkcıkcık ayıp be!

9 Temmuz 2009 Perşembe

Road Trippin'

bütün diyaloglar öylemesine arabada geçmiştir.

Fermium: kapasana artık silecekleri haşat oldular?
Babası: ben bunun okulunu okudum kızım üniversitesine gittim.
F: hohohoy
B: noldu?
F: ezildim. leblebi ister misin?

B: yok sağol
F: leblebi ister misin?
Annesi: yok dedi ya?
B: leblebiiii koyduuuuum tasa kız anneeeem!
F: ben de öyle düşünmüştüm ki!

-----------------------------
F: pay at station diyo
B: ney?
F: pay at station

B: ne ne ne diyo?
A: diyo ki .... öde.. F:pay ... on
B: kim ne diyo
F: EHEAAHHA A: di... öde....is...
B: ya ne diyo gülüyo bu duyamıyorum.
A: para ödemen lazımmış onu diyo. manevra yapıcak ondan girdik buraya
F: AHEHEHHÖHÖ

B: niye gülüyosun telmimiyum bak ben gülüyomuyum
F: hehehhihihaiia
B: deli misin?
F: eveeeeeet ehüehüühuhue

-----------------------------
B: busch gardens'a gidicez ama bu havada safariye gidilmez. ben fermium'a para vermiştim istanbul'da. bize ısmarlar heralde?
F: telli telli telli şu telli turnaaaaa!
B: ısmarlamıycak.

-----------------------------
B: düşünsene afrikaya senelerce yağmur yağmazken buraya her öğleden sonra yağmur yağıyo ne adaletsizlik!
F: leblebi yer misin?
-----------------------------

B: naber?
F: iyi.

B: kocakafalı.
F:ehuahuhhauhahahue
-----------------------------

A: elma alalım.
F: şeftali de alalım.
B: olur(elma, şeftali, erik alır)

bi süre sonra
A: erik versene ordan

B: elma demek istedin heralde?
A: yoo erik. allahalla.
F: dimi bence de.

-----------------------------
B: biraz aç kapıyı bakalım açılıyomu annesi
F: ben açıyım.
B: aferim kızıma, söyle yağmura dursun.

F: şşt dursana.
-----------------------------
F: muz yermisin
B: çişim var
F: ahaha yazıyım mı bunu bloga
B: yazma çok ayıp.
F: niye sen çiş yapmıyomusun
B: tabi yapmıyorum.

ayrıca burdan yazarcıklara sesleniyorum! hiç mi başınızdan bişeyler geçmiyo kardeşler? oturun iki kelam bişey yazın!

fermi çeşitli eyaletlerden bildirdi.

8 Temmuz 2009 Çarşamba

özür..

Bu hafta yazarınız Angie radyo programı yapamamıştır maalesef. Kendisi dün 3D Buz Devri izleme niyetiyle evden çıktı ve 11 sularında geri döndü.
(Hoş filmi de izlemedim ya neyse)

Hepinizden Salı günü OSDM FM'de program yapıcam sözünü henüz yerine getiremediğim için özür dilerim okurcanlar ve ahali.

Haftaya artık napalım...

5 Temmuz 2009 Pazar

bıkbık

6 rollercoaster 1 gün 1 fermi. (tebrikler artık yazının kalanını önyargısız okuyabilirsiniz!)
Efendim sadece sizler için gidip rollercoaster ların tadına baktım. Ehm.. biraz daha baştan alayım. Şöyle ki Afrika’yı tema edinmiş bir parka gittim. Adı: Busch Gardens. İtiraf etmeliyiz ki Disney’in parkları çok daha güzel. Öyle ki Busch Gardens onların yanında; kuyruklar, serilik, profesyonellik olarak zayıf kalıyor.Ama sonuç olarak theme park’ınızda 6 rollercoaster varsa; kuyruklarda gerzek gerzek beklense de, öndeki boş koltuklara bakılıp iç geçirilse de sonunda nihai amaca ulaşınca içinizi tatlı bir huzur kaplıyor.

Montu: Gün başladığında ilk girdiğim, bu seneki ilk göz ağrım. Diğerlerine göre süre olarak uzun. Bol bol 360’lık dönüşleri vardı ama hızı azdı. Olsun sevdim. 10/7
Sheikra: 200 feet’ten 60 mph. 480’lık twistler… üstelik bütün bunlar ve en yüksek o noktadan yere 90 derecelik açıyla bırakarak oluyo.. 10/9
Scorpion: Gereksiz uzun kuyruk. Yetersiz koltuklar. Ama uzunluğu ve hızı nefis. 10/6
Kumba: Hehe bi 60 mph daha. Üstelik zart diye bitmiyo da. 10/8
*Bu güne kadar hiç tahta rollercoaster denememiştim. Ne kadar rezil olduğunu öğrenmiş oldum. Yanlış oturanlar için potansiyel kısır kalma makinesi diyebiliriz.
Gwazi/Tiger: Gereksiz sarsaklık. Sadece hızla yaratılmış abes bi parkur. Bitse de gitsek hissi hakim. Ne diyim ki ben şimdi. Olmamış. 10/2

Gwazi/Lion: Kardeşinden biraz daha iyi olan bu şeyin de bi ayağı çukurda.. 10/3
*Şimdi kıl bulamamış rehehö geyiklerinize girmeden önce kendimi savunmalıyım ki son 5 senedir anlayarak bilinçli yaşayan ve bu süre içinde de rollercoasterlara binen biri olarak diyorum ki.. Eüü.. hiç bi şey. Dövseniz dövmeyin diyemem (a tribute to mahavishnu & jude)
Bunun dışında insanlardan bahsetmeliyim. Gün içinde 1 Pink Floyd, 1 Led Zeppelin, 6 AC/DC tişörtü gördüm. Bu AC/DC sevgisi nereden doğdu bilemiyorum ama aşağı yukarı aynı miktarda Hannah Montana, HSM cart curt tişörtü de gördüm. Hatta bi tane tişörtte “Save water, shower with me” yazıyodu. Apaçık kahkaha attım. (şöyle ki kareli gömlek bulamıyınca aklım tişörtlere gidiyo hihihi)Sonracığıma yemek yerken taklit edilebilecek pop grupları; BeeGees, Abba ve benzeri grupların şarkıları söylendi, dansları yapıldı. Güzel zenci kızlar ve resmen güzel zenci erkekler görüldü. Zencisever okurumuza hak verildi kendisine buradan Freddie Mercury’nin Time şarkısını yolluyoruz.. Sütlü kahvelerin gerçekten makbul olduğu kanısına varıldı. Tuvalete gitmeye üşenen ufaklıklar da sulu atraksiyonların çevresini alanları olarak işaretlediler.
Neyse…Basınç sarhoşu olan fermi birde buraların kulüp dansını yaptı. (şaka değil; düğün,balo heryerde bunu şeyediyolarmış) (get low, get low falan fena biraz(gözü kapalı Michael Jackson taklidi yapabilenler için değil tabi ehueheuahhaha)) ehm.. ferminin beyni iyice eridi falan. Düşün ki “fireworks” diyeceğine “flowers” dedi.9.02 de “Oeah, çok sıcaaak” diyip üstünü çıkaran biri görünce hak verip salak salak gezmeye başladı (akşam 9 civarında sokakta bikiniyle gezmek?!) sonra da yorgun düşüp uyumak isteyen beyni yüzünden havaifişekleri beklerken o kılıkta tahta rollercoasterların kapılarının önünde çimlerin üzerinde uyuyakaldı. Nedensiz, önce tatlı, sonra tavuk, sonra salata yedi.
Ve saire, ve saire…sonra 11.58 de uyudu. Sabah da hala başı döndüğü için takılıp düştü ve kahvaltı öncesi biraz tavuk yedi.

1 Temmuz 2009 Çarşamba

OSDM FM!

Eee artık yaz sezonunu da açtığımıza göre OSDM FM için yeni bir sıkecıl (ingilizler şecıl diyo ne acaip) yapma vaktimiz geldi!! Sağ taraftaki soru işaretlerine şahsen uyuz oluyorum.
Sevgili OSDM ahalisi, radyomuzu artık boş bırakmayalım dimi ama?

Ben Salı akşamlarına talibim, ama isteyen varsa fark etmez.

uçak!

Başlamadan uyarı: bu yazı uçakta 39-40 derece ateşle yazılmıştır. üzerinde hiç edit yapılmayacaktır.

Sound of Silence.
Bu bir düşünce yazısı değil, düşüncelerimş kusup sifonu çekmedim. Angie ve yeni nesil çokoprens atasında ne geçtiyse benimle cips arasında da o geçti. Gece 4 te kustuktan sonra 5.53 te bizimkilerle evden çıktık, 6 da asansörde beyaz bir suratla aturuyordum ki annem biraz panik oldu. Siyah bir dobloyla havaalanına giderken kahvaltımı ettim: 5 cm boyunda kepekli bir galeta, 3 yudum su.

Cecilia.
Neyse..
Uçak falan uyuklamakla, ekmek içi yemekle, vişne suyu içmekle geçen bir yolculuk. Üçgen prizmması halinde kestiğim tavuk her ne kadar sevimliyse de kendisini pek yiyemedim. Sünger yiyiyomuşum gibi geldi. Yemekleri bir kenara bırakırsak uçak ahalisine 10 üzerinden 6 veriyorum. Mızıldanan 3 çocuk/bebek var ama arada sesleri kesildiklerinden uyuma fırsatı buluyoruz. Bir de ön çaprazımdaki adam kabus gördü ve girdiğimiz tribülanstan ötürü şans eseri açılan yemek yeme düzlemi açılıp üstüne düştüğünden bağırarak uyandı. Durumu az şişirdiğiiz hava yastığından hallice. Müziklerin nereye konduğunu keşfedene kadar uçakta neredeyse gergin bir hava esiyordu. Mızırdanan çocuğun boğazından aşağı babamın şarabını dökmek istiyorum biraz. Pınar beyazı çok seviyorum.

The Boxer.
Unutulmayanlar albümlerini çok beğrndim tabi. Elmalı ve ne idüğü belirsiz birşey varki; bu yöndeki geleceği belirsiz elmalı tart yapan amatör bir ahçı elmalı tartıyla rahat rahat parmaklarımı yememi sağlar. bir de utanmadan enginar koymuşlar menüye. 3 tane polar battaniyem var ama soğuk soğuk terliyorum, oldu mu şimdi. Neyse ki yastık rahat ve nne kadar manasız ve aptalca yazılar yazıcak olursam olayım üşenmeyip okuycak arkadaşlarım var (dimi ama?!)

Canticle.
Mavi düğmeye basınca menüye dönüyorum. yeşilde harita var. yine iyi dayandım. (jude bu mavi tişörtün yazısı mor olmuş?)
Unutulmayanlarda Eagles, Led Zeppelin, Pink Floyd, Elvis, Hendrix, Rolling Stones, Beatles, Dean Martin, Frankie, Barry White ve King Crimson var. Kolombus naber? Canticle birsin Moonchild dinliycem.
iyi geceler.
yada iyi günler
yada iyi .. herneyse

istiyorum ki kimse soğuk soğuk terlemesin.

not: Batticon insanı bak led zeppelin de beatles da unutulmayanlarda ne güzel ikisi de iyiki bu gezegende.

çok sonradan not: kadıköydeki sadece donlu deliden miamide bi günde 3 tane gördüm. gitmesseniz bişey kaybetmiyosunuz.